DOSYA 2

1.1K 61 8
                                    

Yüzüme çarpan beyaz ışık ile bir çığlık attım. Çünkü ne olacağını biliyordum. Ben de gidiyordum. O çıkmaz duvarlar arasında bir son bulmaya.

"Bayan Paige hafızası ne olacak"

Diyen bir adam duydum. Bunu söylerken bana doğru eğilip göz bebeklerime ışık tutuyordu.

"Kalsın. Bize yardımcı olacak. Bu yüzden her şeyi hatırlaması gerekiyor"

Hayır. Hatırlamak istemiyorum. Ben Isyan'ın oyuncağı olmak istemiyorum. Tedavi diye tutturdukları o şeyi bulmalarina yardım ettim ve yeterince pişmanım. Ben bunu istemiyorum.

Kendimce "H-Hayır"diye mırıldanmaya başlayınca Bayan Paige 'i gördüm. Yüzüme eğildi.

"Bunu yapmak zorundayız. Teda..."

O kelimeyi bir daha duymak istemiyordum. Ben de bunu engellemek amacı ile yattığım yataktan fırladım. Bağırışlarım bütün odada yankılandı.Bunun ardından iki adam Bayan Paige'nin önüne geçti.

Yatağın üstünde ayağı kalkıp arkamdaki adama bir tekme attım. O sırada kafamı çevirip Bayan Paige'ye baktım. Odadan çıkıyordu ama konuşmamız bitmemişti.

Yataktan aşağı atladım ve o iki adama doğru koştum.Yandaki ecza eşyalarının bulunduğu demir kabı alıp birinin kafasına fırlattım. O sırada diğeri boynumdan yakaladı ve beni duvara yapıştırdı.

Kafam sert zemine çarptığında olayların farkına vardım. Canım yanıyordu ama boynum yüzünden değildi. Kalbim... Kalbim acıyordu.

***

Yüksek bir sürtünme sesi ile bulunduğun karanlık oda aydınlandı.

Boğazlanmamın ardından beni bu odaya koymuşlardı. Saatlerdir buradaydım ve bu sürenin sonunda tavandan ışık gelmeye başladı.

Tabi bu , odayı görmemi sağladı. Burası tahmin ettiğim yerdi. Beni oraya götürüyordu. Labirente...

Elimden sadece ağlamak geliyordu. Öylece yere yatmış ağlıyordum.

Yerde sürünerek yanımdaki erzak kutularından birine dayandım. Kafamı kutuya yasladığımda kemerimde bir not vardı.

"Bu SON"

Ava Paige sanırım Labirentin sonunu bu şekilde ifade etmek istemişti. Bir not ile. Fazla klişe.

Not ile ilgili düşüncelerimi kendimle tartıştıktan sonra notu odanın ortasına bıraktım ve yerime döndüm. Duvarların arada çıkarttığı sürtünme sesi beni sağır ediyordu ancak en çok korktuğum da bu sesin kesilmesiydi.

Uzun bir süre sonra korkum beni buldu. Ses kesilse de ardından daha yüksek bir alarm çaldı. Sonra odanın tavanındaki kapaklar açıldı ve yukarı baktığımda onlarca şaşkın surat gördüm.

Herkes birbirine bakarken aralarından biri aşağı atladı. Sarışın bir çocuktu. Çelimsiz görünüyordu. Hatırladığım kadarıyla ismi Newt idi.

Bana doğru yaklaştı. Fakat yerde gördüğü not onu durdurdu.

"Bu SON"

Notu okurken ardından iki çocuk daha atladı.Gally ve Thomas'dı onlar. Sarışın olan diğer ikisine döndü.

"Bu ne demek şimdi?"

Ikisinden de cevap gelmeyince bana baktı.

"Sen bunun hakkında birşey biliyor musun?"

Dediğinde arkasında duran Gally notu eline aldı.

"Daha adını bile hatırlamıyor ki çıkıntı. Bunu nasıl bilsin?"

