SONSUZLUK KADAR YAKIN

14.4K 1.2K 445
                                    


12

Onun mavi gözlerine baktım. Gece mavisi gözlerine.

Vincent.

Benim tek zayıflığım, ve tek dayanağım olan o çocuk, büyümüş ve beni bakışlarıyla öldürüyordu.

Beni defalarca öldürüyordu.

Biliyordum.

Benim hatamdı bu. Ona böylesine bakarak, ben acı çektiriyordum kendime.

Ama tek dayanağımı bırakamıyordum işte.

O; sözleri çok ama çok can yakan bir şarkı gibiydi. Öyle dokunaklı bir şarkı ki, insanın ruhunun en derinlerini acıtabilirdi. Tam boğazına düğümlenir, oradan da ayrılmazdı.

Buna rağmen, o şarkı defalarca, defalarca bıkmadan dinlenirdi.

En özel yere saklanır, kalbinin en derinine gömülürdü.

Ve hiç sıkılınmazdı.

Vincent, seni kalbimin en derinine gömmüş, hiç sıkılamıyordum.

Ruhumun en derinlerini acıtıyordun ama, seni defalarca dinlemeye, gözlerine defalarca bakmaya devam ediyordum.

Dudaklarıma kırık bir gülüş yayıldı ve önüme dönüp oradan uzaklaştım. Ondan uzaklaşmak, bu kadar zorken arkamı dönüp gittim.

Çünkü yapabileceğim bir şey yoktu.

Eğer yanımda olmak istemiyorsa, onu zorlayamazdım.

İmkansızı imkanlı kılamazdım.

Boğazımdaki düğümü yutmaya çalıştım. Neden böyle olmuştu? Üzülmemeliydim. Üzülmezdim ki ben?

Yenilgi omuzlarıma bir yük bindirdiğinde, hiç çökmemişti ki bu omuzlar, taşımaya devam etmişlerdi hep.

Peki neden şimdi yere düşecekmiş gibiydim?

Olsun diye düşündüm. Ben onu saklamaya devam ederdim. Resimlerimde, ruhumun derinliklerinde.

Şimdi dünya, onu benim gördüğüm gibi görse bile, yine de saklamaya çalışırdım.

Devrim, onu benden aldığı yetmiyormuş gibi, herkesin benim onu gördüğüm gibi görmesini sağlamıştı.

Bundan önce, kimse onu benim kadar güzel göremezdi ki.

Kimse o gözlere öylesine bakamazdı.

Tekrar yutkundum.

Arkama tekrar tekrar dönüp bakmak istiyordum ama içeri girdiğini biliyordum. Anlamaya çalışıyordum, ne olduğunu, nasıl böylesine mahvolabildiğimi...

Onun dünyamı nasıl tepetaklak edebildiğini.

Bir insana sizi yıkabilecek gücü verirseniz, sizi yıkardı.

Ve o, beni yıkmıştı.

Ben onu göğsümün en derin yarasına saklarken, o beni o yaradan vurmuştu.

O yaraları en çok iyileştirebilen oyken, şimdi göğsümdeki yaranın kendisi gibiydi.

Odama çıktığımda kapıyı kapattım ve öylece durdum. Orada öylece dakikalar boyunca dikildim, ama bu süre gitgide daha çok parçalanan ruhum için saatler gibiydi.

Sarsak adımlarla yürüdüm ve resmimin önünde durdum.

Tamamlanmıştı.

Resimdeki genç, ona hem benziyor, hem de benzemiyor gibiydi.

GECE'NİN MAVİ PALETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin