6.Bölüm (Özgürlük)

1K 153 47
                                    

NATSU

"Çok değerli, Bayan Heartfilia,
Sana yaşattığım bu sürgün hayatı için içtenlikle özür dilerim ama o an ki şartları göz önünde bulundurduğumda bunu yapmam gerekiyordu. Şimdi ise suçlu olduğun konusunda yeterli araştırma yapmamış olmanın getirdiği pişmanlığı yaşıyordum. Sana hain muamelesi yaparken, hala ihanete uğradığım hissiyatından bir türlü kurtulamıyor oluşum bunun en büyük gerekçesi. Sürgün hayatını sona erdirip sana özgürlüğünü geri vermek için gereken bütün kanıtları toplayacağıma söz veriyorum. Seninle yakın bir zamanda yüzyüze görüşmeyi çok isterim, kapına dayandığımda benimle konuşacak kadar bana karşı yumuşamış olman dileğiyle."

Spitfire Krallığı Prensi

Derin bir nefes aldım ve içimdeki korkuyu unutmaya çalıştım. Çok zordu. Lucy'i kaybetme ihtimali içimi yiyip bitiriyordu ve şimdi bu prens bozması herif her şeyi mahvetmek üzereydi. Her şey yetmezmiş gibi bir de buraya geliyor oluşu, işleri sıkıntıya sokuyordu.

Lucy'nin gülerek yanıma geldiğini son anda fark etmiştim.

"Ah, mektuplar mı gelmiş?" yanıma yaklaştığında kalp atışlarım daha da hızlanmıştı çünkü mektubunu okuduğum her halimden belli oluyordu.

"Saraydan gelen bazı mektuplar sahte olabiliyor, o yüzden kontrol etmek için..." mektubu elimden alırken hiçbir tepki vermeyince bende susmayı tercih etmiştim.

"Önemli değil. Zaten senden bir şey saklamak gibi bir niyetim hiç olmamıştı." sessizce mektubu okurken yüzünü seyrettim, hiçbir ifade değişikliği olmamıştı.

"Demek buraya geliyor. Sürgün hayatı..." gülümseyerek bana baktı. "Aslında pekte sürgün gibi değildi. Her şey çok eğlenceliydi, sencede öyle değil mi?"

Titrediğimi fark edince soluk bir sesle "Değildi mi? Neden geçmiş zaman kullanıyorsun?" sorusunu ona yönelttim.

Suratında hafif hüzünlü bir ifade vardı.

"Bilmem, her güzel şeyin bir sonu olduğunu hatırladım, sanırım." yutkundum. Hayır, bunun sonu bu kadar çabuk gelmemeliydi.

"Özgür kalmak istiyor olmalısın, sana verdiğim sözü yerine getiren kişi ben olmadım, üzgünüm."

"Üzgün olmana gerek yok, hem ben zaten özgürdüm." Gülümsedi. "Senin sayende. Burda sarayda geçirdiğim onca zamandan daha güzel zaman geçirdim, bunun için sana gerçekten minnettarım."

Benim gülümsemem onunkine göre fazlasıyla sönük kalmıştı ve duygularımın birazını "Sanırım burdaki minimal yaşantımız sona eriyor." derken gözler önüne sermiştim.

"O kadar kısa sürede geri dönebileceğimi sanmıyorum. Her şey düzelene kadar en az bir kaç ay daha burda kalmam gerekecektir."

"Eski hayatına dönmek için sabırsız olmalısın." suratında yine mimiksiz bir ifade vardı.

"Pek sayılmaz."

Gözlerini kapatıp bana bakarken kızaran o güzel yüzüne baktım. Gülümseyerek "İtiraf etmem gerekirse sonsuza kadar burda kalsam bile şikayet etmezdim." dediğinde mutluluk denilen şeyin insanı sarhoş eden o etkisinin farkına varmıştım.

Üstelik bir gülümseme bir insanın dudaklarına ancak bu kadar yakışabilirdi. Dudaklarına ancak bu kadar... Ne ara bu kadar çok düşünür oldum ben. Düşünmeyi kes artık sersem.

Onu öpme isteğimi daha fazla içimde tutamamış ve yüzüne dokunurken sıcak dudaklarının tadına bakmıştım. En başında şaşkınlıktan hiçbir tepki veremeyip öylece kaldıysa da geri çekilmediğimi fark edince acemice öpüşmeme ayak uydurmaya çalışmıştı.

Gözden Düşmüş  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now