31.Bölüm : Nerede bulurum ben bu Nadir denen adamı?

8.8K 598 44
                                    

Hasret sabahın erken bir saatinde gözlerini açmıştı. Kendisini Orhan'ın odasında bulması da uyku sersemliğiyle önce onu şaşırtsa da tam karşısında asılı bir halde duran gelinliği ve Orhan'ın damatlığı onun hızla kendisine gelmesini sağlamıştı.


Yüzündeki hoş gülümsemeyle üzerindeki yorganı kenara çekip kalktığında önce gündüz gözüyle odaya şöyle bir baktı sonra da gördüklerinden hoşnut bir halde başını pencereye doğru çevirdi. Şanslarına hava çok güzeldi. Işıl ışıl parıldayan gün ışığı odanın halısına bile vurmuştu.


Ayağa kalkıp yatağı düzelttikten sonra banyoya girerek yüzüne su çarpmış sonra da kendisini dolabın açık rafında duran iki parfümden birini koklarken bulmuştu. Orhan bu parfümü kullanıyor olmalıydı çünkü dün akşam da üzerinde aynı koku vardı. Gülümseyerek şişeyi yerine bırakırken aşağıda da Orhan nerede krizi yaşanıyordu.


Fikret gergin yattığı için annesi ve Hasret gibi erken kalkanlardandı. Salondaki yorganların koltuğun üzerine bozulmadan durduğunu görünce annesinin ağzını arayıp Orhan'ın nerede olduğunu sormuştu. Tabii o anla birlikte de Neyhan Hanım "Orhan senin odanda kalmadı mı? Ee! Bu saatte nerede bu oğlan yoksa gece çıktı bir daha da gelmedi mi?" diye diye evi turlamaya başlamıştı. Sahi ya! Tam da nikah günü daha kargalar bile kahvaltısını yapmadan nereye giderdi bu adam?


Orhan kimseye haber vermeden çıkıp gidince Fikret doğal olarak kardeşinin dün geceki sert konuşmaları yüzünden kendisinden kaçtığını anlamıştı. Bu hareketi bile Fikret'e ne kadar haklı olduğunu ispatlıyordu ama Hasret'e ne diyeceklerdi ki şimdi? Orhan gitti nerede olduğunu da bilmiyoruz mu diyeceklerdi? Ya Hasret'e karşı bir şeyler hissedebileceğini anladıysa ve korkup kaçarak hiç gelmezse nikah ne olacaktı?


Hasret ise Orhan'ın ortalarda olmadığından bihaber halde banyonun kapısını kapatıp üzerini değiştirmek için arkasını dönmüştü ama tam o anda da yerde bir kağıt olduğunu fark etmişti. Herhalde o uyurken kapının altından atılmıştı. Eğilip kağıdı eline aldığında üzerine Orhan tarafından bir not yazıldığını görmüştü.


"Günaydın Hasret...

Seni uyandırmak istemediğim için bu şekilde yazarak haberdar etmek zorunda kaldım.

Acil bir işim çıktı o yüzden şimdi gidiyorum ama halleder halletmez hemen geri döneceğim.

Beni merak etme çünkü gecikeceğimi sanmıyorum.

Bizimkiler sorarsa bu şekilde söylersin.

Sabah yanında olamadığım için de özür dilerim.

Orhan"


Yazılanları okurken önce yüzü asılsa da bir yandan da Orhan'ın kendisine haber vermiş olmasına sevinmişti. Tam da bugün habersizce gitseydi ne hissederdi belli değildi. Dün gece yatmadan önce sandalyeye astığı elbisesini giyip üstünü başını toparladıktan sonra bir süre daha odada oyalandı ama canı epey sıkılınca dayanamayarak odadan çıkıp merdivenlere yöneldi. Sonuçta Firuze'nin küçük bir çocuğu vardı ve belki de o da Hasret gibi erkenden kalkmış olabilirdi.


Ağır adımlarla aşağıya inerken Neyhan Hanım'ın da "Bir gün ya ağabeyin ya ablan ya sen ya Orhan ya da o koca kafalı küçük kardeşin beni küüüt diye kalpten götürecek o zaman hepiniz rahatlayacaksınız işte! Şimdiden her birinize ayrı ayrı zil ayarlayacağım salondaki çekmeceden alır karşılıklı oynarsınız ananızın ardından!" demeleri duymaya başlanmıştı. Alem kadındı bu Neyhan Hanım...

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum