O omegaya...Aşığım.

13.4K 1.1K 1.5K
                                    

Bu yazar neden yeni bölüm atmıyor?
Neden?
Ehem, Wattpad'im çalındı, onunla uğraştım, ve malum sınavlar :"(

Ağlamaktan şişen gözlerimi zorlukla aralayabildiğimde, yatakta tek olduğumu fark ettim.

Yanımda kalacağını sanmıştım...

Yatmaktan uyuşan bedenimi, yataktan zor da olsa kaldırabildiğimde, kalktığım yerde kalmak zorunda kaldım.

Gözlerim kararmıştı ve başım dönüyordu.

Yaklaşık 30 saniye böyle dikildikten sonra, başımdaki feci ağrıyla, odanın kapısından çıkıp mutfağa doğru adımlamaya başladım, susamıştım.

Mutfağa girecekken, içeriden gelen seslerle durmuştum.

Jungkook?

"Omegaya iyi bakın, sabah ateşi vardı, başına ıslak bez koyun. Ayrıca başı da dönüyor olmalı, yataktan çıkmasın, ona yemeğini yedirin ve ilaç verin." Duvar kenarından onu şaşkınca izlerken, birden bağırmıştı. "İşinize bakın, kurtlar! Sizi alakadar eden bir şey yok!"

Konuştuğu betaya tekrar dönüp devam etti. "Dediğimi harfiyen yapmazsanız, veya Omegaya bir şey olursa, artık bu sürüye dahil olmazsınız, anladınız mı!?"

Önündeki beta ve diğer kurtlar ona şaşkınca bakarken, o da söylediklerine şaşırmıştı."Yani, o omega, benim neslimi devam ettirmem için gerekli..." Derin bir nefes alıp devam etti. "...Şimdi, gidiyorum. Eğer ki ona bir şey olursa, ne olacağını anladınız değil mi?"

Betanın cevabını beklemeden, dışarı çıkmak için kapıya yöneldi.

Yani bana...

Hayır, kaçmak gibi bir hata yapıp, kendimi ilgisiz bırakmayacaktım.

Ne olursa olsun, benimle ilgilenmeliydi. Sonuç olarak, yeni mühürlenmiş, ilgi isteyen bir omegaydım ben.

Jungkook, kapıdan çıktığında, yüz yüze gelmiştik...

Ya da gelememiştik, yüzünde maske vardı...

"Omega, neden yatağından kalktın?" Kolumdan tutup 'odamıza' doğru sürüklemeye başladı.

Odaya girdiğimizde, beni yatağa yatırıp maskesini çıkardı. Derin bir nefes alıp, dudaklarını alnımla birleştirmişti. "Ah, hala ateşin var. Yataktan çıkma sakın." Geriye çekilip fısıldamıştı.

Burunlarımız arasında yalnızca birkaç santimetre boşluk varken, merak ettiğim şeyi sordum. "Alfa, neden benimle ilgileniyorsun? Ben bir omegayım." Elbette bana kötü davranmasını istemiyordum, ama diğer bütün alfalar omegalara kötü davranırken...

Geriye çekilmeden cevap verdi. "Çünkü, sen benim omegamsın, Taehyung." Gözlerimin en derinlerine bakıyordu, bilinmeyene.

Hem çok yakın olması, hem de bana ilk defa ismimle hitap etmesinden dolayı, büyümüş gözlerim ve kızarmış yanaklarımla, bana temas eden çehresine bakıyordum.

İçimde anlamdıramadığım bir mutluluk oluşmuştu, ilk defa değer verildiğimi hissetmiştim.

İlk defa... İlk defa, özel hissetmiştim.

Burnumun ucunda hissettiğim dudaklarla, şoktan çıkabilmiştim.

"Yataktan çıkmak yok, yemeğini yedikten sonra, ilacını içeceksin, tamam mı?" Arkasını dönüp, fazlasıyla yumuşak bir ses tonuyla konuşmuştu.

Cevap verdiğimde, daha doğrusu veremediğimde, ağzımı açıp kapatmıştım ama sesim kısıldığı için, bir şizofrene benzemiştim, onaylayan mırıltılar çıkartmakla yetinmiştim, o, maskesini takarken.

