chapter 1: confusion

1K 87 15
                                    

Dean'in gözleri hayranlıkla büyüdü. Karşındaydı işte, beyazlar içinde; masmavi gözleriyle ona bakıyordu.

"Merhaba Dean" dedi gülümseyerek. Dean bir an için nefes alamadı. Çünkü aklı, beyni ve kalbi tamamen meleğe odaklanmıştı. "M-Merhaba." diye cevapladı. Kekelememek içinde bulunduğu heyecandan ötürü imkansız gibi bir şeydi.

"Nasıl hissediyorsun?"

Dean soruyu görmezden geldi ve birkaç adım attıktan sonra konuştu. "Adın nedir, melek?"

"Castiello" diye cevapladı, ardından ekledi: "Ben melek değilim. Yalnızca senin en yakının olmaya geldim."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Dean. "Geleceğimi biliyor muydun?"

"Elbette." dedi Castiel. "Uzun zamandır seni bekliyordum."

"Ne? Nasıl?" işte şimdi kafası karışmıştı. Hastalığıyla bir alakası olup olamayacağını düşündü. Ve hatırladı, hastaneye yatma sebebi çocukluğundan beri düzenli kullandığı ilaçları bırakmış olmasıydı. Küçük adımlarla kapıya doğru ilerledi ve hemşireye seslendi. Telaş yapıp yapmadığını anlamak amacıyla arkasına dönüp Castiel'e baktı. Tam o saniyede geçmişten, çocukluğundan bazı anılar belirdi gözünde. Castiel vardı. Onunla oynuyor, konuşuyordu.

Fakat ters olan bir şeyler vardı.

Çünkü Castiel geçen yıllara inat bir gün dahi yaşlanmış gibi görünmüyordu. Dean korkmuş hissetti. Fazlasıyla. Hemen burdan uzaklaşmalıydı, beyni tüm hücrelerine tehlike sinyalleri gönderiyordu.

Düşüncelerini bölen açılan kapı oldu.

"Sorun ne Dean?"

"Castiel, onu tanıyorum!" Nerdeyse bağırdı. "Ama hiç değişmemiş, o gerçekten bir melek olmalı!"

"Tatlım, melekleri insanlar göremez."

"Ona baksana!" eliyle Castiel'i işaret etti. "Doğru olmayan bir şeyler var. Onunla aynı odada bulunmak istemiyorum."

Hemşire bıkkınca odaya şöyle bir göz gezdirdi ve destek olmak istercesine elini Dean'in omzuna koydu. "Sen odada yalnız kalıyorsun tatlım. Doktorunun özel isteği."

Dean şaşkınca arkasına döndü.

Ordaydı işte. Güzelliğini ve masumluğunu bir meleğe benzettiği genç adam, tüm gerçekliğe inat öylece gülümseyerek kendisini izliyordu.

Hemşireye döndü. "O gerçekten burda."

"Bebeğim," dedi hemşire. Anaç tavırları Dean'in ona güvenmesini sağlamıştı. "Bu odada kimse yok. Sadece kafan karışık, ilaçlarını getireceğim ve sana uyumanı sağlayacak bir şeyler vereceğim. Tamam mı?"

Dean başıyla onaylayıp giden hemşirenin ardından gözlerini sıkıca yumdu ve fısıldadı: "O gerçek değil, sadece kafam karışık. O gerçek değil."

Gözlerini açıp meleğin durduğu yere baktı. Hala orda bekliyordu.

"Kimsin sen?" diye sordu korku ve heyecan karışımı bir duygu haliyle.

"Ben O'yum. En yakının. En çok ihtiyaç duyduğun. Yıllardır yokluğunu hissettiğin kişi benim."

Dean elinde olmayarak yere çöktü. Yıllardır bir eksiklik hissettiği doğruydu ama bundan kimseye bahsetmemişti. Nasıl oluyordu da o bunu bilebiliyordu?

Castiel Dean'in yaşadığı şoktan bihaber, odada dolaşmaya başlarken uyarıcı bir tonda devam etti: "Sakın hemşirenin vereceği ilaçları içme. Onlar kötü olmanın sebebi. Sen hasta falan değilsin Dean."

"Ama o seni göremediğini söyledi." diye açıkladı.

"Çünkü beni sadece özel insanlar görebilir."

"Sana inanmıyorum." dedi Dean. Bu gizemli kişi her kimse, onu dinlemeyecekti.

"O halde ilaçları al ve daha kötü hale gel. Günlerin uyumakla geçsin ve düşünme kabiliyetin yok olsun. Zamanla bir robota dönüş. Senin kararın."

"Tatlım, işte ilaçların."

Dean hemşireye dönüp elindeki hap kutusunu aldı ve içindekileri eline döküp ağzına attı. Bardaktaki suyu sonuna kadar içip geri hemşireye uzattı.

"Ağzını aç ki hapı attığından emin olabileyim."

Dean belli etmeden hapları dilinin altına aldı ve ağzını açıp gösterdi. Neyseki hemşire dikkatli bakmamıştı bile.

"Şimdi güzel bir uyku çek," dedi ve odadan çıktı hemşire. Dean ise banyo olduğunu tahmin ettiği yere gidip ağzındakileri klozete çıkardı ve sifonu çekti.

Odaya geri geldiğinde ise, Castiel yoktu.

when I'm with you //destiel ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin