BSL -15-

7.8K 378 32
                                    



Bir hafta geçmişti ve Miray nihayet yurda dönmüştü. Boran henüz görmemişti onu. Odasına gelip sevinçle arkadaşlarına aldığı hediyeleri gösterdi. Herkesin tam ruh haline hitap eden hediyeler almıştı. Ve kendisine de... Tabi ki kitaplar almıştı bol bol. Fransızca hemde. İleri derecede Fransızca konuşabiliyordu ve okuduğu bu dilde kitaplarla aksanını geliştiriyordu. Bu arada asıl bomba Cihan ve Buse’yi de kendisiyle getirmiş olmasıydı. Onlarda bir hafta kadar arkadaşları için okulu kırmışlardı.

Bu tatil, oradaki arkadaşları Miray’a çok iyi gelmişti. Bir daha ki sefere de İzmir’e arkadaşlarının yanına gidecekti. Oradaki arkadaşlarını da çok özlemişti. Özellikle Hande’yi. Kardeşim diye sahiplendiği arkadaşını. Neredeyse her gün telefonda konuşmalarına rağmen onu çok özlemişti. Belki şu anda Hande olsaydı bu yaşadıklarını daha kolay atlatırdı. Pınarda çok iyiydi. Çok sevmişti ama Hande bir başkaydı.

“Hadi yemeğe inelim Miroşum.” Dedi Nihal onu koluna girip kaldırarak.

“Aslında ben inmek istemiyorum. Yani Boran’ı görmek istemiyorum.”

Bu sefer Ayşe ve Pınar’da ısrarla üzerine geldi. “Kalk Miray. Yere batsın Boran’ın yüzü. Boyu devrilesice. Ondan mı çekiniyorsun? O senin olduğun ortama girmesin.” Dedi Ayşe kızarak.

Pınarsa Boran konusunda çok konuşmuyordu. Biliyordu Boran’ın hislerin o. Henüz Miray’a bahsetmemişti bu konudan ama fırsatını bulduğu ilk an konuşacaktı.

Kızların dediği doğruydu. Boran gelmesindi onun bulunduğu ortama. Aynanın karşısına geçip saçlarını taradı. Hala dışardan geldiği kıyafetiyleydi ama değiştirmedi. Siyah yüksek bel eteği ve içine koyduğu kırmızı kazağıyla güzel görünüyordu. Üzerine ceketini giydi, yemekhane biraz soğuk oluyordu. Ya da sadece kendisi üşüyordu. Çünkü kimi kız yemekhaneye şortlu pijamaları ile iniyordu. Tabi onların ne amaçla öyle indiği muammaydı.

Kantine indiklerinde Boran ve arkadaşlarının daha gelmediğini gördü. Kızlar yemeklerini alırken o yemediği için direk masaya oturmuştu. Arkadaşlarını beklerken masaya oturan kişiyle şaşırdı.

“Oturabilir miyim diye izin almadım Miray ama rahatsız olduysan kalkarım.” Dedi kibar bir dille Eren.

Eren sınıftan bir çocuktu. Kibar ve saygılı bir insandı. Bugüne kadar merhaba dışında pek muhabbetleri olmamıştı.

“Oturabilirsin ama kızlar gelecek şimdi. Onlarla otururuz diye planlamıştım.”

Karşısındaki insan kibar biri olduğu için kendisi de her şeyi en uygun dille anlatmaya çalışıyordu.

“Bugünlük benimle oturur musun? Seninle konuşmak istiyorum biraz.”

Usulca kafasını salladı ve telefonunu çıkarıp Pınar’a mesaj attı. Onay mesajını aldığında Eren’e döndü.

“Dinliyorum.”

“Miray...” Deyip çatalını masaya bıraktı. “İlk geldiğin günden beri seninle konuşmak için fırsat kolladım hep. Ama Boran... Biliyorsun işte. Pek kimseyi yaklaştırmadı yanına. Lakin şimdi görüyorum ki sana olan ilgisi epey azalmış. Zaten kulağına gelmiştir belki, bütün okul konuşuyor. Boran’ın artık seninle ilgilenmediğini.”

Eren sanki bu sözleri sırf onun canını yakmak için oturup söylüyormuş gibi hissetti. Biliyordu bunları, hala neden bahsediyordu bu olanlardan? Ne güzel toparlamıştı kendisini. Şimdi gözleri tekrar dolmuştu.

“Özür dilerim Miray. Seni üzmek istemedim.” Dedi Eren tebessüm ederek. Kafasını masadan kaldırdığı anda yemekhanenin kapısından giren Boran’la karşılaştı. Gülümsemiş miydi kendisini görünce? Ardından kızdı hemen kendine. Resmen seni yakınımda istemiyorum demişti, hala onu görünce gülümser miydi? Allah bilir en güzel günlerini geçirmişti Boran şu bir haftada. Ne de olsa Miray yoktu.

