BSL -21-

7K 317 37
                                    



“Geçmiş olsun kızım. Bilseydim erken gelirdim.” Dedi Ömer Bey yatağın ucuna otururken.

“Yok Ömer Amca. Ne gerek var? Hem iyiyim ben. Zahmet oldu size de.”

Her seferinde mahcubiyetini dile getiriyordu. Ne kadar rahat hissetse de kendisini utanıyordu aynı zamanda. Kendi annesi bakmıyordu ona, gelip burada Sevgi Hanım’a ve Ömer Bey’e yük olmuş olmak üzüyordu onu.

“O nasıl söz kızım? Gelmeseydin üzülürdük.” Deyip elini sıktı Ömer Bey.

“Ömer Amcan haklı. Bir derdin, sıkıntın olduğunda tabi ki bize geleceksin. Sen artık bu ailedensin.”

Onların bu güzel sözlerine gülümsemekle yetindi. Öyle iyi insanlardı ki, ne söylese az kalırdı. Kadın bir anne şevkatiyle sarıp sarmalıyordu onu. Ömer ve Sevgi çıkarken odada başbaşa kaldı Boranla.

“Ağrın var mı?” Dedi  Boran yatağın kenarına oturup belini okşarken. Aslında vardı ama onu endişelendirmemek adına usulca hayır anlamında kafasını salladı.

“Hala çok halsiz hissediyorum kendimi.” Dedi kafasını yastığa bırakırken. Boran üzerine eğilip yanağına bir öpücük bıraktı.

“Biraz daha yemek yemek ister misin?” diye sordu. Öğlen içtiği çorbanın üzerindeydi ve saat akşam sekiz olmuştu.

“Hayır. Yemek görmek bile istemiyorum.” Dedi yüzünü buruşturarak. O sırada telefonu çaldı. “Telefonuma bakar mısın?” dedi.

Genç adam gözlerini ondan ayırmadan telefonu açtı. Kimin aradığına bakmamıştı.

“Alo?”

“Miray nerede? Siz kimsiniz?”

Karşıdan gelen erkek sesiyle telefonu kulağından ayırıp ekrana baktı. ‘Babam’ yazısını görünce Miray’a çevirdi telefonu. Genç kız konuş dercesine baktı. Babasının ne düşündüğü umrunda değildi. Konuşmaya mecali yoktu.

“Ben...” Deyip duraksadı. “Erkek arkadaşıyım.”

“Bir erkek arkadaşı olduğundan bahsetmemişti bana.” Genç adamın suratı düştü buna. İki aydır çıkıyorlardı ve babasına bahsetmemiş miydi? “Neyse. Miray orada mı evladım?”

“Burada ama çok hasta. Konuşacak durumda değil.”

“Neyi var?” Dedi hafif endişeli sesiyle. Cidden mi? Babası endişelenir miydi kızı için?

“Üşütmüş biraz.”

“Yurtta mısınız?”

Telefonu kulağından uzaklaştırıp ne diyeyim dercesine baktı Miray’a. Telefon sesi hafif dışına verdiğinden Miray duyuyordu zaten konuşulanları. Kafasıyla onayladı Miray.

“Yok. Bizim evdeyiz.” Deyip hızla dudaklarını yaladı. “Yani annem ve babamda var.” Dedi alelacele.

Miray güldü onun bu haline.

“Konum atar mısın? Kızımı bir göreyim.”

“Tabi. Atıyorum ben.”

Telefonu kapattığında derin bir oh çekti. Bu nasıl bir heyecandı? Dili tutulacaktı resmen. Konum atarken konuştu. 

“Babanla bu şekilde tanışacakmışız demek ki.” Dedi sitemle. Ondan daha önce bahsetmemiş olmasına bozulmuştu.

“Boran benim gördüğüm var mı babamı Allah aşkına? Ayda iki defa hafta sonu gidiyorum eve, onda da zaten sabahtan geceye gördüğüm yok.” Dedi kafasını yastıktan kaldırmadan. “Bak tanışacaksınız işte.  Heyecanlı mısın?” dedi gülerek.

“Sen benim anne, babamla tanışacağında heyecanlandın mı?”

O gün aklına geldi Miray’ın. Resmen zorla getirmişti ve Boran’a çok kızmıştı o gece.

“Deli gibi hemde. Senden hoşlanıyordum o zaman ve haliyle senin anne babanla tanışacak olmak beni heycanlandırmıştı. Acaba beni severler mi diye düşünmüştüm.” Dedi büyük bir itirafla.

“Görmüyor musun? Ölüyorlar senin için. Gelip burada yaşasan annem yok demez.”

Onlar gülüşürken zilin çaldığını duydular. Hemen aşağı indi Boran. Babası kapıyı açmış anlamaz gözlerle bakarken genç adam kafasını kapıya çevirdi. Demek Miray’ın babası sensin diye düşündü. Yakışıklı adammış diye geçirdi içinden.

“Miray’ın babası, baba.” Diye tanıttı Boran. Hoş kendisi de tanımıyordu ama.

“Merhaba. Fatih ben.” Dedi adam babasına elini uzatırken.

“Ömer bende. Hoşgeldiniz, geçin lütfen.” Diye buyur etti babası. O sırada yukarıdan annesi indi.

“Kimmiş gelen Ömer?”

“Miray’ın babası, Fatih Bey.” Dedi Ömer. 

Genç kadın merdivenleri tamamlayıp gelip elini sıktı adamın.

“Hoşgeldiniz.” Deyip duraksadı. “Bir şey içer misiniz?” diye sordu.

“Yok ben çok kalmayacağım. Miray’ı alıp gideyim. Yardımcımız Makbule Hanım gelip bakacak ona. Çok sağolun sizde, gerçekten.” Dedi minnetle.

“Rica ederim. O bizimde kızımız. Ama bence siz onu götürmeyin. Şimdi evde iyi bakamazlar ona. Aklım kalır.” Dedi Sevgi.

“Sevgi haklı Fatih Bey. İyi bakamazlarsa atlatamaz.” Dedi Ömer.

Boran sessiz sedasız izliyordu onları. Henüz fırsatı olmamıştı adamla konuşmaya.

“Eğer o da istiyorsa kalsın madem.” Dedi ve ekledi. “Nerede Miray?”

“Borancım Fatih Bey’i Miray’ın yanına götür.”

Fatih’e buyur ederek merdivenlerden çıkmaya başladı.

“Konuşamadık seninle de delikanlı.” Dedi elini Boran’ın sırtına koyarken. “Okuldan mı arkadaşsınız?”

“Evet. Okuldan.”

“Sana güveniyor... Normalde kimsenin evine gitmez o, kimsenin evinde yemek yemez, su içmez.”

Bilmez miydi? Titizlik hastalığı olan sevgilisini. En azında kendi evinde hissetmiyordu bunları. Annesinin yaptığı yemekleri yiyordu, annesin ona ayarladığı geceliği bile giymişti.

“Evet. Biraz pimpirikli Miray.” Dedi o da gülerek.

“Biz mutlu edemedik onu.” Dedi acı bir tebessümle. “Sen et. Bırakma onu.” Deyip iç çekti.

O sırada odaya gelmişlerdi. Formaliteden kapıyı çaldı Boran. Bu hareketler hep Miray’ın babasından çekindiğindendi. Normalde hep Miray’ın yanına kapıyı çalmadan dalardı. Öyle ki bazen keşke şu an çıplak olsa diye dua ederdi.

Miray’dan gel komutunu alınca içeri girdiler. Genç kız babasını görünce hafif doğruldu.

“Hoşgeldin baba.” Dedi soğuk bir sesle.

“Hoşbulduk. Nasılsın?”

“İyiyim. Düzeldim biraz.”

Bir süre beklediler biraz. Sessizlik oldu. Babası o an artık kalkması gerektiğini anladı. Öyle bağları yoktu ki aralarında bir araya geldiklerinde konuşacak bir şey bile bulamıyorlardı.

