Masum Suçlular

977 28 2
                                    

Doğukan ve Orhan hoca,Gecenin geç saatlerinde Geverek Köyüne ulaşırlar
Orhan Hoca:Ee Doğukan,baban nerede vefat etmişti
Doğukan:Babam öğretmendi,okulda bir cuma günü kalp krizi geçirmiş
Orhan hoca:Mübarek günde ölmüş rahmetli,mekanı cennet olsun peki okul nerede?
Doğukan:Okul köyün baya dışında
Orhan hoca:İyi hadi oraya gidelim
Yarım saat süren bir patika yolculuğundan sonra eski püskü terk edilmiş okula ulaştılar
Doğukan duraksadı
Orhan Hoca:İyi misin Doğukan?
Doğukan:Bir an dejavu oldu
Orhan Hoca:Nasıl yani?
Doğukan:Sanki buraya yakın bir geçmişte gelmişim gibi
Orhan Hoca:Peki,buraya gelip ne yaptın
Doğukan:ilk olarak okulun ilk katında ki sınıfları gezdim,duvarlarda çatlak izleri vardı,sonra birşey beni ikinci kata çağırdı sonrasını hatırlamıyorum
Orhan Hoca:İlk olarak birinci katta gezinelim sonra ikinci kata çıkarız
Okulun ilk katının kapısından girdiler,içeriyi iyice gezdiler,ilk kattan ikinci kata çıkaran bir merdiven yoktu,dışarı çıktılar,Doğukan önden ilerledi,tam merdivenlerin bulunduğu köşeyi dönecekti ki merdivenlerin ucunda kara çarşaflı birşey olduğunu gördü,korktu,geri çekildi
Orhan hoca:Ne oldu?
Doğukan:Hocam,merdivenlerin ucunda siyah çarşaflı biri var
Orhan hoca:Dur ben bir bakayım
Orhan hoca oraya bakar ancak orada hiçbir şey yoktur
Orhan hoca:Orada birşey yok Doğukan
Doğukan:Hocam gördüm,karanlıktan daha siyah bir rengi vardı,boyu en az bu bina kadardı
Orhan hoca:Doğukan,cinler oyun oynayıp insanlarla alay etmeyi severler,bu cinlerin bize oynadığı bir oyun.Aldırış etme,yoluna devam et
Doğukan:Tamam hocam
Doğukan ve Orhan Hoca ikinci kata çıkarlar,yıllardır yağlanmamış kapıyı açtılar,koridorun sonuna doğru gittiler.Sonra biran salonun başındaki kapı açıldı,Doğukan korkmaya başladı
Orhan Hoca:Kulyas kabilesi bizi oraya davet ediyor
Doğukan:Hocam gitmesek olur mu?
Orhan Hoca:olmaz Doğukan,buraya ne için geldiğimizi hatırla
Doğukan,yutkundu,korka korka ilerledi kapıya doğru,içeri girdiler,Doğukan dondu kaldı
Orhan hoca:Doğukan,iyi misin?
Doğukan:Burası kabuslarımda gördüğüm yer
Orhan hoca:Devam et,anlat
Doğukan:Burada başlıyor kabus,babam var,ben varım,bir kız var,dışarıya bakıyorum,binlerce asılı beyaz giyinimli kadınlar...
Doğukan ve Orhan Hoca,camdan dışarı baktılar,aynı Doğukan'ın kabusu gibiydi,o manzara gerçek olmuştu.Arkalarına baktılar,yaşlı ve iri yapılı biri eliyle gel işareti yapıyordu
Doğukan:Baba!
Orhan hoca:Seni çağırıyorlar Doğukan
Doğukan:Hocam ne yapacağız?
Orhan hoca:Sana verdiğim muska hala yaninda mı?
Doğukan:Evet
Orhan hoca:Onu çıkar,elinle sıkıca tut,babana doğru yaklaş,yaklaşırken de Nas,Felak surelerini oku
Doğukan hocanın tüm dediklerini yaparak babasına yaklaştı,tam ona elini uzattı ki yine o kadın 'Neşt Kulkapa Lakhyas' diyerek babasını aldı,duvardan geçirdi,herkes biryere savruldu.O sırada duvarlardan kanlar akmaya başladı,cam açılmıyordu
