bir

556 54 30
                                    

"Başaramayacağım." Michael'ın sesinde, ağabeyenin elindeki işi bırakıp ona bakmasına yol açan bir şeyler vardı. Onun yere odaklanmış gözlerindeki anlamı gördü, bunun saf umutsuzluk olduğuna karar verdi.

Kendisi de bu dönemlerden geçtiği için, kardeşinin hissettiği her şeyi anladığını belirten bir şekilde iç çekti. Way ailesinin tanındığı bir özelliği varsa, o da depresifliğiydi.

"Şu ana kadar isteyip, başaramadığın hiçbir şeye şahit olmadım, Michael." Dedi alnının kırışmasına sebep olacak şekilde kaşlarını yukarı kaldıran ağabeyi.

"Çünkü size göstermektense kendi içimde savaşmayı yeğliyorum," Michael kadife ve son derece pahalı olan, salonun kırmızı kanepesinde takım elbisesini kırıştıracak şekilde oturduğunu yeni fark etmiş gibi, aniden doğruldu ve olması gerekenden birkaç santim ileri kaymış kravatını düzeltti.

"Bunun anlayabileceğin bir şey olduğunu sanmıyorum, ağabey. Sen her zaman ve her şeyde iyi oldun, yapacağından şüphe duyduğumuz hiçbir şey olmadı. Bu ailenin gururusun." Ağabeyi ona küfretmişcesine bakarken, Michael tebessüm etti ve dudadığının yanındaki ince deri kıpırdandı. "Bense yüz karası."

Gerard, şöminede patlayan alev eşliğinde oturduğu yerden hızla kalkıp, kardeşinin yanında bitti ve buyurgan bir sesle konuşmaya başladı.
"Böyle konuşmana izin vermiyorum, Michael Way. Hemen kendine çekidüzen veriyorsun ve ben at arabasının daha hızlı hazırlanması için seyise seslenirken, yüzündeki şu umutsuz ifadeyi siliyorsun." Michael ona arabanın nasıl daha hızlı hazırlanabileceğini sormadı ve Gerard ardından kulağa bir refleks gibi, ezberden okunan kelimeler gibi gelen o cümleyi söyledi, "Bir Way asla başarısız olmaz."

Babasının kelimelerinin dudaklarından süzülmesinin ağırlıyla arkasını dönen Gerard, arkasından gelen itaatsizlik dolu sesi duyduğunda şaşırmadı.

"Ama biliyorsun! O aptal kemanı tutmayı dahi beceremeyeceğim ve o aptal öğretmenimin söylediklerinden hiçbir şey anlamayacağım! Babamın keman çalmam konusundaki bu bitmek tükenmek bilmez ısrarını asla anlayamacağım gibi!"

Gerard arkasını döndüğünde, ayakta olan kardeşinin kahverengi saçlarının yüzüne düşmüş, gözlerinden alevler fışkırtırken kendisine baktığını gördü.

Michael pek çok açıdan genç hanımları kendisine hayran etmeyi, yoldan geçerken şemsiyelerinin üzerinden esrarlı gözlerle ona bakmaya çalışacağı türden yakışıklı bir çocuktu ve Gerard, nasıl olup da Michael'ın kendi güzelliğini göremediğini düşünmekten kendini alamazdı.

"Seninle küfür konusunda konuştuğumuzu hatırlıyorum, James." Ellerini birleştirirken, kardeşi diğer adının söylenmesindeki uyarıyı alıp omzunu dikleştirmiş ve itaatsiz duruşunu düzeltmişti.

"Bay Iero'yu kesinlikle seveceksin, inan bana. Öğretme konusunda bir profesyonel ve işine, kemanına, öğrencilerine aşık biri. Ayrıca kesinlikle de aptal değil, senin için ülkenin en gözde sanatçılarından birini seçtiğimizi biliyorsun." Dedi ve aslında Bay Iero hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğunu itiraf etmedi. Fakat tahmin edilmesi zor biri değildi, kırklarının sonunda ve huysuz ihtiyarın teki olmalıydı.

O dersteyken oradan gitmeyi planladığını kardeşine söylemedi.

"Öyle mi? insanlar onun nasıl da katlanılmaz olduğu konusunda konuşmuyor olsa, belki biraz inandırıcı olabilirdin ağabey." Dedi ve ekledi, "ayrıca aptalın ne zamandan beri küfür sınıfına girdiğini bilmiyorum."

Sonunda yüzündeki maskesini düşüren Gerard, iran halılarını çiğneyip kardeşine yöneldi.

"Babamız söylediğin her kötü sözden beni sorumlu tuttuğundan beri." Ikisi birlikte güldüler ve seyisleri gelip onlara arabanın hazır olduğunu söylerken az daha kahkaha sesinden onu duyamayacaklardı.

early sunsets over monroeville ~frerardfanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin