10

51.9K 3K 2.5K
                                    

"Kıskançlık." dedi Koray. "Kıskançlık en nefret ettiğim duygu."

"Sen çok kıskançsın ama." dedim bakışlarımı ona çevirip. 13 yaşındaydı. Arkadaşlığımız boyunca şahit olmuştum nasılda kıskanç olduğuna.

"Evet. Bir insana değer verince annesinden bile kıskanırım." Gülümsedim. Kısa bir an beni de böyle sevmesini istedim. Ama hiçbir zaman beni böyle kıskanmamıştı. Kıskanmayacaktı da. Yine de diledim.

Lütfen beni de böyle sev bir gün. Lütfen Koray.

Dersteydik. Bir günlük serbest çalışma uygulaması yapmıştık. Herkes kendi başına eksik bulduğu yanlarını geliştirmeye çalışıyor, benden ya da Yiğit'den yardım alıyordu.

Gözde geldi yanıma. "Hocam ben bacaklarımı tam açamıyorum ama az kaldı. Yardım edebilir misiniz?"

"Tabi." Gözde kızlara bakıp gülümsediğinde üç kızın bizi izlediğini fark ettim. Kıkırdayarak.

Kahretsin.

Gözde önümde bacaklarını açtı. Yerle arasında üç santimetre falan vardı. "Bağdaş kur." Dediğimi yaptığında arkasına geçip ellerimi dizlerine koyup yere bastırmaya başladım. Göğsüm sırtına baskı yapıyor, onu iyice yere yatırmaya çalışıyordum. Böyle esnerse bacakları iyice açılacaktı çünkü.

Başımı hafifçe kaldırınca Koray'la göz göze geldik. Bakışlarını benden çekip kum torbasını yumruklamaya devam etti. Bugün moralsiz görünüyordu ama şimdi daha bir sinirliydi. Tavırlarının elbette farkındaydım, aptal değildim. Yine de saçma geliyordu. Benden hoşlanması söz konusu değildi. Acaba bilerek beni ağına düşürmeye mi çalışıyordu? Ne bileyim, ben de onunla ilgilenirsem beni Tunç'la aralarından çıkarabilirdi falan... Ama aralarında da değildim ki.

"Oluyor mu?" dedi kız ıkınarak.

"Biraz daha göğsünü yere bastırmaya çalış." Diz kapakları yere değiyordu. Bu bile harikaydı. Bu esneklikle çok güzel tekmeler atıp iyi puanlar alabilirdi müsabakalarda.

"Böyle mi?" İyice yattığında başımla onayladım. İçimden üçe kadar sayıp bıraktım. İç geçirdi Gözde.

"Şimdi sırtını yere ver." Önüne geçip diz kapaklarını o uzanırken yere bastırdım. Bunu da çabucak başardığımızda sıradaki baş belası olan harekete geçtim. Seks pozisyonu gibi olduğu için beni çok utandırırdı bir kızla yaparken. Bacaklarını havaya kaldırıp ayırmaya çalışıyordunuz. Zordu ve bunu başaran biri bacaklarını yerde her şekilde açabiliyordu.

Hareketi yaptığımız sırada Gözde kıpkırmızı olunca benden hoşlandığına emin oldum. Hoşlantı kelimesi bana arkamda kum torbasını yumruklayan hayvanı çağrıştırdığı için aynaya bakıp onu görmeye çalıştım. Kaskatı çenesiyle hızlı hızlı kum torbasını yumrukluyordu. Bağırarak son bir yumruk atıp ellerini saçlarından geçirdi, çekerek yere oturdu. İlk defa onu böyle sinirli görüyordum. Gözde acı dolu çok ufak bir ses çıkarttığında bacaklarını bıraktım. "Şimdi açmayı dene." Bacaklarını esnete esnete ortaya açmaya çalıştı. Yine bir iki santim vardı ama daha azdı. "Ayağa kalk." Ben de kalktım.

Duvar dibine geçtik, bacağını tutup kaldırarak omzuma koydum. Yavaş yavaş ayağa kalktım, bacağını omzumda esnetmeye başladım.

Sonunda hareketleri bitirip kızı rahat bıraktığımda etrafa bakındım ama Koray'ı göremedim. Yiğit'in yanına yanaştım. "Koray nerde?"

"Üstünü bile değiştirmeden çantasını sırtlayıp gitti. Sinirliydi." derken omuz silkti. İç geçirip soyunma odasına geçip telefonuma uzandım.

Koray'ı aradım. "Ne?" dedi açtığında sinirli bir sesle.

"Nerdesin?"

"Eve gidiyorum."

"Neden?"

"Sanane?"

"Hocanım senin. Dersten çıkmak için izin aldın mı?" dedim sesimi kızgın tutmaya çalışarak.

"Eksiklik giderme dersi değil mi lan? Uykusuzum ben." İç geçirdim.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır. Sinirlerim bozuk biraz. İyi dersler." Kapattı telefonu. Göz devirip çantama attım.

*

Sonraki ders gelene kadar hiç karşılaşmadık Koray'la. Dersler arasında yalnızca bir gün vardı zaten. Birden karşıma dikildi Koray. "Beni de esnet."

"Ne?"

"Esnet beni." Kaşlarımı kaldırdım. Göz devirdi.

"Bu ders serbest değil-"

"Umrumda değil." dedi yüzünü yüzüme eğip. Yutkunmaya çalıştım ama yüzü bu kadar yakınımdayken zordu.

"Pe-peki." Yiğit'e döndüm. "Yiğit bugün dersi sen işle." Başımla Koray'a beni takip etmesini işaret edip erkek soyunma odasına girdim. O da geldi. Ortadaki don çanta olayını her şeyi kenara itiştirerek hallettiğimizde yeterli alanımız vardı. "Gördün hareketleri. Çök." dedim yeri işaret edip. Dediğimi yapıp yere çöktü. Arkasına geçip ellerimle dizlerine, göğsümle sırtına bastırmaya başladım. Dizleri yere deymenin yanından bile geçemiyordu.

"Oluyor mu?" dedi inleyerek.

"Hayır. Bacakların çok kapalı." Ofladı.

"Canım yanıyor. Diğer harekete geçelim."

"Diğeri daha çok acıtacak. İyi esne."

"Sikeyim. Ne saçma bir şeymiş."

"Sen istedin." İç geçirip göğsümü itiştirerek bacaklarını açtı.

"Oh be."

"Hadi hadi." Bacaklarını tekrar birleştirdi. Sırtını yere verdi. Önüne geçip dizlerini bastırdım. İnleyerek doğrulup itti ellerimi.

"Ben sana yapıcam, gör ebeni." Omuz silkip bacaklarımı birleştirdim. Sıfır açılıyordu zaten. Canım acımazdı. Bastırdı, bir boka yaramadığını anlayınca sırtımı yere yatırdı. Öyle de bastırdı, bir şey olmadı. Göz devirdi. "Amına koyayım senin." Ellerini itiştirdiğimde zorla geri yatırdı. "Aç bacaklarını." Bacaklarımı havaya kaldırıp araladım. Bileklerimden tutup yere bastırdı. Bacaklarım tamamen açıldı. "Vay amına koyayım." dedi. Büyülenmiş gibiydi. Güldüm.

"Tabi mükemmel açıyorum değil mi?"

"Hayır." dedi beni süzerek. "O yüzden demedim." Bir an nefesimi tuttum. Gözleri bayıklaşırken bakışları koyulaşıyordu. "Bu açıdan sen..." Çekilmeye çalıştım altından ama bir anda yakaladı, omuzlarımdan yere bastırdı beni. Dudakları bir anda dudaklarımı bulurken bacaklarım arasındaki beden beni nefessiz kıvranmaya mecbur bırakmıştı.

Kahretsin.

Geçmişim (Gay)Where stories live. Discover now