Boran’ın gözleri karşısında oturan Eren’i bulunca adeta bir alev topuna dönüştü. Ne ayak der gibi baktı Miray’a. Miray onu hiç görmemiş gibi yapıp Eren’e döndü tekrar. Madem o istediğini yapabiliyordu,  kendisi de yapardı. Şu an Eren’in ne söyleyeceğini az çok tahmin ediyordu. Bugüne kadar birçok erkek tarafından ilgi görmüştü ama bunları hep uygun bir dille reddetmişti. Eren’i reddedecekti ama önce dinlemesi lazımdı. Bu en azından hislerine saygı duyduğunu gösterirdi. Bir anda kestirip atarsa, konuşturmazsa Eren’e ayıp olurdu.

“Önemli değil.  Devam et sen.”

Eren dudaklarını yaladı ve heyecandan derin bir nefes aldı.

“Ben düşündüm ki biraz birbirimizi tanısak?”

O anda Boran’ın ne ara bu kadar yakınlarına geldiğini anlamamıştı. Boran tam arkasında Eren’in ensesini sıkıyordu.

“Sen kimi tanıyorsun lan?”

Bütün kantin pür dikkat onları izlerken Miray yerin dibine girmek istedi. Hiç istemediği bir durumun içindeydi. Onun yüzünden kavga eden iki erkek. Bazı kızlar bu durumdan hoşlanırdı ama kendisinin en son isteyeceği şeydi.

“Boran...” Dedi Eren Boran’ın aksine sakince. “Miray’la artık ilgilenmediğini biliyorum. İzin ver. Bende onu tanımak isterim.” Dedi meydan okurcasına.

Boran kafasını Eren’e gömdü. “Senin var ya!” Deyip üzerine doğru eğildi yerdeki Eren’in. “Senin nefesini keserim oğlum! Yaklaşmayacaksın lan! Bu kızın yanına yaklaşmayacaksın.” Deyip kantini inletti. Ağzından birkaç küfür duyduğunda Miray ağzını kapattı. Hayatında ilk defa böyle küfürler duyuyordu. Yaratıcılığa gitmişti Boran küfür konusunda resmen.

Miray hiçbir şey diyemiyordu. Boran öyle sinirli görünüyordu ki kendisi bile korkmuştu. Arkasını dönüp elini tuttu Boran.

“Bana bakın lan!” Dedi bütün kantine seslenirken “Bu kızın yanından geçeni öldürürüm. Bu kızın kokusunu içine çekenin nefesini keserim! Bu kıza dokunmaya kalkışanın bileğini bükerim. Bunları geçtim aklından dahi geçirenin beynini sökerim!” diye bağırdı. “Bu kız benim! Bunu aklınıza kazıyın.”

Buna sevinmeli miydi Miray? Boran’ın bu kız benim demesi hoşuna gitmişti. Lakin herkesin içinde ona sanki malıymış gibi davranması... Üstelik birini dövmüştü. Ne gerek vardı vurmaya? Güzel bir dille anlatmak zor muydu? Eren bunu anlamayacak kadar kaba bir insan değildi.

Ne olduğunu anlayamadan Boran tarafından çekiştirilmeye başladı.

“Bırakır mısın beni?” dedi uyarırcasına. Boran gülmeden edemedi. Yaptığı onca kabalığa rağmen Miray hala kibarlığını koruyordu. İtiraf etmesi gerekirse onun bu kibarlığına hayrandı. Narindi. Ve bu narinliğini seviyordu Boran. Sanki her an elinde kırılacak bir süs eşyası gibiydi. Çıtkırıldım değildi. Ama hassastı. Bunu dışarı çok belli etmek istemiyordu ama Boran anlamıştı.

Bahçeye çıkmışlardı sonunda.

“Nasıl gidersin?” Dedi Boran alnını kızın alnına yaslarken. Var gücüyle itmeye çalıştı onu Miray ama başaramadı. “İki hafta oldu. İki haftadır yoktun.” Dedi burnunu yanağına yaslarken.

“Senin istediğini yaptım işte. Değilim. Yanında, yakınında değilim.” Dedi yanağındaki Boran’ın burnunu iterken. “Ben senin istediğini yaptım. Sende benim istediğimi yap ve hayatıma müdahale etme Boran.”

Bu sefer Boran onun dediklerinin şaşkınlığını yaşarken onu itebilmişti.  

“Aç kurtlar etrafını saracak bende müdahele etmeyeceğim öyle mi?” Ellerini saçlarının arasından geçirdi sinirle. “O şerefsizlerin gelmişini, geçmişini...” diye küfürlerine devam etti. Miray anında ellerini Boran’ın ağzına kapattı. 

“Neler söylüyorsun sen böyle?” Dedi kızarak.

Boran ağzının üzerine kapanan avuca minik öpücükler bıraktı. Bundan huyların Miray elini çekti Boran’ın ağzından.

