不快乐

507 75 17
                                    

Soo Hyun'un anlatımı ile;

Yavaş yavaş kulaklarımı kalp atış sesleri doldurmaya başladı. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım: bana doğru gelen bir araba ve etrafta çığlık atan insanlar..

Gözlerimi açmaktan ne kadar korksam da yavaşça gözkapaklarımı araladım. Hastaneye benzeyen küçük bir yerdeydim. Taehyung ise elini avuçlarının içine almış ve kafasını yaslamıştı. Ellerimde bir ıslaklık hissettiğimde ağladığını anladım.

"Yanımda olman için, böyle mi olması gerekiyordu?"

Kafasını hızlıca kaldırıp bana şaşkın gözlerle bakmaya başladı. "U-Uyandın."

Gülümsedim ve bir şey demeden öylece bekledim. Tüm vücudumda bir ağrı vardı. Kafamı bile kaldıracak halim yoktu.

"Ben olanları anlatacağım-"

"Daha sonra.. Lütfen."

Kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum, ayrıca da kızgın. O kadar bağırıp peşinden koşmuşken, neden durmamıştı ki? Kesinlikle bu olanlar benim hatamdı ama beni beklemeliydi. O sırada içeri doktor girdi. Bir şeyler söyledi ama şu an Japonca çeviri yapacak halde değildim.

"Ne diyor? Çevirsene."

Tae her şeyin yeni farkına varmış gibi bana dönüp söylediklerini çevirdi. "Nasıl hissediyorsun diyor."

"Yorgun hissettiğimi söyle." Tae doktora dönüp söylediklerimi çevirdikten sonra doktor tekrardan konuştu. Tae bana doğru döndü.

"Böyle hissetmen normalmiş. Ama şükürler olsun ki kafana darbe almamışsın. Eğer öyle olsaydı.." Duraksadı ve zorlukla yutkundu.

"Kötü şeyler olabilirmiş. Yaklaşık 17 saattir burdayız. Uyuşturucu iğnelerin etkisi geçince eskisi gibi olabilirsin, tabii biraz ağrın olacak."

Dediklerine cevap vermeden kafamı başka tarafa çevirip uyumaya devam ettim. Bu kazanın suçlusu ben olsam da, sinirlerim hala yatışmamıştı.

4 saat sonra;

Bir süredir tavana boş boş bakıyordum. Yerimden yavaşça doğruldum, ne kadar bazı yerlerim ağrısa da; dayanılmayacak bir acım yoktu. Kalkmak istesem de kolumdaki serumlar buna engel oldu.

"Tae?"

Anında kapıyı açıp içeri girdi. "Ne oldu?"

"Serumların çıkarılması gerek."

Doktoru çağırıp serumları çıkardı ve yeni kıyafet getirdiler. Onlar dışarı çıkınca üzerimi giyindim. Ordan çıkınca yemek yemek için bir yere girdik. Tae siparişleri verince söyleyecek şeyleri varmış gibi yüzüme baktı.

"Özür dilerim. Seni dinlemedim, ben hatalıydım."

"Evet, hatalıydın." Ne kadar suçlu ben olsam da pişmanlık duymalıydı.

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Çok berbat hissediyorum."

"Bir şey yapmana gerek yok."

Uzunca bu konuyu konuşduktan sonra motele döndük. Kendi odamızdan farklı bir odaya çıkınca şaşırdım.

"Odamız bu tarafta."

"Biliyorum ama orası perişan bir halde, başka bir odada kalacağız."

"Valizler?"

"Görevliler halletti."

Odaya girince direk banyoya girdim. Duş aldıktan sonra yaralarıma ağrı kesici sürüp üzerimi giyindim. Saçlarımı kurutup odaya girdiğimde Tae ayakta beni bekliyordu.

"İyi misin?"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp yatağıma yavaşça yattım. O da duşa girip çıktı.

Bir süre bekledim, yanıma yatmasını istiyordum. Ona sarılmak, kokusunu içime çekmek.. Benim ilacım o'ydu. Bana iyi gelecek tek şey.. Kafamı çevirip baktığımda yatakta oturmuş bir şeyler düşünüyordu.

"Yanıma gelmeyecek misin?"

Hızlıca kafasını kaldırıp hafifçe gülümsedi. "Hiç sormayacaksın sandım."

Hızlıca yanıma gelip yattı. Kollarını bu kez bedenime hafifçe sardı. Boynuma eğilip kokumu içime çektiğinde, aynısını bende yaptım. Ondan 1 saat bile ayrı kalmak ölümdü benim için. Dudağıma hafifçe buse kondurdu ve gözlerini kapattı.

"Beni çok korkuttun."

Bende yavaşça ellerimi bedenine doladım. Ben de çok kormuştum. Tae'den ayrı kalmaktan. Kısacık bir süre içinde ona çok bağlanmıştım. Beni hiç olmadığım kadar mutlu etmişti.

*yeni bölüm erken geldi şaşırmış olmalısınız.*

Goodbye, My Love.Where stories live. Discover now