“Seni eve götürmemi ister misin? İstersen Makbule Hanım sana bakmaya gelir.” Dedi babası. 

Gözlerini Boran’a çevirdiğinde burda kal diye yalvarıyordu resmen.

“Yok baba. Sen git. Ben burada kalsam daha iyi olur. Hem Sevgi Teyze iyi bakıyor bana.”

Sonunda babası gittiğinde tekrar yatağa bıraktı kendisini. Duvara yaşlanmış onu izleyen Boran’a güldü. “Gelsene yanıma.” Dedi.  Şu iki ayda Boran’a karşı epey açılmıştı aslında. Yine utanıyordu ama eskisi kadar değil. Önceden kendiliğinden sarılamıyordu bile Boran’a.

Genç adam gülerken yorganın altına girdi ve Miray’ın kafasını göğsüne bastırdı. “Teşekkür ederim.” Deyip dudaklarını saçlarına bastırdı. 

“Ne için?”

“Gitmediğin için. Eğer babanla gitmiş olsaydın geceler boyu aklım sende kalırdı.”


***

“Boran...” “Hiç ders çalışmıyoruz. Sınava altı ay kaldı.” Dedi Miray iç çekerek. 

“Ben bu derslerle özel bile kazanamayabilirim. Seni de tek üniversiteye yollayamam. Aç kurtların arasına...” Dedi sinirle.

Genç kız gülerek elini Boran’ın boynuna sardı ve kafasını göğsüne yaslayıp yanağını okşamaya başladı.

“O zaman çalışacaksın Boran Bey. İkimizde aynı bölüme gideceğiz. Sen en azından özel kazanacak kadar çalış yeter. Hukuk istiyorum yalnız ben.” Dedi kesin bir dille.

“Yuh Miray. Daha uygun yollu bir bölüm seçmeyi denesen. Nasıl kazanayım ben Hukuk?” dedi sitemle.

“İstersen sen başka bölüme git. Aynı üniversitede, farklı fakültelerde.” Dedi gülerek.

“Asla. Tamam, kazanacağım bende.” Deyip kendini şartladı. Kafasının altındaki Miray’ın göğsü düşünmesine engel oluyordu adeta. Burnunu kızın kazağının üstünden göğüslerinde gezdirdi. Bundan etkilenen Miray hızla kafasını kaldırdı Boran’ın.

“Ne yapıyorsun Boran?” dedi şaşkınlıkla.

“Tutamadım kendimi.” Dedi Boran gülerek. 

O sırada Pınar ve Kubilay’da gelmişti kafeye. Bu plan Miray’a aitti. Pınar’ın hala Kubilay’ı sevdiğini biliyordu ama Kubilay’dan bir karşı atak gelmeyince Pınar’ın onu affetmesi için bir sebep olmuyordu. Hem suçlu hem güçlü diye düşündü Miray. Sen git kızın gözü önünde en yakın arkadaşıyla çık sonra da bir özürü esirge.

“Hoşgeldiniz.” Deyip ayağı kalktı Miray. Kubilayla tokalaştı ve Pınar’a sarıldı.

***

“Ya yengem daha neler var bunda bir bilsen.” Dedi Kubilay kahkahaları arasında.  Saatlerdir Boranla küçüklüklerinden bahsediyordu ve masayı kahkahaya boğmuştu.

“Bizde görürüz bir gün umarım o komiklikleri.” Dedi Miray Boran’a bakarak. “Daha sert yüzünden başka bir şey göremedim.”

“Sert yüzüm mü? Bu dünya üzerinde en iyi davrandığım insan sensindir benim. Senin yerine başkaları bana bunları yapsa çoktan kırmıştım kemiklerini.” Dediğinde Miray’ın ağzı şaşkınlıkla aralandı.

“Kır o zaman benim kemiklerimi de.” Dedi kızarak.  Çatılı kaşları Boran’da kahkaha atma isteği uyandırdı. Uzanıp o çatılar kaslara ve ateş saçan mavilere öpücükler bıraktı. 

