8.Bölüm (Ejderha)

963 163 47
                                    

LUCY

Natsu odadan çıkınca prensle yalnız kalmak beni biraz germişti. Bakışlarında insanın içine işleyen derin bir şey vardı. Sanki onun karşında tamamen çıplakmışsınız da sizi ruhunuza kadar görebiliyormuş gibiydi.

"Sizi dinliyorum." diyerek konuya girmesini sağlamak istedim.

"Kabalığım için bağışla. Güzelliğin başımı döndürdü."

Sıkıldığımı belli eden bir şekilde iç çekince, koltuğa oturup ciddi bir açıklama moduna girdi.

"Bak, o an kanıtlar vardı ve seni sürmek yapabileceğim en mantıklı hamleydi. Hem bu şekilde gerçek suçlular tedbiri elden bırakmış oldular."

"Beni yem olarak mı sürgün ettin yani?" sesim tahmin ettiğimden daha yüksek çıkmıştı.

"Bak, prenses." benim yükselen sesime karşılık ayağa kalkarken sakin kalmaya çalışan bir hali var gibiydi.

"Seninle az çok bir mazimiz var."

"Görünüşe göre yokmuş, ilk yargılanacak insan ben olduğuma göre, hemde konuşma fırsatı bile verilmeden."

"Odandan düşman krallığa yollanmış mektuplar çıktı, hemde senin imzanla!"

"Aptal mısın sen?!"

"Aptal mı?!" Suratındaki ifade şaşkın ve memnuniyetsizdi.

"Evet! Hangi ajan mesajlaşmalar sırasında kendi imzasını kullanır ki? Ve bu mektupları sen gelip beni yakala diye mi biriktireceğimi sanıyorsun?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Evet! Hangi ajan mesajlaşmalar sırasında kendi imzasını kullanır ki? Ve bu mektupları sen gelip beni yakala diye mi biriktireceğimi sanıyorsun?"

Bir süre boş boş suratıma baktıktan sonra kirpiklerini kırpıştırdı.

"Buna verebilecek bir cevabım yok."

Çok bilmiş bir ifadeyle kollarımı göğsümde birleştirdim. Geri çekilmesini bekliyorken üstüme yürümeye başlamıştı.

"Seni küçüklüğümüzden beri izliyorum, prenses. Sarayda kimse seni görmüyor sanıp ordan oraya koşuşturmacaların, tek başına bir yerlerde oturup kitap okumaların, insanlara karşı her zaman sevecen ama mesafeli oluşun, her şeyi biliyorum."

Sırtımı duvara verirken yutkunmuştum.

"Ne demek istiyorsun?"

Omuz silkti ve geri çekilirken soruma cevap vermedi. Sadece hafifçe güldü.

"Buraya özür dilemeye geldim, o yüzden uzatmayı planlamıyorum."

Onun için zor bir şeymiş gibi biraz bekledikten sonra gözlerini gözlerime dikmişti.

"Özür dilerim, hatamı telafi edip en kısa zamanda seni saraya aldıracağımdan emin olabilirsin."

Yutkundum. Buradaki günlerimin son bulmasını hiç istemiyordum. Kapıya doğru yürürken arkasından "Ne kadar sürer?" diye bağırdım.

Gözden Düşmüş  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin