the truth untold

gülümseme bana,

jimin: jungkookie.
seni görmek istiyorum.

jeon: bir üst katında oturuyorum, park.
evime gelebilirsin.

jimin: sahiden mi?
ama, olmaz ki jungkook.

jeon: olur, haydi gel bekliyorum.

jimin: jungkook.
şey
yine bahçede buluşsak?
bahçeyi sevmiyor musun, jungkookie?

jeon: seviyorum, fakat sürekli orada olmak seni de sıkmadı mı?
evime gelmeye çekiniyor musun, jimin?
söz, maskeni çıkartmanı istemeyeceğim.

jimin: ondan değil, jungkook.
sen sürekli gülümsüyorsun.

jeon: ve?

jimin: gülümsediğinde kumdan kaleme saklanabiliyorum.
evinde saklanamam, jungkook.

jeon: neden gülümsememden saklanıyorsun?

jimin: çünkü güzel gülümsüyorsun.
ben sana dudaklarımı göstermiyorum dahi.
hak etmiyorum, jungkookie.
senin güzelim gülümsemeni hiç hak etmiyorum.

jeon: demek güzel gülümsüyorum?
tuhafsın, park jimin.
seni çözmek istiyorum.

jimin: yapma, jungkook.
ben kapısını açmayı hiç istemeyeceğin bir kaleyim, üstelik kumdanım.
en ufak bir dokunuşunla,
yıkılırım jungkook.
tuzla buz olur, diğerlerinin arasına karışırım.
sen beni yıktığını fark etmezsin dahi,
fakat ben bir daha eski halime dönemem.

####
mutlu rüyalar.