4 × Owl

5K 302 86
                                    

Öncelikle hayırlı ramazanlar dilerim. Oruç falan olayları başladı... Ben de bu bölümü oruçlu bir şekilde yazdım ve tam olarak nasıl olduğundan emin değilim... Bu hikayemi çok seviyorum ve sizin de sevdiğinizi düşünüyorum. Umarım bu bölümü de beğenirsiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Sizi tahmin edebileceğinizden çok daha fazla seviyorum. Keyifli okumalar... 

Ve yeni hikaye kapağıma baksanız iyi edersiniz. Çok özenerek hazırladım ve güzel olduğunu düşünüyorum :D

“Hadi bara gidelim,” dedim koltukta oturmuş bön bön suratıma bakan Zayn’e. Bu bakışları sahiden de garipti. Neden esir aldığın bir kıza bir ucube gibi bakardın ki? Zayn’in işlerine aklım ermiyordu.

“Bar mı?” dedi kaşlarını çatarak. Elimi gözlerinin önünde salladım. “Bar, Zayn! Hani içki içilen, gürültülü, insanların dans ettiği yer.”

“Seni oraya asla götürmem. Küçük çocuklara uygun bir yer değil orası. Sütünü iç ve yat zıbar,” dedi kaba bir şekilde. Gözlerimi devirdim. “Ben küçük bir çocuk değilim! Hem kitaplarda bara giden kızlar çok eğleniyor. Yakışıklı prenslerini buluyorlar, sonra o prens ona çok kötü davranıyor ve birbirlerinden habersiz birbirlerine âşık oluyorlar. Belki ben de bulurum!”

“Gerçek dünyada öyle şeyler olmuyor, Juliet. Adamların hepsi seni düzmeye bakıyor ve eğer birilerine kendini düzdürmek istiyorsan, kapım her zaman açık,” deyip bana göz kırptığında, ona öylece baktım. Biraz önce ‘düzmek’ ve ‘ben’ ile ilgili bir şeyler mi söylemişti o?

Hızla yataktaki yastığı elime geçirdim ve kafasına fırlattım. Tabii kendimi olayın akışına bıraktığım için fazlasıyla fevri davranmıştım. Sonuçlarını düşünmeden yaptığım bir şeydi ve Zayn yastığı yüzünden çekmiş ve karışmış saçlarıyla bana, beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Kesinlikle beni öldürecekti!

“Az önce yüzüme yastık mı attın sen?” diye bağırdı. Bu haline güldüm. “Anlayamayacak kapasitede olman çok yazık, Zayn! Kafana yastık attığımı hâlâ anlayamıyor musun?”

“Benimle bilimsel bir ses tonu ile konuşma,” diye haykırdı ve oturduğu yerden kalkıp yastığı yüzüme fırlattı. O sırada ayaktaydım ve o kadar şiddetli atmıştı ki geriye doğru sendeleyip yatağa düştüm.

“Nasıl, beğendin mi?” dedi gülerek. Onunla bir yastık kavgasına girmeyecektim. Beni açık ara farkla yeneceğinden şüphem yoktu.

Yastığa sarıldım ve yatakta öylece yatıp mızmızlandım. “Ben bara gitmek istiyorum. Belki de Karanlıklar Prensim beni orada bekliyordur!”

“Karanlıklar Prensi mi? O ne lan?” dedi kaba ses tonuyla. Yastığa daha sıkı sarıldım ve iç geçirdim. “Yaz kış siyah giyen, sakallı, esmer, siyah saçlı, derin ve keskin gözleri olan, güzel dudaklı, kaslı, kaba ama bir o kadar da önemseyen bir erkek. Aslında hayalimdeki erkek...”

“Biraz önce beni tarif ettin sen, farkında mısın?” dedi gülerek. Yataktan başımı kaldırdım ve gözlerimi gözlerine diktim. “Hiç de bile! Senin güzel dudakların yok bir kere.”

“Diğer kızlar öyle söylemiyor ama. Beni öpmek için delirebilen kızlar tanıyorum,” dedi gülerek. İnleyerek başımı yastığa gömdüm.

“Bara gitmek istiyorum,” diye bağırdığımda, yüzüm yastığa gömülü olduğu için sesim boğuk çıkmıştı. Zayn’in gülüşünün sesini duydum ve kafamı kaldırdım. Kollarını göğsünde birleştirmiş, bana bakıyordu. “Hadi şu Karanlıklar Prensi’ni bulmaya gidelim bakalım küçük kız.”

Hızla yataktan kalktım ve heyecanla el çırptım. Bu hareketime göz devirdi ve ardından üstümü inceledi. “Bara bu tiple mi geleceksin?”

Legend Of The Night OwlWhere stories live. Discover now