“O zaman yüz verme kimseye! Sen nasıl izin verirsin senin masana oturmasına? Çıldıracağım lan!” Dedi Boran etrafındaki bankları tekmelerken. Onun bu hali ürkütse de geri adım atmadı.

“İstediğime izin veririm. Sanane yahu! Karışma hayatıma. Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Arkadaşım bile değilsin.”

“Sen benim arkadaşım olamazsın zaten. Düşmanım bile olursun ama arkadaşım olamazsın!”

***

Dün gece Pınar’la konuşup anlaşmışlardı. Kubilay tekrar Boran’ın yanında oturacak, kendisi de Kubilay’ın yerine Pınar’ın yanında oturacaktı. Pınar ona cam kenarına oturması için müsade etmişti. Boran’ın bakışları altında Pınar’ın yanına oturdu. Yani tam Boran’ın önüne oturmuştu.

“Yanıma niye oturmuyorsun?” 

Ensesinde Boran’ın nefesini hissetmesiyle irkildi.

“Bunu soruyor olman bile gerizekalı olduğunu kanıtlar Boran. Hafızanı kaybettin galiba.” Dedi iki hafta önceki hadiseyi hatırlatarak.

“O zaman öyle istiyordum, şimdide böyle istiyorum. Yanıma otur.” Dedi emreder ses tonuyla.

“Cidden mi Boran? Sen ne iğrenç bir insansın?” Dedi kızarak. Ellerini sinirle sıktı. İlk defa elini yumruk yapmıştı sinirden.

Boran Miray’ın yumruk yaptığı elini avuçladı ve bir öpücük kondurdu. “Şaka yapıyorum.” Dedi gülerek. “Hem önümde oturuyor olman bile bir şey. Yeter ki uzağa gitme.”

Bir şey demeden önüne döndü Miray. Çok dengesiz bir insandı Boran. O istese de Miray istemezdi onu artık. Bir ömür geçer mi Boranla diye düşündü. Hayatının her anında onu aşağılayan, egolu bir adamla yapamazdı. Zaten sağlam bir psikolojisi yoktu. Her şeyi kaldıramazdı. Güçlü bir insan değildi.

Dersin ilerleyen bölümünde saçların da bir elin dolaştığını hissedince hiddetle arkasını döndü, sırıtan Boran’la karşılaştı. Hızla önüne aldı saçlarını. Ve gördüğüyle şok oldu. Saçlarının ucu rengarenk olmuştu.

“Boran ne yaptın?” Dedi fısıltı halinde kızarak. 

“Renklendirdim, kötü mü olmuş?”

Aslında kızacaktı ama nasıl olsa uçları diye düşündü. Zararlı değildi.

***

“Çık dışarı hadi.”

Cihan’ın dediklerine anlam veremedi.

“Ne?” Dedi.  Şu an onunla telefonla konuştuğu için şükretti. Zira ağzı iki metre ayrılmıştı.

“Geldik, kapıdayız.”

“Buse’yle mi geldiniz? Okulu, yurdu nerden biliyorsunuz?” dedi şaşkınlıkla.

“Babandan öğrendik. Daha sürpriz insanlar var.”

Hızla telefonu kapatıp bahçeye çıktı. Cihan, Buse, Ali, Selim ve Hande... Handesi kapıdaydı. Ali, Selim ve Hande İzmir’den arkadaşlarıydı. Koşarak onların yanına geldi. Önce Hande’ye sarıldı. Uzun uzun.

“Miroşum.” Dedi Hande onu sıkı sıkı sararken.

“Hala inanamıyorum... Öyle özledim ki seni!”

“Biz? Bizi özlemediniz mi Miray Hanım?”

Hande’den ayrılıp konuşan Ali’ye sarıldı.
“İki ay oldu, özlemez miyim? İzmir’i, sizi...”

Ali’den ayrılıp sırayla Selim, Buse ve Cihan’a sarılmıştı. Mutluluktan ağlamıştı onlardan ayrıldığında. Hemen yurdun bahçesine çekti onları. Çardağa oturdular.

“Nerden esti? Nasıl karar verdiniz?” dedi.

“Cihan bizi aradı. Bizde hiç düşünmeden geldik. Çok özledik zaten seni. Öğretmenler bile çok özledi. Okulun gözde kızını kim özlemez. En kısa zamanda İzmir’e geliyorsun.” Dedi Hande.

“Geleceğim. İlk tatilde.”

Koyu sohbetlerine devam ederlerken çardağa giren Boran’la gerildi Miray. Gözlerini çardaktaki bütün insanlarda gezdirdi. Özellikle erkeklerde.

“Hoşgeldiniz.” Dedi Boran’dan beklenmeyecek bir kibarlıkla. Ama gözleri... O ateş saçan gözleri fark eden sadece Miray’dı.


07/01/2018

***

+15 UZUN  YORUM OLDUĞUNDA YENİ BÖLÜM GELİR. 

SEVGİLER.

Bana Sen Lazımsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin