10

25.1K 1.7K 302
                                    

Bay Jeon'a şaşkın bakışlar gönderirken gözlerini benden çekip Taehyung'dan tarafı çevirmişti. Benim için gelmemişti sanırım. Zaten benim için neden gelsin ki?

"Kim Taehyung sendin değil mi? Baban seninle görüşmek istiyor. Bay Kim'in odasında."

Taehyung kendince babasının neden geldiğini sorgular bir yüz ifadesine bürünürken ayağa kalkmış, bakışlarını benden tarafı çevirmişti..

"Babamla görüştükten sonra geleceğim."

Tebessüm edip başımla onayladığımda eğilip Bay Jeon'u umursamadan alnımdan öpmüştü. Şaşkınlığım yüzüme yansırken gözlerimi Bay Jeon'a çevirdim. Neyse ki umursamaz bir şekilde bakıyordu. Ama ben yine de utanmıştım. Taehyung'un ne yapacağı belli olmuyor ki...

Taehyung önden Bay Jeon arkasından çıktığında odada yalnız kalmıştım. Mendebur adam! İnsan nasılsın, bir sorun var mı diye sorar, geçmiş olsun dileklerinde bulunurdu! Eh, herkes ben değil ki insanlık görevini yapsın..

••

Taehyung babasıyla konuşmasını bitirdiğinde dediği gibi yanıma gelmişti. O geldiğinde serumum da bitmişti. Bu yüzden sınıfa bırakmıştı beni.

Kapının camından içeriye baktığımda o gıcık yeni öğrencinin hâlâ sıramda olduğunu görmüştüm. Kendimi onu gırtlaklamamak için zor tutuyordum. Bu kadar sinir bozucu olamazdı bir insan.

"Eve git istersen? Hem akşam da almayayım ben seni, dinlen sen?"

Bakışlarımı Taehyung'dan tarafı çevirip başımı olumsuz bir şekilde salladım. Şu an eve gitmek iyi olurdu ama akşam kesinlikle onlarla dışarı çıkacaktım. Kafa dağıtmak istiyordum.

"Şu an eve gidebilirim ama akşam ben de geleceğim."

"Emin misin?

Başımla onayladığımda samimi bir şekilde gülümsemişti. "Eşyalarını alıp çıkalım o zaman. Ben bırakırım seni eve." Yüzümü buruşturup, elimi kaldırarak onaylamazcasına salladım.

"Gerek yok Kong ho amcayla giderim ben. Derslerden geri kalma."

Dersi dinlediği yoktu ama yine de yok yazılıp sınıfta kalabilirdi. Tehlikeli sularda yüzüyordu zaten şu ara. Bir de benim yüzümden işler daha da kötüye sarsın istemiyordum.

"Yine de.."

"Ben giderim dedim, okulda kal lütfen."

Cevabım hoşuna gitmemişti biliyordum. Fakat yine de gülümsemişti. Elimi koluna götürüp tutarken "Teşekkür ederim." demiş, samimi bir şekilde gülümsemiştim. İyi günümde veya kötü günümde, hiç fark etmiyordu. Her zaman yanımdaydı.

"Her zaman."

Gülümsememi aynı şekilde karşılarken "Akşam görüşürüz." demiştim. Başıyla onayladıktan sonra çantamı almak üzere sınıfa girmiştim. Gözler benden tarafı bakarken benim odağım tek bir yerdi. Sakin olmalıydım.

"Hâlâ sıramda oturabiliyor musun sen?"

Omuz silkip "Gördüğün gibi." demiş, sinir bozucu bir şekilde tebessüm etmişti. Dua etsin şu an onunla uğraşacak halim yoktu.

"Yarın sıramda olma."

Elimi kaldırıp işaret parmağımı ona doğru salladım. Pek umursadığı söylenemezdi. Yarın görüşecektik seninle. Çantamı alıp bakışlarımı üzerinden çektikten sonra hâlâ beni bekleyen Taehyung'a doğru ilerledim.

"Hadi sen sınıfına git, ben de izin alıp gideceğim."

Derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra başıyla onaylamış, istemeye istemeye arkasını dönerek gitmişti. Onun gitmesiyle ben de Bay Kim'in yanına inmiş, eve gitmek için izin almıştım.

Kong ho amcayı gelmesi için ararken okulun bahçesine çıkmış, çıkış kapısına doğru ilerlemiştim. Buraya ışınlanamayacağı için beklemek zorundaydım. Bu yüzden adımlarımın yönünü değişmiştim.

Boş olan oturaklardan birine geçip otururken çantamı yanıma bıraktım. Başım ağrıyordu ve halsiz hissediyordum. Eve gidince biraz uyuyacaktım.

Geçen saniyelerin ardından zil çaldığında herkes içeri girmeye başlamıştı. Onlara acımaya başlamıştım. Daha doğrusu Bayan Park'ın dersi olan kişilere.. Nasıl dayanıyorlardı ona?

"Zil çaldı, içeri."

Bay Jeon'un sesi kulağıma ulaştığında kalabalık arasında aradı onu gözlerim. Hiç zorlanmadan tanıdık simasından nerede olduğunu görünce bir müddet onu izlemiştim. Gözüme trafiği yöneten polisler gibi gelmişti.

Çoğu kişi içeri girdiğinde beni fark edince duraksamıştı. Ardından adımlarını bana doğru atmaya başlamıştı. İzinliydim ben izinli. Gelsen ne olacak?

"Zil çaldı diyorum duymuyor musun?"

Gözlerimi diktiğim yerden ayırıp ondan tarafı baktım. Sağır değildim duydum demeyi çok isterdim fakat onunla da tartışmak istemiyordum.

"İzin aldım eve gideceğim ben. Arabanın gelmesini bekliyorum."

Tek kaşını kaldırıp biraz daha yaklaştı. Pek inanası gelmemiş gibiydi. Sanırsın dinlenme ordasında serum takmış yatarken beni hiç görmemişti.

"Bay Kim'e ait herhangi bir belge veya yazı, imza da olabilir.. var mı?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp gözlerimi kısarak baktım ona. Sanki hiç boş bırakılmaması gereken bir şirkette çalışıyordum da çıkmak için rapora ihtiyaç duyuyordum. Okuldu burası yahu!

"O halde seni gönderemem."

"Anlamadım? Bay Kim izinli olduğuma dair hiçbir şey vermemedi, ben ne yapabilirim?"

Ellerini cebine sokup gözlerini saniyelik okuldan tarafı çevirerek işaret etti.

"Bay Kim'in yanına gidip yazılı ve imzalı bir kağıt alacaksın, başka türlü okul dışına çıkamazsın."

Histerik bir şekilde gülüp başımı eğdim. Şaka mıydı bu adam? Ciddi ciddi okuldan çıkamazsın diyordu. Bay Kim'in haberi olmasa neyse, fakat onun da haberi vardı.

"İzin aldım diyorum neden inanmıyorsunuz?"

"Herhangi bir delilin olmadan nasıl inanabilirim? Şu an okuldan kaçıyor da olabilirsin?"

Kaşlarımı çatmış yüzüne bakarken 'Aptal mısın acaba?' diye sormak istedim. Aynen okuldan kaçacağım ama bahçede oturuyorum. Zekâ fışkırıyor!

"Eğer kaçacak olsaydım burada arabayı beklemek yerine çoktan uzaklaşmıştım Bay Jeon"

"Bu beni ilgilendirmiyor. Ben sadece görevimi yapıyorum. Şimdi izin kağıdını Bay Kim'den al ve gel."

Sinirli bir şekilde nefesimi dışarı verip bir hışım oturduğum yerden kalkarak ayaklarımı vura vura uzaklaştım.

Verem eder bu insanı açık ve net!

Okula doğru ilerlerken ateş püskürüyordum resmen. Gözüne girsin o izin kâğıdı!

Suç sadece onda değildi tabi. Aptal, kuş beyinli Bay Kim'in hatasıydı. Yahu böyle saçma bir prosedür varsa okulda versene benim izin kağıdımı! Ne diye beni Bay İnatçı Jeon'la uğraştırıyorsun?!

Lanet olası kâğıdı alıp okuldan çıktığımda derin bir nefes aldım. Kong ho amca gelmişti. Bay Jeon'sa hâlâ aynı yerde dikiliyordu. Tanrım sabır..

Çatık kaşlarımla ona bakarken yanına varmıştım. Elimdeki kağıdı ona doğru uzatmıştım ama yüzüne bakmıyordum. Elimdeki kağıdı aldığını hissettiğimde göz ucuyla bakmıştım ona

"Şimdi gidebilirim hah, Bay Jeon?"

Başını kâğıttan kaldırıp yüzüme bakarken "Evet, şimdi oldu. Gidebilirsin." demişti. Daha fazla uzatmamak adına bir şey söylemeden yanından ayrılmış, sinirle bekleyen arabanın kapısını açıp binmiştim. O da çoktan sırtını dönmüş okula doğru ilerliyordu. Bu kadar sıkıcı olmasa bari.

Araba hareket ettiğinde bakışlarımı ondan çekip başımı geri yaslamıştım. Bu günlük işkence son bulmuştu...

My Teacher ᴶᴶᴷWhere stories live. Discover now