Orhan hoca:Doğukan dışarı çıkıyoruz hemen
Doğukan ve Orhan hoca,hızlıca okulun dışına çıktılar ancak dışarısı daha kötüydü,okulun çıkış kapısında binlerce uzun boylu siyah varlık onları bekliyordu,hemen okulun içerisine girdiler,daha doğrusu adım atar atmaz dışarıda gördüklerinin aynısını okulun içinde de gördüler,arada kalmışlardı.geri,okulun dışına çıkmaya karar verdiler,tam çıkacaklarda ki okul kapısında kimleri görseler beğenirdiniz?....
Bu sırada Fulya ve Firdevs hanım da,Kırklareli'ne,Samandağı köyüne ulaşmışlardı,köy bomboştu,hiçkimseler yaşamıyordu ancak köyün içerisinden kazma-kürek sesleri geliyordu,sese doğru ilerlediler,ileride bir ışık gördüler
Firdevs hanım:Esselamünaleyküm
Biranda bütün sesler kesilmiş ve ışık yok olmuştur,kafasını salladı sonrada Fulya'ya bakıp
Firdevs hanım:bizimle alay ettiler,herneyse,Abine ne olmuştu?
Fulya:Kaybolmuş
Firdevs hanım:Nerede?
Fulya:Koyun otlatırken ormana girmiş,geri dönmemiş
Firdevs hanım:Şimdi seninle birlikte ormana gireceğiz,sakın korkma,çünkü onlar korkudan beslenir
Ormana doğru yavaş yavaş ilerlediler,biraz derinliklere girince
Fulya:Firdevs hanım burada birşeyler yazıyor
Firdevs hanım uzunca bakar
Firdevs hanım:Nebati alfabesiyle yazılmış,bir Türkçe cümle
Fulya:Nebatice?
Firdevs Hanım:Eski bir Arap dili,Kulyas kabilesi,İslam'dan önce Arap yarımadasında hakim olan cin kabilesi,aynı zamanda en kalabalık cin kabilesi,bu dilde konuşmaları veya mesaj vermeleri çok normal,bizi daha derinlere çağırıyorlar,hadi gidelim
Fulya:Gitmesek olmaz mı?
Firdevs hanım:Korkma,onlar korkudan beslenirler,Allah bizimledir
Fulya,titreyerek adımlarını atar,biraz daha derinlere indiklerinde ağaçların diplerinde çukurlar bulurlar,çukurlara baktıklarında içinde insan kemikleri ve organları buldular,etraf leş gibi kokuyordu,bu koku biranda gelmişti,kafalarını kaldırıp etrafı kontrol ederken ilerde bir mezarlık olduğunu farkettiler,oraya doğru gittiler,mezar taşları artık belli olmaya başlamıştır.Garip bir şekilde tüm mezar taşlarının üzerinde 'İbrahim Köroğlu' yazmaktaydı,Fulya mezarlardan birisine gidip eliyle dokundu
Firdevs hanım:Abinin mezarı mı?
Diye sorar,Fulya yavaş yavaş,hıçkıra hıçkıra ağlayarak Firdevs hanıma doğru başını döndürür,gözleri fal taşı gibi açılır ve çığlık atar,çığlık atar çünkü Firdevs hanımın tam arkasında,uzun boylu siyah bir gölge,keskin pençeli ellerini ona doğru yavaş yavaş uzatmaktadır.Firdevs hanım arkasını döner dönmez o siyah gölge,garip sesler çıkartan kara bir yılana dönüşüverir,önce yılana bakar Firdevs hanım sonra Fulya'ya,Fulya yerdedir ve aslında orada hiç mezarlık yoktur,hatta arkalarında binlerce siyah gölge vardır,arkalarına bakmadan Fulya'nın çığlıkları içerisinde kaçarlar,kaçarlar ve kendileri için açılmış iki adet çukurlara daha doğrusu mezarlara düşerler.Peki,mezarları kimler açmış olsalar beğenirdiniz?...

Haset 2:Cin Tuzağı Where stories live. Discover now