Dışarı çıkıp kapıyı kapatmadan önce içeriye bir bakış daha atıp, kapıyı kapatmıştı.

.

.

.

Jungkook gittikten 2 dakika sonra, kapım tıklanmıştı ve içeriye yaşlıca bir dişi beta girmişti.

Kapıyı kapatıp, elindeki tepsiyle, yanımdaki, varlığından bir haber olduğum, sandalyeye oturdu.

"Merhaba, ben Sun-Hi, sen de Taehyung'sun değil mi?" Elindeki tepsiyi dizlerine bırakıp ellerini yanaklarıma koyduktan sonra 1,2 kere pat patlamıştı."Ah, çok tatlısın."

Yumuşak ellerini yanağımdan alnıma geçirip, ateşime baktı. "Gerçekten ateşin var." Tepsiden yemeklerin yanında duran ıslak bir bezi alnıma koyup saçlarımı okşadı.

"Aç bakalım ağzını." Eline bir kaşık alıp, önündeki yemekten aldıktan sonra titreyen elleriyle bana yemek yedirmeye başladı.

Nedenini bilmediğim bir şekilde, bu tatlı noona'ya yakın hissediyordum.

"Yah, noona! Kendim yiyebilirim!" Sun-Hi noona, bana hiç aldırmadan, tepsideki yemekleri ağzıma sokuşturmaya devam ediyordu.

En sonunda yemekleri bitirdiğimde, derin bir nefes almıştım, iyi hissediyordum.

Sun-Hi noona, bana buruk bir gülümsemeyle bakarken, yumuşak ellerinin arasına almıştı ellerimi. "...Küçük Taehyung, Jeon'un seni üzmesine izin verme, olur mu? Aynı şeyler sana da olmamalı... Kendini kötü hissettiğinde yanıma gel olur mu? Mutfakta olacağım, çekinme tamam mı?" Ellerimi bıraktıktan sonra, ayağa kalkıp tepsiyle kapıya ilerlemeye başladı.

Şaşırdığım için, sessizce bir teşekkür mırıldandım. Ama o kapıyı kapatıp gitmişti bile...

Çok fazla uyuduğum için, yapacak bir şeyler bulmalıydım. Sıkılmıştım.

Başımdaki bezi kıvırarak kenara bıraktıktan sonra, başımın dönmemesi için yavaşça ayağa kalktım.

Etrafta gözlerimi gezdirirken, gözlerim büyükçe bir kitaplıkta takılı kalmıştı.

Ayaklarım benden habersiz oraya adımlamaya başlamıştı bile.

Kitapları seviyordum.

Elimi kaldırıp, parmak uçlarımı kitapların üzerinde gezdirmeye başladım.

Parmaklarım bir kitabın üzerinde dururken, kitabı tutup yerinden çıkardım.

'Unique'

Elimdeki kitabı burnuma dayayıp kokusunu içime çektim yatağa doğru ilerlerken, kitap kokularına bayılıyordum.

Yatağa oturup bağdaş kurduktan sonra, kitabı kucağıma alıp, okumaya başladım...

.

.

.

Sinirle kitabın kapağını kapattım.
Hadi ama? Kitabın son sayfası yırtıktı!

Kendi kendime yatakta tepinirken, Jungkook'un aurasını hissetmiştim.

Ona sorabilirdim.

Yataktan elimdeki kitapla kalkıp, merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.

Ama, Jungkook'un yanında bir alfa daha vardı. Ve Jungkook hararetli hararetli bir şeyler söylüyordu.

"Evet, bizim sürüden ve evet bir kız. Bir erkek olmasının imkanı yok. İsmi Jennie... Kim Jennie.

O omegaya..." Derin bir nefes alıp devam etti. "...Aşığım."

Ve beni bitiren cümleyi söyledi.

Jennie'me sövmeyin :")

Bana da sövmeyin :")

Jungkook'a sövebilirsiniz, np.

12 K 💜💜💜💜

10

 unique, taekookWhere stories live. Discover now