9.Bölüm : Hiç heveslenme vermem seni o adama!

12.7K 713 36
                                    

"Bu saatte geldiğim için özür dilerim ama yarını bekleyemedim. Babana söylediklerim konusunda ciddi olduğumu bilmeni istiyorum. Eğer sen de razıysan yarın dükkana gelirken kimliğini de yanına al. Nikah için başvurup birkaç gün içinde de evlenerek bu esaretten kurtulmanı sağlayacağım"


Orhan'ın sözlerinden sonra Hasret sessizliğini bir müddet korumuştu. Aslında biraz da tedirgin olmuyor değildi. O da haklıydı tabii sonuçta Orhan'ı hiç tanımıyordu. Tamam iyi birine benziyordu ama ne olursa olsun o Hasret için bir yabancıydı. Hiç tanımadığı bir adama nasıl bu kadar çabuk güvenebilirdi ki? 


Gerçi Nadir'i biliyorlardı da ne oluyordu? Adamın kız istemeye gelmiş halleri ortadaydı. Ailesinin yanında kıza sarkmadığı mı kalmıştı bağırıp çağırmadığı mı? Saklamıyordu da kendisini nasıl biri olduğu alenen ortadaydı. Sanki lanetin tekiyim ben gör bak öyle var bana sonradan mızmızlanma der gibiydi hali tavrı.


Hasret ne yapacağını bilemez bir halde kendisinden bir tepki bekleyen Orhan'a bakarken tam dudaklarını oynatıp bir şeyler söyleyecekti ki içeriden kapı kapanma sesi duyuldu. Ya annesi ya da babası uyanmış olmalıydı. O saniyede de Orhan'ın "Dur kapatma!" demesine kalmadan hemen pencereyi kapatıp perdeyi de sonuna kadar çekerek hızla yatağının içine girdi.


Ara sıra da kapıya olduğu gibi pencereye doğru da bakıp Orhan'ın gidip gitmediğini anlamaya çalışıyordu. Oradaydı. Kenara çekilmiş olsa da gölgesi belli belirsiz halde perdeye vuruyordu. Hasret yüzündeki tebessümle çekil demek istermiş gibi perdeyi hızlı hızlı salladıktan sonra elini çekip yorganı da başına kadar örttü. İçeriden de kulağına takır tukur sesler eşliğinde babasının "Fazla bir şey yapma iki tek atıp yatcam" demesi gelmeye başlamıştı. Bütün gün içemedi ya gözüne uyku girmedi tabii adamın.


Yorganın altında içeriden gelen sesleri dinleyen Hasret bir yandan da Orhan'ın hem babasına hem de kendisine söylediklerini düşünüyordu. Aslında daha da çok Orhan'ı düşünüyordu. Sanki yavaş yavaş kanı ısınmaya da başlamıştı ona. Bir kere hoş bir adam olmasının yanı sıra nazikti kibardı korumacıydı ve Hasret'e bakarken gözleri de şefkat doluydu.


Ama bugün kendisini istemeye gelen Nadir öyle miydi? Kaba saba ve sinirli biri olduğu gün gibi açıktı. Hasret'e karşı olan saygısız bakışları da ortadaydı. Babası o adamla evlenmeye mecbur ederse Hasret bir hapishaneden çıkıp başka bir hapishaneye geçmiş gibi olacaktı. En kötüsü de bu sefer kurtulmak için hiçbir umudu da kalmayacak o adamın yanında aynı annesi gibi yitip gidecekti. Hasret bunları düşünürken içeriden de yine sesler gelmeye başlamıştı.


"Of! Ne diye bozuldu bu şimdi?"

"Ne o Salih?"

"Radyo ne olcak! Ben yokken kurcalıyonuz mu ne yapıyonuz tam da türkünün en güzel yerinde gitti bu meret!"

"Neden kurcalayalım ki senin radyonu? Ellemedik vallahi. Hem boş ver Salih bu gecelik dinleme zaten geç oldu yarın tamir ettiririz öyle dinlersin"

"Bak bak bak üç kuruşluk aklıyla verdiği cevaba bak! Şurada kaçırdığınız keyfimi yerine getirem diyom sabahtan beri analı kızlı birlik olmuş gibi daha da çok çıldırtıyonuz adamı!"

"Ne yapayım şimdi bilemedim ki..."

"Sen hiçbir şey bilme zaten! Bugüne kadar neyi bildin ki bunu bilesin? Hadi kalk şuradan kızı çağır"

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin