Masumlar

1K 24 3
                                    

...Herkes uykusunu aldıktan sonra,akşamüstü saat 16:30'da Manisa'ya yola çıktılar,gece olduğunda Manisa'dan çıkabilmişlerdi,saat geç olmuştu ama yol üzerinde bir kadın gördüler,kadının ayakları yoktu ve yerde sürünerek ilerliyordu,hemen arabayı kenara çekip kadına yardım etmek için arabadan indiler,bizimkiler kadına doğru yaklaştıkça kadın sürünerek uzaklaşmaya çalışıyordu
Orhan Hoca:Korkmayın,biz sadece yardım etmek için buradayız
Kadın:Gidin,Uzaklaşın! Yoksa sizi de öldürecekler!
Orhan Hoca:Kimler?
Kadın:Sorgulamayın gidin işte
Kadın bir süre sonra yorulduğu için hareket edemedi
Herkes onun bir vahşi hayvan tarafından saldırıya uğradığını düşündü,kadının şokta olma ihtimalinden dolayı onlara böyle davrandığını düşünmüşlerdi.
Orhan hoca yavaş yavaş kadına doğru yaklaştı
Orhan hoca:Sakin ol şimdi anlat sana ne oldu?
Kadın:Gidin! Ben kendimi yaktım,sizi de yakmak istemem,sağlığınız için gidin!
Fulya:Tamam,ne olduğunu anlatırsan gideceğiz
Kadın bir Orhan Hoca'ya bir Fulya'ya baktı yutkundu
Kadın:Ben... Ben aslında bir...
Bir anda kadının gözleri fal taşı gibi açıldı
Kadın ürkek bir ses tonuyla:Geldiler!
Doğukan:kim geldi?
Tam o sırada çok şiddetli bir fırtına çıktı,etrafı çok şiddetli bir sis bastırdı.Orhan,Firdevs bir yana Doğukan,Fulya bir yana savruldu,kadın ise çığlıklar içerisinde yolun kenarındaki ormanlık alana doğru sürüklenerek gözden kayboldu.
Uzun süren bir baygınlığın ardından saat 6:30 gibi ayıldı bu dörtlü,kendilerine geldikten sonra kadını aramaya başladılar,bakmadık yer kalmayınca bulamayacaklarını anlayıp yolculuklarına devam ettiler,öğle saatlerinde mezarlığa vardılar,mezarlık bomboştu.Doğukan,hocayı babasının mezarına götürdü,mezarın etrafında sanki özellikle insanlar baksınlar diye 3443 yazılı tabelalar asılıydı,sadece tabelalarda değil mezarın etrafında da 3443 yazıyordu,ruhuna Fatiha okuyup,3443 yazısınıda akıllarına yazarak tekrar İzmir'e,Ödemiş'e yola çıktılar,dün gece ayakları olmayan kadını gördükleri yerde,bir kalabalık gördüler,
Doğukan:Fulya sen burada kal ben geleceğim
Diyerek arabadan iner ve kalabalığa doğru gider,aradan sızarak ambulansın bulunduğu yere gider,yerdeki dünkü kadındır,parçalanmış ve darp edilmiş bir halde yerde yatmaktadır. Doğukan uzun süre orada bekleyince polisler onu oradan uzaklaşması için uyarmıştır
Doğukan:Ne olmuş bu kadına memur bey
Polis:Henüz kesin birşey yok,otopsi raporunu bekliyoruz
Doğukan:Peki teşekkürler memur bey kolay gelsin
Polis:Teşekkürler,hayırlı yolculuklar
Doğukan arabaya dönmek üzereyken büyük ihtimal ile ölen kadının yakınlarının konuşmasına denk gelir.İki kadın aralarında,ölen kadın hakkında "Büyücü olduğunu ve zamanında büyüyle çok yuva yıktığını,şimdi ise tövbe ettiği için cinleri tarafından katledildiğini" konuşuyorlardı,korktuğu için hemen arabasına bindi,yolda giderken Orhan Hoca'ya bu olayı anlattı
Orhan Hoca:Büyü iki tarafı keskin kılıca benzer,hem yapanı ve yaptıranı hem de yapılanı felakete sürükler,her büyücünün,ruhunu Şeytan'a satan herkesin sonu böyledir! Allah bizi Cin'lerin,üfürükçülerin şerrinden korusun
Orhan hoca ve Firdevs hanım,eve gelir gelmez hemen çalışmalara başlarlar,evde bu dörtlü yokken garip bir olay yaşanmamıştır
Doğukan:Hocam şimdi bize bir büyü mü yapılmış?
Orhan hoca:Evet,bundan eminiz ama kimin yaptığını bilmiyoruz
Fulya:Peki kimin yaptığını bulamaz mıyız?
Firdevs hanım:Size çok yakın birisi,büyü materyallerinin hepsi evinizin içi ve çevresinde bulundu,bunları oraya çok yakın birisi koymuş olmalı
Doğukan:Hatice teyzeler filan mı koydu acaba?
Fulya:Saçmalama Doğukan,kadın ne kadar endişelendi dün görmedin mi?
Doğukan:O zaman Davut amca koydu zaten dün İhsan amca onun için tekin olmayan birisi demişti
Fulya:Doğukan iyice saçmalıyorsun
Doğukan:E o değil bu değil,zaten köyde bizden başka 3 kişi var kim koydu Dürümcü Necmi usta mı koydu bu büyüleri?
Firdevs hanım:Bence tartışmayı kesip işimize bakalım,büyüyü yapanı bulamasak ta Allah onu ne bu dünyada ne de öteki dünyada cezasız bırakmaz
Orhan hoca:Evinizde Kur'an-o Kerim' var mı?
Fulya:Var
Orhan Hoca:Bir getirebilirseniz iyi olacak
Fulya Kur'an-ı Kerim'i getirir,hoca Kur'an'dan sayfalar açarak içinden okumaya başlar,uzun süre okuduktan sonra bırakır
Doğukan:Hocam ne oldu
Orhan hoca:Bu cümlenin anlamı ne onu çözemiyorum.
Doğukan:Ne yapacağız?
Orhan Hoca:Bakın bu İbrani alfabesinde her harfin rakamsal bir karşılığı vardır,Sofit harfler hariç,NUN "נ" harfi 50 rakamına tekabül ediyor,ŞİN "ש" harfi 300...Yok bu böyle çözülmez
Doğukan:Peki kelime anlamı olarak bu bulduğumuz 3443 harfi ile bağlantı kurulmaz mı?
Orhan Hoca:Bir bakalım "Neşt"-Çöz demek,eski İbranice bir kelime,tamam bu kelimeyi atarsak,Kulkapa Lakhyas kalıyor,3+4+4+3=14 ediyor Kulkapa kelimesi:7 harf,Lakhyas kelimesi:7 harf etti 14 harf,3+4+4+3=14 olduğuna göre şimdi bu iki kelimeyi rakamlara göre ayırırsak,Kul-kapa-Lakh-yas ortaya çıkıyor,üçler ve dörtleri birbiriyle eşleştirirsek...
Orhan hoca,elindeki kalemi bırakır ve yavaş yavaş ayağa kalkar
Doğukan:Hocam ne oldu?
Orhan Hoca:Kulyas ve Kapalakh kelimeleri ortaya çıkar
Fulya:Yani?
Firdevs hanım:Kulyas;Çok tehlikeli ve bir o kadar kalabalık bir kabilesi,Kapalakh:Eski İbranice'de "Öteki Taraftan Gelen" anlamına geliyor,Neşt Kulkapa Lakhyas Nebatice'de;Masumlar Asla Ölmez anlamına geliyor
Doğukan:Ee!
Orhan Hoca:Yani Doğukan'ın babasının ve Fulya'nın ağabeyinin zamanında yaktığı masum canların ruhları,İntikam için geri döndüler...

Haset 2:Cin Tuzağı Where stories live. Discover now