50.Bölüm : Eyvahlar olsun! Ortancayı da kaybettik

6.7K 530 75
                                    

"Dayımları buldum!"


Talha annesinin elinden kaçıp arka tarafa geçer geçmez söylediği gibi Orhan ve Hasret'i bulmuş hatta bulmakla da yetinmeyip onları yeniden ıslatmaya teşebbüs etmişti. Tabii teşebbüs etmesine rağmen başarılı olamamıştı çünkü Orhan'ın daha fazla ıslanmasın diye kollarını iki yana açarak Hasret'in önüne geçişi eşliğinde Mert'te arkadan yaklaşıp "Gel buraya atom karınca annen oyun bitti demedi mi? Çiğ çiğ yedirtecek misin sen bizi ablama?" diyerek Talha'yı omzuna alması bir olmuştu.


Onlar Talha'nın "Beni yiyenin tadı damağında kalır da seni yiyenin damağına ne olur bilemem dayı!" demesi eşliğinde uzaklaşırken Hasret'in hallerine güldüğünü duyan Orhan'da ona doğru dönüp hoş bir tavırla gülümsedikten sonra "İçinden ne garip bir ailenin içine düştüm diye geçiriyorsun değil mi?" diyerek arka kapıyı açtı.


Hasret gülümsemeye devam edip "İçimden daha çok geçici bir süreliğine de olsa böyle güzel bir aileye dahil olmak için ne gibi bir sevap işlemiş olabilirim acaba diye geçiriyordum" diyerek yanından geçerken Orhan da verdiği cevap hoşuna gitmiş gibi ardından uzun uzun baktıktan sonra içeriye girdi. Hasret'in haklarında böyle düşünmesi hoşuna gitmişti.


İçerisi ise tam curcunaydı. Fikret mutfakta su içmeye çalışırken annesinin akıttığı sulara baka baka "Oğlum git odana üstünü değiştir uymuşsun zaten bu zibidilere bir de koskoca öğretmen olacaksın! Sen kesin okulda da öğrencilerine uyup kendi dersini kendin kaynatıyorsundur" tarzındaki sözlerine maruz kalıyor Mert'te omzunda Talha ile paldır küldür içeriye girdiği için Firuze'den "Mert patlatacağım şimdi ensene basma çamurlu ayakkabılarınla oraya buraya! Çocuğu da indir aşağıya bütün kan beynine toplandı. Şu surata bak pancar gibi olmuş!" diye diye azar işitiyordu.


Orhan sessizce arkasından gelmesini söylediği Hasret ile onlara yakalanmadan merdivenlere yönelirken Neyhan Hanım da söylenmeye devam ederek mutfaktan çıktı. Mert'te yeğenini indirirken annesine takılarak "Anne seni de çağırmadık diye böyle kızıyorsun değil mi?" dedikten sonra kendisine burun büken Neyhan Hanım'ın yanına geçip yanaklarını sıkarak "Söz bir daha ki sefere savaş boyalarını bile ben süreceğim. En önden ana oğul birlikte gideceğiz. Çil yavrusu gibi dağılacaklar dört bir yana!" dedi.


Neyhan Hanım yan gözle baktığı oğlunun eline bir şaplak atıp "Hadi oradan! Bir daha yapmayacağız diyeceğine bir de boya sürecekmiş yüzüme!" derken aynı anda da Orhan ile Hasret'i sessiz sedasız yukarıya çıkarken görmüştü. Ay! Ne de güzel gözüküyorlardı. Orhan üşümüş görünen Hasret'i kolunun altına almış Hasret'te kedi gibi kıvrılmıştı Orhan'ın kolunun altına...


"Ağabeyimle yengeme niye kızmıyorsun? Zaten Can ağabeyime de kızmadın. Fırça yememek için illa yanımızda nişanlımız ya da karımız mı olması gerekiyor?"

"Ağabeylerine neden kızacakmışım Mert Efendi? Hem onları ıslatan sizsiniz görmedim mi sanıyorsun? Benim her yerde gözüm var her yerde! Ağabeyin de Canan'ı bekliyordu sizin yüzünüzden nişanlısının karşısına yağmur yemiş sıçan gibi çıktı yavrum"

"O nasıl çirkin bir benzetmeye öyle ya"


Neyhan Hanım küçük oğluna laf yetiştirirken Hasret ile Orhan da odanın önüne gelmişti. Orhan kapıyı açıp Hasret'e önden yol vermek için kenara çekildiğinde Can'ın kapısı açılmış ve Canan da "Ben aşağıda bekliyorum Can hazırlanınca hemen gel de geç olmadan çıkalım" diyerek dışarıya çıkmıştı.

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora