üç

209 39 1
                                    

Gerard bozuk yolda sarsılarak ilerlerken, siyahlarla süslü Iero malikanesine bakmaktan kendini alamadı.

Az önce orada, kardeşinin yanında, hatta hiç tanımadığı bir beyefendinin yanında kendini nasıl da küçük düşürdüğüne inanamıyordu.
Bir aptal gibi davranmıştı.

Karşısındaki yalnızca bir beyefendiydi, diğer erkeklerden tek farkı güzelliğiydi ve Gerard aslında ondan daha güzellerini görmemiş değildi. Bunca tatavanın nedeni neydi anlamıyordu, adama bir tapmadığı kalmıştı.

Malikâne arkalarında kalırken Gerard hizmetçilerinin özenle ütülediği pantolonunu öfkeyle yumruklarının arasına aldı ve bu yeterli olmayınca, o yumruklarla gözlerine bastırdı.
Zaaflarına yenik düşen kişi, her zaman yenilir demişti babası, her zaman kaybeder.

Ama o, istediği şeyi yapmazsa nasıl kazanacağını da bilemiyordu.

Babası hep bir şeyler söylerdi, amacı kendisi gibi çocuklarının da acı çekmemesiydi. Kendisi gibi bir kadının güzelliğine kapılıp, içindeki şeytanı göremeyip, ondan iki çocuk sahibi olduktan sonra onun en yakın arkadaşıyla birlikte başka ülkeye kaçma planlarını göremeyecek kadar kör olmamalarını sağlamaktı.

Bunun için her şeyi yapardı, çocuklarının insani duygularını alıp yerine şeytanın ta kendisi koymaya çalışmak da dahil.

Bunlar kardeşlerin gizli, en derin yaralarıydı.
Hakkında asla konuşmazlar ancak her saniye düşünürlerdi, acımasızlık yüklü çocukluklarını, getirdiği acıları.
Ve yıllarca doğru olduğunu düşündükleri yanlışları.

Babalarının çabaları iki çocukta farklı sonuçlara yol açmıştı, Michael'da özgüven eksikliği, aşağılık duygusu ve Gerard'da kontrol manyaklığı, hiçbir şeye güvenememe sorunu.

Kısacası babalarının planı geri tepmişti ve o da, bunun farkına varıp içkiye, kumara, afyona ve daha nicelerine sarmıştı. Her şeyi mahvediyordu, bir yıkım topu gibiydi ve dini buna engel olmasaydı eğer, çoktan bir ipte sallanıyor olurdu.

Eh, her şeye rağmen dindar bir adamdı.

Tabii tüm bunların bir nedeni daha vardı: Gerard'ın sorunu.

Onun büyüyünce çok güçlü, her geçenin hayranlıkla işaret edeceği, iyi bir eş, bir baba olacağına inandığı oğlu. Karısı onları terk edince yalnızca dört yaşında olmasına rağmen, gelip onu teselli eden yavrusu. O gün nasıl da güvende hissetmişti kendini, oğlu kollarındayken nasıl da dinmişti acısı.
Şimdiyse onu görmeye katlanamıyordu.

O bundan nefret ediyordu, oğluna her baktığında bu aklına geliyor, deliye dönecek gibi oluyor ve bu yüzden, içki beynini uyuşturmadan oğlunun karşısına çıkamıyordu.

Gerard bunun nedeni kendisine milyonlarca kez sorsa da, cevabını bir türlü bulamıyordu, ancak, cevap yanı başındaydı, kendi içindeydi. Kanındaydı ve kalbinde, göğsünde ve tüm organlarında.

Gerard yumruk olmuş ellerini çekip son bir kez malikaneye baktıktan sonra perdeyi sertçe çekti ve koyu renkli kumaştan başka bir şey göremez oldu. Bazen karanlık, güneşli bir havadan daha çok aydınlatırdı çünkü zihnini. 

Başka şeyler hakkında kafa yormaya çalıştı, tüm bunlar bugün için çok fazlaydı, daha önünde koca bir gün, yapılması gereken onlarca şey vardı ve o bu düşüncelerle kendisini sıkmayı hiç de planlamıyordu. Arabayla birkaç saatliğine nehir kıyısına inebilir, kafasını topladıktan sonraysa kardeşini almaya gidebilirdi. 

Ancak bu kusursuz görünen planda koca, kara bir boşluk vardı:

Michael, diye düşündü Gerard biran sonra. Bay Iero'nun sert sözleri onu incitmiş, gururunu sarsmıştı ve Gerard'ın öfkeden kararan gözleri görmez olmuş olduğundan kardeşine bakmayı es geçmişti. Onun nasıl hissedebileceğini düşünmemişti bile. 

Sabah kendisine nasıl da umutsuzlukla baktığını hatırladı, o gözlerde, umutsuzluktan çok, yalnız kalma korkusu sezmişti ağabeyi. Tıpkı ortamda tanıdığı kimse olmadığı zamanlardaki gibi.  Ve şimdi onu öyle bir yerde, yapayalnız, en derin korkularıyla bırakmıştı.

Titriyor olmalıydı, güvensiz hissediyor, pencereye bakıyor ve dakikaları sayıyor olmalıydı. 

Bir kere daha kendine lanet okudu ancak bu sefer bu konu hakkında babasının ne söyleyebileceğini -kötü söz acizler içindir, gücüyle konuşmaktan aciz olanlar için.- düşünmedi.

Kendisini duyacağından emin olduğu bir sesle, seyislerine seslendi,

"Geri dönüyoruz, Iero Malikanesine." 

ve seyisi sorgusuz sualsiz, Gerard'ın söylediklerini duyduğunu anlatır nitelikte şapkasının örttüğü başını tek bir kez salladı ve ileriden geri dönüş yapmak için hazırlandı.

Gerard'ın en sevdiği insan tipi buydu işte; sorgulamayanlar.


early sunsets over monroeville ~frerardfanficWhere stories live. Discover now