O gün, savaşın ortasında...

11.8K 1K 1.1K
                                    

Selammm!

Haziran'a kadar, çok aktif olamayacağım..

Haftada 1 bölüm gelecek, bazen atamayabilirim...

Sınavım çok yaklaştı, bölüm istemeyin lütfen, zaman buldukça atacağım~!

Şey, yorum?

Duyduğum şeyin etkisinden çıkamazken, sadece yerimde duruyordum ve, bakıyordum.

O, Jeon Jungkook, başka bir omegadan hoşlanıyordu... Benimle mühürlü iken...

Göğüs kafesim sıkışırken, kalbim duyduklarımın etkisiyle hızlanmış, defalarca lanet okuduğum gözlerim, yine dolmuştu.

"Hadi ama, bir erkeğe aşık olabileceğimi düşünmedin, değil mi? Onunla sadece, neslimin güçlü bir şekilde devam etmesi için mühürlüyüz." Kahkaha atıp devam etti. "Hayır, ona söylemeyeceğim, Jennie'yi metresim yapacağım, mühürlü olması umrumda değil, onun vücuduna aşığım ve benim olacak!" Cümlesinin sonunda, arkadaşının omzuna yavaşça vurup, tekrar gülüşmüşlerdi.

Ve benim o anda, düşündüğüm tek şey, ne kadar güzel güldüğüydü.

Yaklaşık 15 saniye boyunca, ayakta durup, olanları idrak edebildiğimde, zaten gözyaşlarım ile dolmuş gözlerim, gözyaşlarımı salmıştı.

Açık olan kapıya dönüp, ormana doğru koşmaya başladım.

O an, beni görüp görmemesi, inanın ki umrumda bile değildi, sadece kaçmak istedim.

Ormana doğru giderken, bana tuhaf tuhaf bakanlar, koşmaktan acıyan bacaklarım, ve yaşlarla dolu gözlerime giren, canımı acıtan rüzgar, umrumda bile değildi.

Ormanın içine girdiğimde de, koşmaya devam ediyordum. Kaç kere düştüm bilmiyorum ama, kalkıp devam ettim.

Düştüğüm yerden kalkamayana kadar.

Önüne düştüğüm, nehire bakarken, gözyaşlarım daha da hızlanmıştı.

Ayaklarımı kendime çekip, tek kolumu bacağıma sardım.

Diğer elimi de, aciz beni, kimse duymasın diye, dudaklarıma bastırdım.

Hıçkırıklarım arasında, yanlız olduğum ormanda, konuşmaya başladım.

"B-Biliyordum, o-ona aşık olduğ-umu." Her ne kadar kabul etmesem de.

"O-ona aşık olacağımı b-biliyordu." Titrek bir nefes alıp devam ettim. "Kalp a-tışlarımı da duyu-yordu."

"B-benim orada olduğumu da b-iliyordu." Hıçkırıklarıma bir etkisi olmayan elimi dudaklarımdan çekip, bacağıma doladım.

İki elim de, bacağıma sarılıyken, çenemi dizlerime yasladım.

Artık gözyaşlarım, çenemden, dizlerime akıyordu.

Devam ettim.

"Benim o-orada olduğumu, bilm-esine rağmen, s-söyledi." Deliye benzemem umrumda değildi.

"S-senden, nefret edi-yorum, Jeon Jungkook."

Sana aşığım.

Arkamdan gelen adım sesleri, tam arkamda durdu, ve birinin yere oturduğunu hissettim.

Ve daha sonra da, o birisinin, beni kolları arasına çektiğini. "Buraya geldin, hmm?"

Buraya?

Neden, böyle dediğini sorgulayamadan, devam etti.

"Emin misin?" Dudaklarını kulağıma dayayıp konuştu, Alfa.

Sadece kokusundan tanıdıgım, Alfa..

Yastığına sarılıp, kokusunu ezberlediğim, Alfa.

"Eminim." Sesimi ben bile zorla duyarken, onun duyduğuna eminim.

Dudaklarını boynuma bastırıp konuştu. "O kadar emin olma, güzelim." Dudakları boynumdayken gülümsedi.

Onu itmek istesem de, yapamayacağımı bildiğimden dolayı, sadece söylemekle yetindim. "Bırak beni, Alfa. Ben, senin oyuncağın değilim."

"Hayır, öylesin." 1 dakika önce duran gözyaşlarım tekrar, yanaklarımı işgal etti ve yanaklarımdan kayıp, Jungkook'a düştü.

Ellerini yavaşça suratıma çıkararak mırıldandı. "Ağlama güzelim, sen ağladıkça kendimi öldürme isteğim artıyor."

Elleriyle gözyaşlarımı silerken, ona itiraz edecektim ama, konuşmaya devam etti.

"Jennie ile aramızda bir şey yok, tamam mı? Benden, ne kadar nefret edersen et, aynı ortamda bulunmak istemesen de, sadece dinle, tamam mı güzelim?" Beni kendine doğru döndürmüştü kucağında, iri cüssesinin arasında minicik kalmıştım.

Cevap vermem gerektiğini fark ettiğimde, dudaklarımı aralayıp onu, onaylayacaktım ama, birbirine değen dudaklarımız buna engel oldu. Sadece, başımla onaylamakla yetindim.

Minik bir gülümsemeyle, anlatmaya başladı.
"Seni ilk gördüğümde, sürülerimiz bir savaşın ortasındaydı, ve sen de ormanın içinde, ağlayarak anneni arıyordun, güzelim. Kahverengi saçların, parlak gözlerin, al al olmuş yanakların ile, o kadar güzeldin ki, yanımda öldürülen ve nehire bırakılan annem, o anda aklımdan çıkmıştı, sadece sen vardın. Paytak adımlarla yanıma doğru gelmiştin ve bana, hiçbir şey söylemeden sarılmıştın. Sanki, ne olduğunu biliyormuşçasına, sıcacık ellerinle, saçlarımı okşayıp gözyaşlarımı silmiştin. Oysaki, seni oracıkta öldürebilirdim ve sen, bunu biliyordun. Sizin sürünüz, buraya yaklaşana kadar, sen,benim kucağımda, minik ellerimizle, birbirimizin gözyaşlarını silmiştik. Sürünün yaklaştığını fark ettiğinde ise, dudaklarıma bir öpücük kondurmuştun, büyük bir gülümseme ve al yanaklarınla, annem bana böyle yapardı, demiştin. Kalkıp gitmeden önce de, isminin Taehyung olduğunu söylemiştin. Koşarak sürünün yanına gitmiştin ve, nasıl yaptığını bilmiyorum güzelim, ama, sürünü diğer tarafa yönlendirmiştin." İkimiz de gözlerinden akan yaşlarla, birbirimize gülümsedik.

Titrek bir nefes alıp devam etti. "O gün, savaşın ortasında, tam burada, ilk öpücüğümü ve kalbimi dudaklarına mühürledin güzelim."

Ehem, geçiş bölümüydü saygılar sevgiler efendim :")

Ve bir de, Las Vegas konulu bir TaeKook kitabı yayınlamak istiyorum, nasıl olur?

Hatta hemen şimdi yayınlasam?

Bir de, TaeGiKook kitabı yayınladım, belki bakarsınız,,,

💜💜💜💜

11

 unique, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin