finale: i need you

614 61 47
                                    


Dean, dinlemedi. Ne olacağı umrunda değildi. Gerçekleri istiyordu. Yoksa aklındaki sorular delirmesine sebep olacaktı.

Israrla hemşireyi çağırıp doktorun yanına gitmek istediğini söyledi. Sabrı kalmamıştı, yıllardır süren suskunluğu onu boğuyordu. Artık konuşmak istiyordu. Doktorun odasına sinirle daldı ve "Anlat!" dedi. "Bana hakkımda bildiğin her şeyi anlat"

Doktor temkinli bir biçimde ayağa kalktı ve "Sakin ol," diye cevapladı. Sesi oldukça kısıktı.

"Dayanamıyorum!" Dean bağırdı, ardından masaya sert bir tekme attı. "Castiel sizin beni kullandığınızı söylüyor, hapları atmamam gerektiğini. Siz ise tam tersini. Onu göremediğinizi söylüyorsunuz ama ismini ben söylemeden bildiniz, dün annemle konuşmanızı duydum. Eski hali diyordunuz. Neler oluyor anlatın, her bir ayrıntıyı. Yoksa delireceğim."

"Dean, gerçekten bunu yapamam."

O anda kapıda güvenlik belirdi. Gergin tavırlarıyla Dean'i süzdü ve elini silahına doğru götürdü.

Doktor "Buna gerek yok," dedi adama hitaben.

"Ben bu şekilde eğitildim doktor bey. Eğer size yaklaşırsa ateş etmem gerekir. Biliyorsunuz ki bu hastanedeki tüm hastalar çok tehlikeli."

Dean alayla sırıttı. "Tehlikeli miyim doktor? Söyleyin bana. Öyle miyim?" Aynı anda ona doğru birkaç adım attı. Doktor ellerini havaya kaldırıp "Dean sakinleşmeni istiyorum." diye tekrarladı.

"Bana her şeyi anlatırsanız sakin olacağım, söz veriyorum. "

Castiel doktorun arkasında belirdi. "Dean, üzgün olduğunu söyle ve odana dön. Gerçekleri bilmek istemezsin inan bana."

"Sus! Hep siz konuştunuz ben dinledim. Yeter! Deliriyorum anlasanıza. Kimim bilmiyorum. Doğru ve yanlışı ayırt edemiyorum!"

Dean, ağlıyordu. Ne zaman ağlamaya başladığı hakkında hiçbir fikri yoktu ama bu biraz olsun rahatlamasını sağlamıştı.

Doktor, "Durum düşündüğümden daha ciddi," diye mırıldandı. "Tamam Dean, sana her şeyi anlatacağım."

Dean gözlerini doktordan çekip Castiel'e çevirdi. Sanki biliyordu. Sanki hissetmişti Dean olacakları. Castiel'in de ağladığını gördü. "Yapma," dediğini duydu. "Gidelim Dean, odamıza gidelim. Yine kovboylardan konuşuruz, hani en sevdiğin? Saatlerce konuşuruz. Konuşmak istiyorsun değil mi? İstediğin bu. Gel Dean, benimle ol. İstediğimiz kadar konuşabiliriz. Acı çekmeni istemiyorum. Gidelim Dean, lütfen."

"Üzgünüm," diye cevapladı Dean. "Bu şekilde yaşayamam." Ardından başlamasını işaret edercesine doktora döndü.

"Dean, Castiel gerçek değil. "

"Çünkü onu özel insanlar görebiliyor," dedi Dean, sıkılmışlıkla.

"Hayır Dean, onu sadece sen görebiliyorsun."

Dean şaşkınlıkla doktora baktı. Aslında bilmediği bir şey söylememişti. Ama,ifade etme biçimi farklıydı. Sadece Dean.

Castiel'e döndü. Hala ağlıyordu.

"Sadece ben..." fısıldadı.

"Dean, çok küçükken büyük bir kayıp yaşadın. Vücudun ve beynin, hayatta kalabilmek için hayali bir kahraman yarattı. Baban kadar güçlü, kardeşin kadar canayakın. Seni koruyabilecek, aynı zamanda sana arkadaşlık edebilecek biri. Ve ismine Castiel dedin. Çünkü annen seni uyutmadan önce daima meleklerden bahsederdi. Castiel isminden de."

"Hayır, hayır." Dean inanmak istemedi. Castiel karşındaydı işte. Gerçekti.

"Ama zamanla Castiel'e kendini fazla kaptırdın ve bir gün annen onunla konuşmanı duydu. Seni bana getirdi. Şizofreni olduğunu o zaman öğrendin. Başlarda hep inkar içindeydin ve ağlıyordun, haplar etkisini gösterene dek burdan kaçabilmek için birçok insana zarar verdin. Sonra tüm bunları unuttun. İlacın etkisiyle. Ama sonra, ne oldu bilmiyorum, ilaçlarını almayı bıraktın. Bunu farkeden annen hemen seni buraya getirdi. İşte tüm gerçekler bunlar."

Dean haraket edemedi önce.  Oysa Castiel'in yanına gitmek istiyordu. Ona dokunmak ve tüm dünyaya onun gerçek olduğunu haykırmak istiyordu. Öylece durdu. Birden çocukluğu gözünün önünde canlandı, bir film şeridinden geçercesine. Castiel'le olan bütün anıları.

"Seni kaybedemem," dedi Dean."Sam ve babamdan sonra olmaz. Seni de kaybedemem."

Doktor "iyi olacaksın," dedi araya girerek. "Tüm bunlar geçecek."

"Hayır, hayır. Geçmeyecek. Anlamıyorsun, o yokken eksik hissediyorum. O benim bir parçam. Ona ihtiyacım var."

"Dean, açık olacağım. İlaçlarını almazsan, hep burda kalmak zorundasın. Çünkü insanlara karşı tehlike arzediyorsun ve emin ol, gittikçe kötüleşeceksin."

"Onunla da olamam, onsuz da." Beyninde yankılandı. Ona ihtiyacı vardı.

Doktor hala konuşuyordu ama Dean duymuyordu.

Castiel "Bir yolu var," dedi. "Sonsuza dek birlikte olabiliriz. Tek yapman gereken doktora doğru ilerlemek ve ona zarar vermek. Güvenlik seni uyuşturucacak ve odana kapatacaklar. Sonrasında ne yapman gerektiğini biliyorsun, zihninde. Hızlı ve basit. Ardından sonsuza dek birlikte olacağız."

"Sen gerçek değilsin," Dean cevapladı. Ama ikna olmak üzere olduğunun farkındaydı. "Beynimin bana oynadığı bir oyunsun, yanılsamasın."

"Ne önemi var?" Cas sordu. "Önemli olan birlikte olmamız. Geçirdiğimiz onca zamanı düşün. Mutluydun."

Dean cevap vermedi. Hayatı düşündü. Sorumluluklar, yalnızlık, acı. Ve Castiel'i düşündü. Vaad ettiklerini.
Doktora doğru küçük bir adım attı. Gerisi, çok hızlı olmuştu. Her şey karanlığa bürünürken, karşısında üç kişi belirdi. Babası, küçük Sam ve Castiel. Gülümsüyorlardı.

Dean'de gülümsedi.

Gerisi çok daha kolay olacaktı.





Edit:
kafasında soru işaretleri kalanlar için, Dean baştan beri şizofreni hastasıydı ve Cas onun hayalinde var olan bir melekti. Çocukluğundan beri gördüğü.
Son kısımlarda da Castiel intihar etmesinden bahsediyor, elbette. Dean'de durumu kabulleniyor.
Kurgu açısından baştan beri yarı-gizem takıldığım için finali de böyle yapmışım. Bence hoş djxmxmmx

when I'm with you //destiel ✔️Where stories live. Discover now