VİTRİNDEKİLER

109 10 2
                                    

BEŞİNCİ BÖLÜM

İnsan suçluyum diyebilir ama asla suçsuzum diyemez-J.Paul Sartre

Emin'in, kadının katil olup olmadığıyla ilgili hala şüpheleri ve soruları olsa da şimdilik obsesif davranışından dolayı kadını şüpheli olarak görmeye ve buna yoğunlaşmaya karar verdi. Şunu da biliyordu ki obsesif bozukluğu olan bir kişinin birden çok takıntısı olabilirdi, bunu da öğrenmenin tek yolu kadını gözlemlemekti. Arabasına atladığı gibi Küçük Armutlu'ya gitti gecekondudan görünmeyecek bir şekilde arabasını park etti, yanında getirdiği tabletini açarak Cloverfield Paradoksu filmini izlemeye başladı. Hem gecekonduda olanları hem filmi izliyordu.

Emin'in kişisel düşüncesine göre kadın kesinlikle katildi hatta görevi gereği olmasa kadının bu suçunu gayet normal buluyor kadının bu eylemini meşrulaştırıyordu. Emin'in suç, suçluluk hakkındaki görüşleri Durkheim, Merton(sosyolog) ve Şikago Okulu'nun görüşlerine yakındı. Bunlara göre suç bireysel değil toplumsaldı yani bireylerin iyi veya kötü olmasından öte toplumsal yapıyı oluşturan unsurların çözülmesiyle ilgiliydi yani suç daha çok toplumun yozlaşmasıyla doğru orantılıydı. Şikago Okulu'nun gecekondu mahalleleriyle ilgili yaptıkları çalışmaları Küçük Armutlu ile karşılaştırıyor ve yapılan araştırmaların doğruluğunu değerlendiriyordu.

Hava kararıyor babalar işten çocuklar okullarından dönüyor, anneler mutfakların ışıkları altında yoksul bir mahallede açılan lüks bir mağazanın vitrinine konulan mankenleri andırıyordu. Mutfak perdeleri çekiliyor pencereler açılıyor mahalleye yoksulluğun kokusu yayılıyordu. Anneler topladıkları saçlarını başörtüleriyle sımsıkı sararken yüzlerinde bütün dertlerini de o topuzun içine saklıyormuşçasına bir ifade bürünüyor kocaları ve çocukları bu sıkıntıları görmesin diye de onu olabildiğince sıkı bağlıyorlardı. Okuldan gelen çocuklar doyuruluyor sonra geç gelen baba için ayrı bir sofra kuruluyor, evde yeterince malzeme olmadığından sadece babaya ayrılmış olan salata çıkarılıyor. Anne mutfağı toplarken baba sessizce ve salatadan çocukların yemediğini bilmeden yemeğini yiyip salona geçerken mutfağın ve salonun ışığı iki farklı dünyayı Emin'e ve sokağa yansıtıyordu.

Emin'in izlediği kadında ise bu ritüellerden neredeyse hiçbiri yoktu. Oğlu hala eve gelmemiş kadın sadece birer saat aralıklarla pencereyi aralayıp dışarıyı izlemiş ve gün içinde iki kez bahçeye çıkıp bir şeyler toplamıştı. Gece yarsına gelindiğinde ise Emin bürodan iki polis çağırmış bütün gece evi izlemelerini ve her şeyi not etmelerini istemiş sabah erken saatlerde gelip nöbeti devralmış, yine bütün gün orda beklemişti. Bunun bu şekilde devam edeceğini biliyordu bu yüzden kendi notlarını ve diğer polislerin notlarını çıkarıp tekrar eden olayları yani rutini ayrı bir kağıda geçirmişti. Biliyordu ki her rutin belli bir amaç için devam ettirilir rutin çoğu zaman sıradan birbirini tekrar eden olayların ardı ardına gelmesi olarak görülse de böyle olmasının nedeni büyük bir amaca hizmet etmesidir. Kadının tekrar eden iki davranışı vardı: "Bahçeye çıkmak ve dışarıyı izlemek'' Emin artık şundan emindi kadın oğluyla beraber kocasını öldürdü sonra onu bahçeye gömdü. Eline telefonu alarak kadını tedirgin etmeden gelip evde kocasının birkaç eşyasını almaları gerektiğini bunun için uygun olup olmadıklarını eğer istemiyorsa savcılık izni çıkartabileceğini söyledi. Kadın soğukkanlılıkla bunu kabul etti ve kendilerini beklediğini söyledi. Emin telefonu kapattığında kadının perdeyi aralayıp bahçeye baktığını gördü, hemen büroyu arayıp bir ekip daha istedi.

Emin eve girdiğinde kadın gayet sakindi, polisler diğer odalara bakmalarını söylerken kadın salonda ayakta dikiliyor ellerini ıslak mendille temizleyip duruyordu. Emin eve girmeden bahçeye göz atmış birkaç maydanoz, yeşil soğan ve biberden başka hiçbir şey olmadığını görmüştü. Mutfağa göz attığında da tezgahın üstünde solmuş soğanları gördü, kadın onlara dokunmamıştı bile. Kadına dönüp "Abla ellerinizi neden sürekli temizliyorsunuz?" diye sordu. Kadın elindeki mendili bırakarak "İşte temizlik yavrum temizlik" dedi sadece. Emin "Bahçe, bahçeniz...." Emin daha sözünü bitirmeden kadın olduğu yerde baygınlık geçirmişti.

Kadın için ambulans çağrılmış, bahçenin kazılması için görevliler gelmişti, ceset bahçeye gömülmüştü. Alınan ifadede kadın her şeyi anlatmıştı, adamın kendisine sürekli şiddet uyguladığını yine kendisini dövdüğü bir günde oğlu araya girince adam oğluna saldırmaya başlamıştı. Kadın yerden kalkmış kocası oğlunu döverken bıçağı alarak adamı arkadan 7 kez bıçaklamıştı sonra oğluyla onu gece bahçeye gömmüş, oğlu da daha önce bağlantısı olduğu yasa dışı örgütler ile bağlantı kurup çoktan kaçmıştı.

Emin büroda masasının üstündeki gazeteyi alıp üçüncü sayfa haberlerini açtı ve okumaya başladı: " -KADIN ŞİDDETİ YİNE CİNAYET GETİRDİ- Şiddet gören kadın oğluyla birlikte kocasını öldürüp bahçeye gömdü. Polisin uzun süreli takibi sonucunda kadın suçunu işlediğini itiraf etti." Emin yeşil keçeli kalemini alıp "Polisin uzun süreli takibi sonucunda kadın suçunu itiraf etti" kısmının üstünü çizerek altına şöyle yazdı: "Kadının obsesif bozukluğu onu ele verdi'' yazdı.

Emin'in önünde şimdi daha önemli bir vaka vardı, dünyaca ünlü çalışmalarıyla tanınan iki üniversite profesörünün olayı. İbrahim Ethem Dirvana tanık veya şüpheli; Feza Gürsey cesetti. Daha önemli ve daha karmaşık bir olay çünkü Feza Beyin cesedine ilişkin hiçbir bilgi yoktu. Elde olan tek şey onun ölü olduğuydu ve doktor ilk kez böyle bir şeyle karşılaştığını, günlerdir yaptığı incelemelerde Feza Beyin neden öldüğüne ilişkin hiçbir bilgiye ulaşamadığını söylemişti. Aynı zamanda Ethem Beyi kimin bayılttığına ilişkin de bir bilgi yoktu.

BoşlukWhere stories live. Discover now