18

45.5K 2.6K 795
                                    

"Hadi barışın." dedi gözleri dolan Tunç. "Sizin küs kalmanıza dayanamıyorum." Omuz silkip kollarımı göğsümde birleştirerek başımı diğer tarafa çevirdim.

"İstemiyorum." dedim kollarımı göğsümde bağlayıp başımı diğer tarafa dikerek.

"Ya Koray sen inat etme." dedi Tunç Koray'a bakarak. "Lütfen." Lütfen kelimesi dudaklarından çok zor çıkardı. O zamanlar biraz pelteklik vardı Tunç'ta. Koray ona dayanamazdı lütfen dediğinde. İç geçirdi, bana döndü.

"Uzayıcık, barışalım mı?" diye homurdandı Koray. Göz devirdim. Barışırken bile sataşıyordu.

"Emikçi!" deyip dil çıkarttım. Göz devirdi.

Yatağımda uzanmış, depresyon evrelerinde sekiyordum. Yiğit ara sıra odama uğruyor, o uğrayınca kitap okur gibi yapıp iyiyim ayağına yatıyordum. Kötü olduğumu bilmemeliydi yoksa kendini kötü hissederdi. Ve Yiğit'in kötü hissetmesi isteyeceğim son şey bile değildi.

Tekrar bir anda odama daldığında hemen kitabıma uzanıp kucağıma koydum. "Neden sürekli odama dalıyorsun?" dedim kızgın bir sesle.

"İyi olduğuna emin misin?" Kaşlarımı kaldırıp başımla onayladım. İç geçirip kitabımı işaret etti. "Ters tutuyorsun." Bakışlarımı kitaba eğdim, iç geçirip yatağın ucuna attım. "Ayrıldınız, değil mi?"

"Bilmiyorum, mesajıma hâlâ cevap vermedi." Yanıma oturdu, bacaklarını kendine çekti.

"Özür dilerim."

"Özür dilemesi gereken sen değilsin." diye kızdım ona. Omuz silkti, kolumun altına girdi.

"Annem mesaj attı." Bakışlarımı hızla ona çevirdim. Küfür etmek için titreyen dilimi görmezden gelip sordum.

"Ne diye?"

"Beni özlemiş. Görmek istiyor." Alaylı bir kahkahaya mani olamadım.

"Sikerler öyle işi. Baban seni öldüresiye döverken sessizce oturan kadın seni özler oldu ha? Dürüstçe neye ihtiyacı var?" Omuz silkip başını eğdi. Bu durumun canını sıktığının bilincinde, kollarımı sıkıca doladım ona. "Sana bir daha el sürenin ben soyunu sopunu-"

"Tamam." dedi gülerek. Yine küfür edememenin can çekişini yaşayan dilimi yerine oturttum.

*

Yiğit'le pess atıyorduk. Kapı çalmaya başladığında durdurmaya hazırlandım ama Yiğit tam o an gol atınca bir küfür savurdum. "Evet!" diye bağırıp yumruğunu havaya savurdu.

"Çalacak zamanı buldu a- Ben kapıya bakayım." Golün tekrarı verilirken kapıya koştum.

Terleyen ellerimi eşofmanıma silip kapıyı açtığımda karşımda rengarenk bir lale buketi duruyordu. Yerdeydi. Yanında bir de bembeyaz koca bir ayıcık vardı. Karnında gökkuşağı vardı. İstemsizce gülümsedim. Ayıcığı kucaklayıp buketi elime aldım. İçinde bir not vardı. Çevreme baktığımda aceleyle saklanmaya çalışan Tunç'u fark ettim. Göz devirip içeri girdim, kapıyı kapattım.

Notta Beni özlediysen lale bahçesine gel. yazıyordu. Sırıtarak elimdekileri yere bıraktım.

"Kimmiş?" diye seslendi Yiğit.

"Koray! Geliyorum ben birazdan!" diye seslendim içeri.

"Yavaş gidin." diye homurdandığını duydum. Spor ayakkabılarımı giyinip çıktım evden. Lale bahçesi çok uzak değildi.

Yaz akşamı serininde bahçeye beş dakikada ulaştım. Ev sahibi hayatını kaybedince en sevdiği şeyi laleleri olduğu için evi yıkıp orayı tamamen lale bahçesine çevirmişlerdi. Duvarlar hala duruyordu. Ve çocukken oturduğumuz tarafta büyük bir beden oturuyordu.

Gülümseyerek oraya yürüyüp duvara tırmandım. Ayaklarımızı lalelere doğru sarkıttık. "Uzayıcık, barışalım mı?" diye mırıldandı. Gülümseyerek başımı omzuna yasladım.

"Bu laleleri de diğeri gibi saklayacağım."

"Sorumu cevaplamadın." diye mırıldandı. Gülümseyerek başımı omzuna sürttüm.

"Bu bahçeden kopardığın lale Şeker Portakalı'nın arasında kuru vaziyette bekliyor."

"Seni bekliyorum Uzayıcık." diye homurdandı. Güldüm.

"Tamam, tamam. Barıştık." diye mırıldanıp bakışlarımı yüzüne çıkartarak dudaklarına bir buse bıraktım. Gülümseyerek gözlerini gözlerime dikti.

"Ben de lalelerin bana verdiği yetkiye dayanarak bizi sevgili ilan ediyorum." Kıkırdayarak boynuna sarıldım, boynunu öpücüğe boğdum.

"Seni seviyorum." diye fısıldayıp bir öpücük de kulağının altına kondurdum.

"Ben de seni seviyorum Fezam." diye mırıldandı. Gözlerini yumup saçlarıma gömdü yüzünü.

"Seni kaybedeceğim diye ödüm koptu." diye mırıldanırken beline sarıldım.

"Sen beni kaybetmek için bayağı bir çabalamalısın. Benim seni bırakmaya niyetim yok." diye homurdandı.

"Uzayı Güneş aydınlatırmış." Alaylı bir ses çıkarttım. "Beni aydınlatan kordan bir Ay."

"Ve kordan bir Ay, Uzay'ı olmadan bir boka yaramıyormuş. Bugün anladı." Kıkırdadım. "Tunç özürlerini iletti. O an şoktan ne tepki vereceğini bilememiş."

"Yiğit bir daha yüzüne bakmaz ki onun. İnatçıdır o." diye mırıldandım. Güldü.

"Yiğit'ten değil, senden." Omuz silktim. "Kullandığı kelime çok yanlıştı." Başımla hafifçe onayladım. Kaşlarını kaldırdı. "Affedecek misin?"

"Tadımızı kaçırmayalım bence." dedim dudaklarımı birbirine gömerek. (Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey ldjwınrjeurme)

"Peki..." diye mırıldandı. "O zaman.... Koray Feza'ya aşık!" diye bağırdı bir anda. Yerimde sıçrasam da kahkaha atmaktan alamadım kendimi.

"Taşlayacaklar bizi şimdi, sus!" diye inledim. Gecenin bir yarısı iki gay çığlık çığlığa. Gerisi hayal gücünüze kalmış.

Geçmişim (Gay)Where stories live. Discover now