Bonus Bölüm (1)

18.6K 1.5K 412
                                    

bonus bölüm geldi 

kısa demeyin az yazan candan çok yazan maldan demişler :) arayı uzatmadan geldim kıymetini bilin ;)

yeni bölümlerde görüşmek üzere... inşaAllah yağızı daha iyi anlayabileceğimiz bir bölüm olmuştur.

keyifli okumalar...

selam ve dua ile...

Not: bu arada hatırlatmak isterim bizim facebookta, instagramda ve whatsappta gruplarımız mevcut yağızı çekiştirmek için gelmek isterseniz her zaman beklerim kapımız açık ;) çıkın çıkın gelin yani :)


**

Hava ılıktı. Gün ışıklarını çoktan uğurlamış yeryüzünün soğuk görüntüsüne nazaran yumuşak ve kadifemsi bir gökyüzü sarmıştı şehrin tavanını. Yağız ve Salih yüksek bir tepenin ucunda durmuşçasına şehri tepe bir noktadan seyrediyordu. Işıklar aydınlatıyordu yeryüzünü; sanki gökyüzündeki yıldızlara nispet yaparcasına. Şehir gelinlik bir kızın kına gecesindeki hali gibi süslü ve ışıltılıydı. Geceyi kadifeden bir elbise gibi taşıyordu üzerinde. Tüm ışıltılarını göz alıcı bir güzellikte sergiliyordu cömertçe.

" Abi bizim burada ne işimiz var? Çilekli süt içiyoruz manzaraya karşı bir de."

Salih daha fazla dayanamamıştı arkadaşının sessizliğine. Yağız kendisine kaşlarını çatarak bakarken başını salladı umursamazca.

" Çilekli süt değil, az medeni ol. Çilekli milk shake. Kahve çay gitmiyor artık bu sıcakta. Hem biliyorsun doktor alkolü kesin olarak yasakladı."

" Tamam da abi ne işimiz var her gece burada. Vallahi evdekiler surat asıyor artık bana. Diyemiyorum da Yağız'la buluşuyorum diye. Evli bir kadınla ilişkim olduğunu düşününler bile var. Bak evli kadın diyorum, bilseler ki taze evli adamla buluşuyorum ortalığı yıkalar vallahi."

" Tamam abi işte, kimse bilmesin diye böyle kuytu köşede buluşuyoruz. Aşkımızı daha özgür yaşamak için."

Yağız gülümsedi. İronisi aslında o kadar yerindeydi ki. Evlendiğinden beri neredeyse her gece Salih'le buluşuyor ve saatlerce oturup manzarayı seyrediyorlardı. Aslında yaşadıkları memlekette yeni evli bir adamın gece evinden çıkması bile ayıp sayılırdı. Ama o duramıyordu evde.

Salih elindeki büyük bardağın pipetini ağzına götürüp gürültülü bir yudum çekti. Ağzına gelen süt tadı ile yüzünü astı.

" Evlilik nasıl gidiyor peki?" Sesi ciddileşmişti.

" Aynı işte, bildiğin gibi. Bir gelişme yok." Yağız da elindeki bardaktan bir yudum aldı.

" Abi seni anlamıyorum. Bu kızla neden evlendin? "

Yağız omuzlarını düşürdü. " Kaç kere anlattım işte Salih" dedi boğuk bir sesle ve sonra daha cılız bir şekilde " O benim kaderimdi." Diye ekledi.

" O kısmı anladık. Küçükken kaderiniz bağlanmıştı. Tamam. Ama bu şimdiki halinize bir bahane değil. Nereye kadar böyle götüreceksin? Evine bile gidemiyorsun?"

" Gittiği yere kadar abi! Gittiği yere kadar!" Sesini yükseltmişti Yağız. Önünde duran büyük bir kayaya ayağıyla tekme atmıştı hırsından.

" Gitmiyor işte abi. Olmuyor. Zorlama artık istersen. O kız seni hiçbir zaman anlamayacak."

" Anlamasını beklemiyorum ki... Daha küçücük bebekken babam onu kucağıma verdiğinde bana emanet etmişti. Onu koruyup kollayacaksın demişti. Ben sözümü tutuyorum. Bir ömür de tutacağım."

YârenWhere stories live. Discover now