iki

244 42 12
                                    

Gerard, bu gördüğüm en güzel şey, diye düşünürken, genç beyefendiye ağzından salyalar aka aka baktığını ancak Michael onun koluna dirsek geçirip, bir şeyler söylemesini işaret edince fark etti.
"Merhaba Bay Iero, biz keman dersi için gelmiştik."

Kardeşinin ona hayretle çevrilen bakışlarını görmezden geldi. 

"Bana yalnızca bir kişinin ders alacağı söylenmişti." Dedi Bay Iero. Elleri hâlâ arkasında bağlı, kardeşlerden uzak bir konumda duruyordu ve kafası karışmış görünüyordu.

Gerard arkasından vuran günışığının altında ne kadar da güzel ve zarif göründüğünü düşündü.

"Ah, öyle mi?" Büyük kardeşin yüzündeki yapmacık şaşırma ifadesini yalnızca küçük kardeşi anlayabilirdi, "Bir yanlışlık olmuş olmalı, ikimiz de alacağız."

Hâlâ en ufak bir tebessümde bulunmayan Bay Iero, sonunda arkasında kavuşturduğu ellerini çözüp, kardeşlere birkaç adım yaklaştı ve şüpheci gözlerle onlara bakmayı sürdürdü.

Gerard o gözlerin yeşil mi, ela mı olduğuna hâlâ karar veremiyordu.

"Yanılmıyorsam bana sadece bir kişinin ücreti ödendi."

"Tamam, sorun değil." Michael konuşunca, Bay Iero gözlerini sanki onu daha önce görmemiş gibi çevirdi ve zaten çatık olan kaşlarını biraz daha çattı. Michael bu bakışların altında ezildiğini hissederken, yutkunup bir adım geriledi.

"Ağabeyimin yanında yeterli para olacağını düşünüyorum." Diye çabucak geveledi ve bakışlarını yere çevirdi.

Gerard'ın, büyükler konuşurken araya girmemesi gerektiğini belirten yakıcı bir bakış atmasını bekledi, ancak ağabeyi karşısında bir sanateseri varmışcasına Bay Iero'ya bakmayı sürdürüyordu ve Michael boğazını temzilemeseydi, bunu devam ettireceği belliydi.

Kendine gelmişe benzeyen Gerard, bocaladı. Michael ilk defa ağabeyini bocalarken görmenin şokunu yaşıyordu.
"Ah, tabii, tabii var." Dedi ve cebinden bir para tomarı çıkardı.

Parayı uzatırken, Bay Iero daha da yakına geldi ve Gerard onun parayı almasını beklerken, Gerard'ın parayı tutan parmaklarıyla paranın üzerini kapatmasını şaşkınlıkla izledi.

"Civarda bir dolu kemani var bayım, kendinize göre birini bulacağınızdan eminim." Dedi ve Michael'a şöyle bir bakış attı, "Ben onun için çalışacağım."

Kardeşler ne olduğunu anlayamamıştı, ucunda para olduğu sürece bir kemani müşterisini neden geri çevirsindi ki?
Michael bu ikisinin daha önceden tanışmış olabileceğini düşündü, ağabeyi sürekli dışarılardaydı ve ülke dışında dahi tanıdıkları bulunurdu.

Ağabeyi yutkundu.
Bay Iero gözlerini ondan ayırmıyordu ve o gözlerde duygunun tek bir kırıntısı bulunmuyordu.

"Pekala," Gülümsedi, "Iyi günler bayım." Dedi ve bir beyefendiye hiç de yakışmayan bir şekilde hızla kapıya ilerledi.

Bay Iero arkasından seslendi, "Size de, Bay...?" Diye bir soru yöneltti ve Gerard'ın elleri tıpkı evin diğer her noktasındaki gibi siyah olan kapının tokmağındayken, kafasını bile çevirmeden, "Bay Way," diye mırıldandı ve ilk adını söyleme zahmetine girmeden odadan çıkıp gitti.

Kapının çarpan sesi, çıkarken ona hiçbir şey söylememiş, hatta bakmamış olması gibi Michael'ı  irkiltti.

Michael bugün olanları babasına anlatsa ağabeyinin kaç yıl ceza alacağını merak etti.

Bay Iero'dan tarafa dönünce, onun odanın karanlık tarafına çekildiğini, ancak hayal etmediyse eğer, güçlü bir şekilde yutkunduğunu gördü.

Sanki bir kasırgadan ramak kala kurtulmuştu.

"Az önce..." Deyip, kapıyı işaret ederken Bay Iero onu susturdu ve ellerini çırpıp, ahşaptan yapılma masasının üzerindeki, her dakika cilalanıyormuşcasına parıldayan kemanını aldı.

"Pekala, öncelikle keman hakkında bildiklerimizden başlayalım," Michael'ın hâlâ kapının yanında dikildiğini görünce koyu kahve, pahalı ancak Michael'ın adını bilmediği bir kumaştan yapılma kanepeye oturmasını işaret etti.

Kanepenin tam yanında, az önce ağabeyinde gördüğü şekilde kıvılcımlar saçan odunlar yanıyordu ve Micahel buna ve hâlâ hizmetçinin gelip almadığı paltosuna rağmen, titrediğini hissetti. 

O, uzun penceden süzülen öğle ışığına karşın odanın nasıl da karanlık olduğunu, Bay Iero'yu zar zor fark ettiğini düşünürken, öğretmeni konuşmaya devam ediyordu, "Dört teli bulunmakta ve akort sesleri de pesten dize sol, re, la ve mi olmakla birlikte dört tanedir. Bu elimde gördüğün," Deyip elindeki yayı işaret etti, "Arşe adını taşımakta ve yapay ya da gerçek at kılından yapılmaktadır..."

Michael buradan sonrasını dinlemedi, yalnızca açık pencereden duyduğu, kırbacın şaklama ve atlarının toynak sesi vardı.

Ağabeyi gidiyordu.

.
Yazar notu:
You can call me drama queen:')

early sunsets over monroeville ~frerardfanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin