ve hala seni istiyorum.

4.9K 521 278
                                    

yorumları bekliyor olacağım,
okuduğunuz için teşekkürler.
&

13 Eylül,
İsmini dahi duymadığım, yüz yüze gelme fırsatlarını her seferinde tepmiş alt komşumun mesajları ile uyandığım sabah.
Önyargı hatasına düşüp, onun kalbini ilk kırdığım sabah.
Tuhaftır ki, onca onunla sohbet etme çabalarımı cevapsız bırakmasına rağmen; istediği vakit nasıl da eline alabiliyordu beni.
Aniden, tahmin dahi edemeyeceğim mesajları beni şaşkına çevirmiş olsa da bunu ona belli etmemeye çalışıp heyecanımı büyük bir güçle bastırdığım sabah.
Günün devamında büyüsüne kapılacağımı bilmeden, maskeli oğlanımı ilk o sabah doğru düzgün tanımıştım.

Ya da, ben öyle sanıyordum.

23 Eylül,
Öncesinde eğlenerek yaptığım sıkıcı şeylerden bir adamın etkisiyle arınmış; hayatımı bir anda değiştirivermiştim.
Değişikliklerin yanlış, gereksiz olduğunu düşünen ben; nasıl da bir sevginin dokunuşuna muhtaçmışım meğer.

Ona tutkunluğum çok evvelsine dayanıyordu da, bunun bir tek ben farkında değilmişim. Onu yüzündeki o tuhaf, fakat tatlı maskesiyle gördüğüm her saniyeyi o günün gecesinde saatlerce düşünebilirdim. Beni gördüğünde doğruca evine kaçması, merdivenlerde rast geldiğimizde kafasını utançla eğip gözlerini benden sakınması; o vakite dek sesini dahi duymama izin vermemiş olmasına tezatla, bir mesajıyla tüm hayatına adım attığımı zanneden aptal kafam; elbette yine yanılıyordu.

Elbette ben yalnızca ahmak bir heriftim, sevgi benim neyimeydi?

13 Ekim,
Yirmi altı yaşını atlatan bir adama hayatının en mutlu anını sorarsanız, sizden önce birkaç saniye çalar; sonrasında yüzünü ekşitir ve şöyle söyler, ben enlere inanmam.
İnanmaz inanmasına, fakat onun da vardır enleri. Ailesiyle geçirdiği çocukluk yılları, bir en anı için uygundur örneğin; veyahut bir on sekizinci yaş günü kutlaması. Bir evlilik, bir çocuk, bir sınav stresi dahi hayata renk ekleyen bir en anıdır.

Fakat bu soruyu gelip de, hayatını olabilecek en boktan şekilde geçiren bana sorsanız; kumdan kale yapılmasını seyretmek diyeceğim.
Çünkü inanın bana, bir adamın kumdan kale yaparken ki heyecanını seyretmek; tüm o en anlarına bedel. Bir çocuğa sahip olmuyorum, bir yaş günüm de değil; fakat o adamın göremediğim surat ifadesi tüm aklımı ele geçirecek kadar kuvvetli.

Kumdan kale yapmak hiç bu kadar sevgi dolu olmadı; üstelik her gün, onunla tanıştığımdan itibaren tanrının her geçirdiği günü kumdan kale yapmaya harcıyorum.

Hayatımın sonunda enlerine kavuştuğunu zannediyorum.

Belki de yanılıyorum.

23 Ekim,
Meleklere inanır mısınız?

Şahsen ben, boktan bir eylül sabahına kadar inanmadığıma emin gibiydim. Mesaj sesleri beni en sevdiğim anımdan, o zamanlar bu uyku için geçerliydi, acı içinde çekip aldığında; melekleri becerebilirdim dahi.
Gel gelelim şimdi, tüm hayatımı bir meleğe adayacak kadar aptal olmam benim evrime inanmama sebebiyet veriyor.

Evvelinde inanmadığım onca şeye şimdi inanıyor olduğunu fark ediverdim, bunun iyi bir durum mu olduğu ise şu anlık meçhul.

13 Kasım,
Günlerim iki aydır tekerrür ediyor, öyle ki hayatım hiç bu kadar stabil olmamıştı.
Sabah bir mesaj sesi ile uyanıyorum; günaydın ve bir dolu sevgi sözcüğü, beraberinde tatlı bir ses kaydı. Ardından el-yüz temizliği, kıyafet değişimi ve kapının önünde kısa bir bekleyiş. Küçük bebeğim koşarak merdivenleri atlatıyor ve kucağıma atlayıveriyor, o an zihnime kazıyabileceğim kadar güzel, kokusu tüm ciğerlerimde tazelenmesinin ardından; bana gülümsediğini hissediyorum ve onunkine tezatla koca ellerim ellerini sarmalamış sarhoş bir halde cennetimize doğru yola koyuluyoruz.

the truth untoldWhere stories live. Discover now