Ben, boş sayfaya bakan bir yazar gibiydim. Önümde doldurabileceğim bir sayfa, ve binlerce kelimem vardı. Oysa nedense, o kelimeler bir türlü bir araya gelip kağıda dökülemiyor gibiydi.
İşte konuşmaya çalıştığımda, her zaman böyle hissediyordum. Bir ömür sığdırabileceğim bir sessizlik varken orada, tek bir nefes dökülemiyor gibiydi dudaklarımdan.
Elimi yavaşça göğsüme götürüp orada birkaç saniye boyunca tuttum. Ne çok isterdim içinin boş olmasını. Söylediğim gibi, hiçbir şey hissedememeyi.
Kendimi inkar ettiğim gibi, onu da inkar edebilmeyi çok isterdim. Bana baktığında kalbime binlerce cam parçası gibi batan gece mavisi gözlerini reddedebilmeyi isterdim.
İmkansızdı bu.
Akın benimle konuşuyordu. Bakışlarım yavaşça ona kaydı ve söylediği şeyi algıladığımda ağzımdaki içkiyi püskürtürcesine öksürmeye başladım ve panikle sırtıma vurmaya çalıştığında bardak elimden fırlayıp yere düştü.
Panik halindeki yüz ifadesine bir kahkaha atarken ilginç bir şekilde kırılmamış olan bardağa doğru eğildim. Parmaklarım soğuk bir ele temas ettiğinde titreyip hızla geri çekilmeye çalıştım ve gece mavisi gözler bakışlarımı esir alırken sendelediğimi hissettim.
İçkinin de etkisiyle hafifçe dönmeye başlayan başım bana ihanet ederek dizlerimi serbest bıraktı ve öne doğru düşmeye başladım.
Vincent'ın sert göğsüne çarpmamla nefesim kesildi ve içimden kendime lanet ederken aynı zamanda burada sonsuza kadar kalmak için bir bahane aramaya çalışıyordum.
Aptalın tekiydim.
Beni kendinden uzaklaştırıp duran birine zorla yaklaşmaya çalışmaya devam ediyordum ve hiçbir şekilde çabalarıma bir karşılık alamıyordum.
Buna rağmen işte yine buradaydım.
Tam kollarının arasında.
Sonsuza kadar olmak istediğim yerde. Başımı yavaşça kaldırıp bakışlarıyla buluştuğumda anılar zihnime meteor gibi çarparken titrediğimi hissettim.
5 Yıl Önce
Esen rüzgarla birlikte savrulan yaprakların dansını izlerken bir şeyi merak ediyordum. Bu yapraklar gibi bende uzaklara gitsem, beni merak eden biri olur muydu?
Mükemmel ailenin içindeki bu fazlalık görmezden gelinmeye o kadar alışılmış ki, gerçekten yokluğa karıştığında, yine kimse anlamıyor gittiğini.
Dudaklarıma bir gülümseme yayıldı ve elimdeki aptal belgeyi buruşturup rüzgara savrulmaya bıraktım. Ne düşünmüştüm ki? Aptal bir resim yarışması kazandım diye, ailenin gözbebeği kız kardeşimden bir an olsun ilgiyi çekip bana bir gram sevgi göstereceklerini mi?
Aptalın tekiydim.
Dişlerimi sıktım ve uzun zamandır ilk defa genzimin arkasında bir yanma hissederken ellerimi yüzüme kapatıp derin derin nefesler almaya çalıştım.
İyiydim.
İyiydim ben.
İhtiyacım yoktu zaten buna.
İstememiştim bile.
Beni fark etmelerini hiç istememiştim bile. Oturduğum ağacın dalında yavaşça ileri geri sallanarak sakinleşmeye çalışırken havanın gitgide soğuduğunu hissedebiliyordum.

YOU ARE READING
GECE'NİN MAVİ PALETİ
Teen FictionSonra gece üstümü örttü, yıldızlı gece göğüne benzeyen gözlerine bakmaya fırsat bulamadan.