3

34.7K 2.1K 1.4K
                                    

Müzik sınıfına teneffüste erkenden çıkan hep ben oldurdum. Sevdiğim derse geç kalmak istemiyordum.
Başka bir nedeni ise her çıktığımda Bay Park'ın müzik sınıfında olmasıydı.

Adımlarımı hızlı tutup sınıfın önüne geldiğimde beklemeden açık kapıdan içeriye girmiştim. Bay Park'ı her zamanki yerinde otururken görünce samimi bir şekilde gülümsedim. Diğer öğretmenlere karşı olan tavrımla Bay Parka olan tavrım arasında büyük bir fark vardı. Diğer öğretmenler sıcak davranmıyorlardı. Bay Park halimizden anlıyor bizi fazla sıkmıyordu. Ayrıca o, benim için özel biriydi.

Bakışları beni bulduğunda güzel olan gülümsemesini bahşetmişti bana. Gülümseyişi dünyadaki en güzel gülümseme olabilirdi..

"Oh, yine ilk gelen sen oldun."

"Rahatsız etmiyorum değil mi hocam?"

"Hayır tabi ki, geç otur."

Karşısında bulunan oturaklardan birine oturup elindeki gitarına ayar yapmaya çalışmasını izledim. Ses tonu o kadar huzur vericiydi ki durmadan konuşsa bıkmadan usanmadan dinlerdim onu.

"Bugün yine müdürün yanına gitmişsin?"

Bak sen, Bayan Park'ın gevşek ağzı sayesinde o da öğrenmişti müdürün yanına gittiğimi. Bay Park bile biliyorsa tüm okul biliyordu.

Omuz silkip gülerken "Evet, Bayan Park benimle uğraşmayı seviyor." demiştim. Gerçekten benimle uğraşmayı öyle seviyordu ki hobi haline getirmişti. Canı sıkıldıkça bana sarıyordu.

Söylediklerim komik değildi fakat o gülmüştü. Gülünce kısılan gözleriyle fazla tatlı oluyordu. Etrafı görüp görmediğinden şüphe ediyordum.

"Öğretmenlerinle iyi geçinmelisin Sujin."

"Neden ilk adımı öğrenciler atmak zorunda? Onlar benimle iyi geçinsin ben bir şey yapmam."

Tek kaşını kaldırarak bana baktığında omuz silktim. Haklıydım işte. Bir öğretmen öğrencisiyle kendini kıyaslaması ne kadar doğru ki ben de onlarla iyi olayım?

Zilin çalmasının ardından kızlar yavaştan toplanmaya başlamıştı. Malum, Bay Park'a okuldaki tüm kızlar hayrandı. Yüzümü buruşturarak baktığım bedenlerden gözlerimi ayırıp, elindeki gitarıyla sınıfa girenlere bakınan Bay Park'ı izlemiştim. Sanırım ondan daha güzel bir manzara da yoktu..

Okul çıkışı kızlarla biraz takıldıktan sonra eve geçmiştim. Eve hiç gitmek istemiyordum şu ara. Babam okuldan fazlaca telefon almıştı. Bu, bardağı taşıran son damla olabilirdi. Ya da her zamanki gibi sessiz kalıp umursamayada bilirdi. İki türlüsü de umurumda değildi açıkçası.

Kapının önünde dikilmeyi bırakıp anahtarı kapıya yerleştirdikten sonra kapıyı açmış, yavaşça içeri girmiştim. Işıklar yandığına göre babam evdeydi. Sürekli babamdan bahsediyorum çünkü annemi çok uzun olmayan bir süre önce kaybettim.

"Sujin! Buraya gel!"

Evet, belli ki bardağı taşıran son damlaydı. Yavaş adımlarla salona geçip koltukta oturmuş beni beni bekleyen adama bakmıştım. Annem öldüğünden bu yana çok değişmişti. Eskisi gibi değildi. Oysa ki annemin ölümüne neden olanın o olmasına rağmen ona karşı değişmeyen bendim. Fakat artık bu hâlleri canımı sıkıyordu.

"Bu kaçıncı?! Her gün aranmaktan ben bıktım, her gün müdüre gitmekten sen bıkmadın! Hiç mi utanmıyorsun?! Hiç mi yüzün kızarmıyor öğretmenlerinin karşısında?! Seni böyle mi yetiştirdik?!"

Başımı kaldırıp karşıma dikilmiş olan babamın sinirden kızarmaya başlayan yüzüne baktım. İfadesizliğimi sürdürürken derin bir nefes alıp verdim.

My Teacher ᴶᴶᴷWhere stories live. Discover now