Kutunun kenarına tutunup ayağı kalktım. Ismimi hatırlıyordum elbet.

"A-Abigail"

Dedim. Üçü de bana döndü. Sırayla isimlerini söylediler.

"Thomas"

"Gally"

"Ben de Newt"

Isimlerini zaten biliyordum. Tepkimi belli etmemek adına kafamı aşağı eğdim. Ardından kutuların üstüne tırmanıp dışarı çıktım.

Sanki uzun zamandır buradaymışım gibi hissettim. Her gün görüyordum nasılsa. Tabi farklı olarak ben de içindeydim.

Etrafa bakarken herkesin gözlerini bana diktigini fark ettim. Sonra da aklıma Teresa geldi. Korku dolu gözlerle "kutu" dan çıkan üçlünün yanına gittim.

"T-Teresa? O nerde?"

Dediğimde hepsi birbirine döndü. Gally bana doğru gelip yakama yapıştı.

"Onu nerden tanıyorsun çaylak! Nasıl hatırlayabiliyorsun!!"

Diyerek beni sarsarken diğer iki çocuk onu üzerimden çektiler. Thomas Gally'e döndü.

"Sakin ol! Ne yapıyorsun!"

Derken Newt'e doğru kafasını çevirdi.

"Newt sen Abigail'i çiftlik evine götür. Görevleri anlat tamam mi?"

"Tamam sen de Gally'i sakinleştir."

Thomas da başıyla onaylayıp Gally'i kenara çekerken Newt benim yanıma geldi.

"Evet bu taraftan."

Dediğinde tahta evlerin bulunduğu yöne yürümeye başladık.

"Şey ... Teresa? O burda mı?"

Sorumu duyunca onun da yüzünde Gally'nin ifadesini gördüm.

"Yoksa sende mi beni bogazlamak istiyorsun?"

"Oh Hayır Hayır. Öyle bir niyetim yok. Ancak ben de merak ediyorum. Nasıl hatırlıyorsun?"

Bu soru bana tuzak gibi geliyordu. Sanki ne cevap verirsem vereyim beni öldüreceklermiş gibi hissediyorum. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ediyorum.

Benim suskunlugumun ardından Newt de bir şey sormadı. Öylece eve yürüdük.

Hedefe vardığımızda Newt bana bir oda gösterdi. Ancak seçenekler arasında dışarıda yatmak da vardı. Tabiki ben de onu seçtim. Biraz huysuzlanmasina rağmen beni yattiklari yere götürdü.

"Iste oda yerine tercih ettiğin yer burası."

Dedi ve ellerini göğsünde birleştirdi.

"Teşekkür ederim. Neyse bir de şu görevler varmış. Onlardan da bahseder misin?"

Dediğimde hafifçe gülümsedi.

"Tabiki. Kayran'da herkes kabiliyetine gire görevler alır. Is bölümü yani. Yeni gelenleri genelde kolay işlerle başlatıyoruz. Daha sonra görevlerini seçiyorlar ve o işte iyi olanlar küçük mülakatlarla onları işe alıyor."

Anlattığı her şeyi biliyordum aslında ama sanki yeni duyuyormuşum gibi geliyordu.

Konuşurken etrafta o işleri yapan kişileri gösteriyordu. Ben de bir ağacın yanına geldiğimizde durdum. Ona döndüm.

"Peki koşuculuk? O ise kim alım yapıyor?"

Dediğimde aniden kafasını bana çevirdi ve o sırada benimde kafama dank etti.

"Sen onu nerden biliyorsun. Böyle bir görev olduğunu söylemedim."

/Eveeet hızla ikinci bölümü de huzurlarınıza sunuyorum umarım beğenirsiniz. Böyle şaşırtıcı bir son yapmak istedim. Diğer bölüm çok çok kısa bir zamanda gelecek. Ve daha da uzun olabilirrrr\

LABİRENT|İSYAN [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now