Far görmüş tavşan?

15.7K 1.2K 472
                                    

Fluff bir bölüm ile geldim¿?

Taehyung:

Gözlerim, fazlasıyla acırken, bilinçaltım bana artık uyanmamı haykırıyordu.

Gözlerimi zorlayarak, biraz aralayabildiğimde, gözüme ilk çarpan şey, duvardı.

Yaklaşık 2 dakika boyunca duvara bakıp olanları kavramaya, hatırlamaya çalıştığımda ve başaramadığımda da pes ettim.

Yatakta, hafifçe doğrulmaya çalıştığımda ise, belime sarılmış olan kaslı kollar yüzünden kalkma çabam da suya düşmüştü.

Alfanın kolları, belimin etrafına dolanmış ve elleri benimkiler ile birlikte önümde kenetlenmişti.

Ellerimi, elleri arasından, onu uyandırmamak için yavaşça sıyırdıktan sonra, kollarını belimden çözmeye kalkışmıştım.

Ve doğal olarak, bugünün 3. başarısızlığıyla sonuçlanmıştı, denemeye kalkıştığım şey.

Kollarıyla, biraz daha uğraştıktan sonra, açamayınca tamamen pes etmiş, ve kolları arasında, arkama dönmüştüm hızlıca.

Ama, hızlıca dönmek tamamen bir hataydı.

Döndüğüm anda, burunlarımız birbirine değmiş, ve dudaklarımız arasında milimler kalmıştı.

Yaptığım, bu ani hareket sonucunda, donup kalmıştım, ve suratına büyümüş gözlerimle bakıyordum.

Ben, hala ona bakarken, dudakları alaycı bir gülümsemeyle kıvrılmış, gözleri ise hafifçe aralanmıştı.

"Far görmüş tavşan gibi bakmayı kes omega, çirkin görünüyorsun." Gözlerini, sanki yavaş çekimdeymişizcesine kapatmış ve tekrar açmıştı.

"Far görmüş tavşan, olsa olsa sen olursun alfa! Hem yeni uyandığım için böyleyim ben." Sesimi yapmacık bir kızgınlıkla kullanmıştım, ki beni ciddiye alsın.

"Ne ben mi? Tavşan?" Gözleri başta şaşkınlıkla açılmış ve daha sonra dediğimi anlamış gibi büyükçe gülümsemeye başlamıştı. "Dişlerimi diyorsun, değil mi?"

O, hala bana gülümsemeye devam ederken, onun gülüşü yüzünden, anında donuklaşmıştım.

Tanrı gibi gülüyorsun, Jeon.

Gülüşünü, meleklerden mi, şeytanlardan mı kıskanmalıyım?

Benim bakışlarımı farketmiş olmalı ki, gülümsemesi kahkahalara dönüşmüştü.

O, kahkaha attıkça, belimdeki kolları sıkılaşmış ve beni kendine daha çok çekmişti.

Doğrudan, gözlerine bakan gözlerimi fark ettiğinde ise, kahkahası yavaşça solmuş ve, yüzü, normal Jeon'a dönmüştü.

İfadesiz ve boş bakan, Jeon.

Fakat, bir farklılık vardı, beni tamamen alfanın, gözlerinin derinliklerine hapseden bir farklılık.

Gözleri, gözlerime o kadar derin bakıyordu ki, alfanın beni tamamen ezbere bildiğini düşünmemi sağladı.

Sanki, ben kendimi bilmiyormuşum da, alfa benim bilmediklerimi biliyormuş gibiydi,

O an, onun beni tamamen tanıdığını düşünmüştüm, bakışları benim gözlerimde kilitliyken, korkularımı bildiğini ve beni koruyacağını hissetmiştim.

Ve, bu his ile gözlerim anında dolmuştu, ilk defa güvende olduğumu hissediyordum.

Ne ailemin yanında böyle hissetmiştim, ne de Jimin'in.

Ailemin, bana değer verdiği söylenilemezdi ama, hep bir anne baba sevgisi beklemiştim işte.

Jimin'in yanındayken ise, hep bir götürülme korkum vardı. Birileri beni tutacak ve götürecek.

Fakat, burada, alfanın kolları, belimin iki yanına sarılmış ve, dudaklarımız arasında yok denecek kadar az boşluk varken, hiç kimsenin, alfayı yenemeyeceğini düşünüyordum.

Onun kaslı kollarını, hiç kimse benim etrafımdan çekip, beni onun kolları arasından çıkaramaz.

Çok yoğun hissettiğim güven hissinden dolayı, küçüklüğümden beri saklanan güven hissi, vücudumdan taşıp, göz yaşları formunda yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.

Başta şaşıran alfa, mühürlü olduğumuzdan dolayı, hissetiklerimi, gözlerini kapatmış ve tamamen hissetmişti.

Gözlerini 10. saniyeden 11. saniyeye geçerken yavaşça aralamış, ve tek kolunu belimden çözüp aramızda sıkışan ellerime sarmıştı. Birbirine fazlasıyla uyumlu olan ellerimizi, gözlerini benimkilerden ayırmadan, önce kendi kalbine götürmüş, sonra benimkisine götürmüştü.

Sonunda ise, ellerimizin arasına, bir kalp az gelmiş, arasında boşluk kalmadığını sandığım bedenlerimizi daha da birbirine çekmiş ve, ikimizin kalpleri arasına sıkıştırmıştı ellerimizi.

Bunlar olurken, gözlerimiz hiç birbirinden ayrılmamış, ve bu anı bozacak hiçbir şey yapmamıştık.

Ne sert sözler vardı, ne üzücü anılar, ne de kurtlarımız.

Sadece o ve ben vardık.

Fazla duygudan, ve ağlamaktan kısılmış gözlerim, onun kısık gözleri ile bir bağ oluştururken, dudakları, dudaklarıma sürtünmüştü.

Göz yaşlarımdan ıslanan dudaklarım, onunkilerini de ıslatmış, ve göz yaşlarımı tamamen temizleyip, beni kurtarması için hafifçe aralanmıştı.

Sonunda, dudakları dudaklarımla tamamen iç içe geçmişti.

Onu, bütün duygularımla ağlayarak öperken, duygularımı istekle kabul ediyor, ve onun bana aktardığı duyguları ise hissetmeme izin veriyordu, göz yaşları onun da gözlerinden süzülürken, acılarını hafifletmek için öpüyordu beni, ona yardım etmem için.

Kaç saniye, kaç dakika ya da kaç saat ağlayarak öptük birbirimizi bilmiyorum ama, her nefeslenmek için ayrıldığımızda, tekrar tekrar birleşiyordu dudaklarımız.

Hiç ayrılmayacak gibi.

Kurt adamda 1'e çıktık❣❣❣❣

Ve, bölümü berbat ettim galiba, TaeKook günü için yetiştireyim derken...

Ve şey, sizi seviyorum❣💜

Happy TaeKook Day❣💜❣💜❣💜❣💜

9

 unique, taekookWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu