dört

201 41 0
                                    

Michael'ın elleri titriyordu.
Cama bakıyor, soğuk terler akıtıyor ve öğretmeninin söylediklerinin tek bir kelimesini duymuyordu.

Arada birkaç kelime seçtiği oluyordu, 'işte...' 'bu şekilde...' 'gerek...'
Ancak Michael alıcılarını ona karşı açmakta hiç de hevesli olmadığını açıkça belirtmişti, ağabeyinin ayrıldığı dakikadan itibaren gözlerini pencereden tek bir kez ayırmamış, söylediği herhangi bir şeye kafa sallamamıştı ve eğitmeni de bu duruma pek üzülmüş gibi durmuyordu.

Dersini verecek ve parasını alacaktı, onu dinlemiş ya da dinlememiş, umurunda değildi.

Peki öyleyse ağabeyini neden geri çevirmişti? Anın heyecanıyla elini pantolonuna daldıran Gerard, olması gerektiğinden çok daha fazla para koymuştu oysa ortaya. Ancak Bay Iero hiç tereddütsüz onu geri çevirmiş, açıkça gitmesini ifade etmişti ve Michael'ın burada yapayalnız, Ecel terleri dökmesine sebep olmuştu.

Michael burada tek bir mantık izi göremiyordu.

Ayakkabılarının sert tabanına rağmen yumuşaklığını hissettiği pahalı halıların üzerinden, buram buram toplumun yüksek sınıfından olduğunu belirten bir yürüyüşle onun yanına gelmeye yeltenen Bay Iero, sonunda öğrencisinin gözlerini kendisine dikmesinden doğan bir coşkuyla adımlarını hızlandırdı.

"Tutma sırası sizde Bay Way," derken Michael'ın tam önünde durdu ve zarif, titreşen gözkapaklarının altından ona bir bakış attı, "Bu işi ayaktayken yapmamız her zaman..."

"Bunu neden yaptın?"
Michael ayağa kalkmadı ve 'yaptınız' diye düzeltmeye de çabalamadı.

Bay Iero kıvrımlara sahip koyu kaşlarını çatarken geri çekildi.
"Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum."

"Ağabeyime resmen defolup gitmesini söylemeniz," Dedi ve seslere dönüşen düşünceleri daha da sinirlenmesine neden oldu. "Bu yeterli bir açıklama mıydı?"

Bay Iero'nun yüzü aniden beyaz, lekesiz gömleğiyle aynı renge büründü. Ancak öğrencisine sert bakışlar atmayı hala esirgemiyordu.
"Size hesap verme zorunluluğum olduğunu bilmiyordum, Bay Way."

Michael onun 'bilmiyorum' kelimesini daha ne kadar kullanabileceğini bilmiyordu.

Ayağa kalktı ve çok da uzağında olmayan Bay Iero'nun ondan kısa olmasının şokuyla biran öfkesini hissetmedi. Böylesi güçlü, asil bir beyefendi nasıl kendisinden daha kısa olabilirdi?

"Ben de kemanilerin ne zamandan beri bir müşteriyi geri çevirecek kadar zengin olduğunu bilmiyordum." Diyen Michael boyunun getirdiği üstünlükle kafa tuttu, ancak söylediklerinin ne kadar çocukça olduğunu hep ağzından çıktıktan sonra fark ederdi.

"Bilmediğimiz ne çok şey varmış, değil mi Bay Way?" Dedi ve dudağını garipçe büzdü. Michael bunun bir gülümseme olduğunu birkaç saniye sonra anladı. "Sonuçta bu gördüğün malikane tamamen benim. Ve lütfen Bayım, öğrencilerime müşteri denmesinden hiç hoşlanmam."

Michael göz devirdi.
"Peki ya ne demeli? Yakışıklı-olmayan-ve-kemanla-kesinlikle-ilgisi-olmayan-ahmaklar? Çünkü ağabeyim yerine beni seçmeniz yalnızca bu yola çıkıyor."

Michael ne beklediğinden emin değildi ancak Bay Iero'nun en azından bir tebessümde bulunacağını düşünmüştü. Oysa o tam bir ciddiyetle cevap vermeyi yeğledi,
"Bu çok uzun olurdu."

"İtiraf et." Michael sonunda dudaklarından süzülen kelimelerin şokunu eğitmeniyle aynı anda yaşadı. "Dur tahmin edeyim, neyden bahsettiğimi bilmiyorsun. Bu yüzden senin için bunu olabildiğince açacağım." Bay Iero Michael'a hiçbir şey anlamıyormuş gibi bakıyordu. "Sebep babamdı, değil mi?"

"Bakın Bay Way ben..." diye başlayan eğitmenini hızla susturdu Michael.

"Hayır, asıl siz bakın. Bunun babamın başının altından çıktığını biliyorum. Her zaman yaptığı gibi, ağabeyimi dışlamaya çalışıyor ancak bu sefer başarılı olamayacak, onun ağabeyimi daha fazla üzmesine izin vermeyeceğim. Bunları patronuna aynen ilet çünkü bundan sonra ben de yokum. Onun ağabeyimi işe yaramazın teki olarak gördüğünü biliyorum ve ben..."

Sözü kesilen tek kişi Bay Iero değildi ve olmayacaktı da, Gerard kapıdan içeri girerken Michael sustu ve ağabeyinin yüzünden okuduğu ifadeyle her şeyi duymuş olduğunu anladı.




early sunsets over monroeville ~frerardfanficWhere stories live. Discover now