“Ben sana nasıl kıyarım?” Deyip göğsüne çekti onu. Miray’da yumuşamıştı o anda. Konuyu değiştirmesi gerektiğini ve asıl mevzuya girmesi gerektiğini sonunda anlamıştı. Buraya geliş amaçlarını.

“Pınar?” Deyip dudaklarını yaladı. “Senin şu arkadaşın vardı ya, Can. Keşke o da gelseydi. Seni epey güldürüyor o. Bugün durgun gibisin.” Dediğinde kaşları çatılar Kubilayla sırıttı. Öyle değil böyle olur Kubilay efendi dedi.

“Can kim lan? Niye onun gelmesini istiyorsun sen?” Dedi Boran kızarak.

Ah cidden! Yanlış kişinin kıskanmış olması... Boran’ın kulağına eğildi ve sessizce konuştu.

“Aşkım. Buraya geliş amacımız neydi?” diye sordu ve cevap almadan ekledi. “Pınar ve Kubilay’ın arasını yapmak ve en önemlisi Kubilay’ın Pınar’dan özür dilemesini sağlamak. Can sadece bu oyunun parçası. Bana ne Can’dan.”

“Hah şöyle.” Deyip yanağını öptü Miray’ın.

“Can kim Pınar?”

İşte Kubilay sormuştu sonunda. Pınar’ın da keyiflendiğini gören Miray gülümsedi. Arkadaşının mutlu olmasını istiyordu. Pınar çok farklı bir kızdı. Onun yaşadıklarını kendisi yaşamış olsaydı. Yani en yakın arkadaşıyla Boran çıkmış olsaydı psikolojisi bunu kaldırmazdı. İşin sonu intihara bile gidebilirdi. Tanıyordu kendisini çok güçsüzdü, kaldıramazdı. Ama Pınar... Öyle güçlüydü ki. Her şeyi içine atar, gülümser, hayatına devam ederdi. Gerçekten takdir edilesi özelliklerdi bunlar.

“İlkokuldan bir arkadaşım. Hala görüşüyoruz.”

Kubilay sinirle baktı Pınar’a. Öyle cilveli söylemişti ki Pınar... Miray bile hayret etti. Neler varmış sende Pınar dercesine gülümsedi. 

O sırada ise gerçekten büyük bir tesadüf olmuştu ve kafenin kapısından Can ve arkadaşları girmişti.

“Aa Can?”


18/01/2018


***

MERHABA ARKADAŞLAR. YARIN İTİBARİYLE FİNALLERİM BİTİYOR VE BABAMIN YANINA GİDİYORUM. TATİLİMİN BİR KISMINI DA ANNEMİN YANINDA GEÇİRECEĞİM. ŞUNU BELİRTEYİM Kİ KİTABA GELEN İLGİDEN HİÇ MEMNUN DEĞİLİM. 21. BÖLÜMÜ YÜKLÜYORUM AMA GÖRÜNTÜLEME SAYISI ÇOK AZ. YORUMLARIN AZLIĞINDAN BAHSETMİYORUM BİLE. DEDİĞİM GİBİ İLGİ BU KADAR AZ OLURSA ERKEN FİNAL KAÇINILMAZ OLUR. SİZDEN RİCAM OKUYAN HERKESTEN 3-5 SATIR BÖLÜM HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜNÜ BELİRTMESİ VE KİTABIN REKLAMINI YAPMANIZ. ZATEN ÇOK ZORLUKLA BÖLÜM YAZIYORUM. ÇÜNKÜ ÇOK YOĞUNDUM. ŞİMDİ DE BİRAZ BABAMLA VAKİT GEÇİRMEK İSTİYORUM VE SÜREKLİ BÖLÜM YAZAMAYACAĞIM. LÜTFEN BANA BİRAZ YARDIMCI OLUN. +15 UZUN YORUMDA YENİ BÖLÜM GELİR.

SEVGİLER. 

Bana Sen Lazımsın Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang