2 × Die

6.4K 366 55
                                    

Uzun yazmadığımı biliyorum ama elimden ancak bu uzunlukta bir şey çıkıyor. Affedin lütfen. Ayrıca umarım konumu falan beğeniyorsunuzdur. Yorumlarınızı bekliyorum...

@BaharTomlinson: Bu gidişle her hikayemde bir bölümü sana ithaf edeceğim. Yorumların için öok teşekkür ediyorum ve bölümü sana ithaf ediyorum. 

Bana iş falan yoktu! Dünya resmen benimle dalga geçiyordu. Sadece kitap almak için çalışacaktım ama şimdi iş bile bulamıyordum. Keşke Baykuş Dövmeli’yi kurtarmak yerine Cris’i, onun yanında tekrar çalışabilmem için ikna etseydim. Hepsi o kahraman tarafım yüzündendi.

Yorgun bir şekilde kapımın önünde durdum ve çantamdan anahtarımı çıkardım. Anahtarı deliğe sokmak için bir harekette bulunacağım sırada, kapı kendiliğinden gıcırdayarak aralandı. Şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalkmıştı. İş aramaya giderken kapıyı kilitlediğime emindim. Şimdi nasıl oluyor da kapı ben dokunmadan açılıyordu?

Kapının daha fazla gıcırdamamasına özen göstererek kapıyı yavaşça araladım. İçeri girdiğimde, etrafın feci bir şekilde dağıldığını gördüm. Hadi ama ya! Evime hırsız falan mı girmişti? Tamam, hiç korku belirtisi göstermiyor olabilirdim ama ben hırsızdan çok; yeni aldığım koltuk takımının yerlerde sürünüyor olmasına üzülmüştüm.

Etrafı incelerken, arka odalardan buraya doğru yaklaşan birkaç adım sesi duydum. Tamam, evime biri girmişti ve şu an hâlâ içerdeydi. Eğer beni öldürmek isterse onu kesinlikle dövmem gerekiyordu ama ben yumrukla savaşabilecek biri değildim.

Kapının hemen yanında duran beyzbol sopasını elime kaptım ve içeride her kim varsa, beni göremeyeceği bir yere saklandım. Tam yanımda durduğu zaman hızla kafasına beyzbol sopası geçirmeyi planlıyordum çünkü. İçimde bir sürü kişilik yaşatan bir kitap tutkunuydum ben. Evimde beyzbol sopası bulundurmamı garip bulmuyordunuz herhalde. Hayatım, beyzbol sopasından daha garipti benim.

Sağ tarafımda sarışın bir adam belirdi ve etrafı incelemeye başladı. Ortalığı daha ne kadar dağıtabileceğine bakıyordu herhalde. Bunu yapmasına izin vermeyecektim.

Saklandığım yerden hızla çıkıp sarışın kafasına beyzbol sopasını geçirdim. Aslında tam olarak kafasına geçirememiştim. Ensesine geçirmiştim ama ne fark ederdi ki? Adam hâlâ ayaktaydı be!

İnleyerek ensesini tuttu ve arkasını döndüğünde, ona hayretle bakan benle karşılaştı. Dişlerini birbirine bastırdı. “Seni küçük fahişe!”

Üzerime gelip kocaman elleriyle boğazımı gevşekçe tuttu. Elimden beyzbol sopasını düşürdüm ve adama aşağılayıcı bir bakış attım. “’Fahişe’den başka kelime bilir misin? Yani üzerine saldıran bir kadına insan neden ‘fahişe’ der ki? Bilmiyorsan söyleyeyim, fahişenin anlamı; para karşılığı biriyle yatan, demek. Taş devrinde mi yaşıyorsun ya?”

Evet, az önce elleri boğazımı sarmış olan adama fahişenin tanımını yaptım. Bendeki zeka hiçbir dünya insanında yok falan filan. Kendimi övmeyeceğim. Sanırım bu onu fazlasıyla sinirlendirmiş olacak ki; boğazımı sıkmaya başladı. Adamda o kadar büyük bir kuvvet vardı ki, ne kadar ellerini boğazımdan çekmeye çalışsam da kurtulamıyordum.

Yüzümün mor bir renk aldığına emindim. Bu şekilde öleceğimi hiç mi hiç tahmin etmezdim. Yani denizde boğulmaya bile razıydım ama şu an manyak bir adam beni boğuyordu. Hiç de hayalimdeki ölüm değildi.

“Dünyaya hoşça kal de küçük kız,” dedi adam kibirli bir sesle. Konuşmak, bir şeyler söylemek istiyordum ama becerebildiğim söylenemezdi. Sadece çırpınıyor ve nefes almaya çalışıyordum. Vücudumdaki bütün oksijen beni terk ediyordu. Vücudum ağırlaşıyor, gözlerim kararıyordu. Tam, gerçekten de öleceğimi düşünürken, adamın kocaman elleri boğazımdan çekildi ve yere kapaklandım. Oksijen ile tüm vücudumu doldurmak istercesine nefes almaya çalıştığımda, boğazıma binlerce iğne batırılıyormuş gibi hissettim. Derin nefes almaya çabalamaktan vaz geçtim ve kesik kesik nefesler almaya başladım. Boğazım kesinlikle iyi bir durumda değildi.

Legend Of The Night OwlWhere stories live. Discover now