16.Bölüm: ZarfAraba radyosunda çalan şarkıyla bir müddet dışarıda takılı kaldı gözlerim. Bu geçmiş denen illeti atlatamayan bir ben mi vardım bu dünyada? Hayır. Sadece önüne bakmayı bilmeyen bir ben vardım. Bir insan, bir şeyleri geride bırakıp nasıl bakabilirdi ki önüne? Keşke bütün acıları içine hapsedip sakladığı gibi bunu da öğrenebilseydi küçük kalbim...
Bakışlarım ön cama doğru kayıp oradan Yağız'a döndüler. Bir eli sıkıca direksiyonu kavramış düşünceli bir şekilde yolu takip ediyordu kahveleri.
"Çilingiri aramam lazım önce," diye mırıldandı kurumuş dudaklarım. Uzun, gür kirpiklerini bir kez bile kırpmadan hala önüne bakıyordu. Sanırım dalmıştı. Beni duymuyor olduğunu düşünüp bir kez daha konuşacaktım ki, cevap vermesiyle sustum.
"Hallettim ben. Biz gittiğimizde orda olmuş olurlar." Gözlerini odakladığı yerden çekip dikiz aynasına baktı ve tekrar önüne döndü.
Görmese de başımı salladım. Az önce telefonuyla uğraşmasının sebebi buydu demek ki.
Bende araba durana kadar tıpkı Yağız gibi sessizliğimi korudum. Onun yanındayken bu sessizlik bile beni germekten çok huzur veriyordu.
Geldiğimizde Yağız ile beraber arabadan indik. Ben vakit kaybetmeden yukarı çıkarken, Yağız hemen ardımdan çilingirciyle birlikte konuşarak geliyordu.
Evimin bulunduğu kata adımımı atar atmaz, binada sertçe kapanan bir kapının sesi yankı yaptı. Ve hemen arkasından merdivenlerde gözüken ev sahibine baktım.
Tam yanıma gelmiş konuşacağı sırada elinde çantasıyla duran çilingirciye abiye baktı ve ip ile boynundan sarkan gözlüğünü taktı.
"Hayrola?" dedi ve tekrar bana döndü. "Bir de kapının kilidini mi değiştireceksiniz?"
Yağız umursamazca, "Evet." derken aynı anda bende, "Hayır." dedim. Şaşkınlıkla dönüp ona baktım. Kilidi değiştirmeyecektim elbette. Ev sahibinin küçük ve oldukça kısık bakan gözleri bizim üzerimizde dolaştı.
"Açık konuşacağım kızım. Aylardır bir sorun yaşamadık, kiramı tıkır tıkır ödedin ama son bir kaç ayın birikmişi kaldı. Müsemma gösterdim ama nereye kadar, o uçuk arkadaşının umurunda değil zaten. Şimdi de şu cam meselesi, arıyorum ulaşamıyorum. Bütün her şeyi üstüme yıkıp gittiniz sandım."
"Olur mu öyle şey? Camın kırıldığı gün kapıda kaldım, telefonum da içeride kalmış." Ev sahibine karşı olabildiğince mahçup hissettim kendimi. Kiralar ödenmiyor ne demekti? "Kiraları İklim ödeyecekti ama bana da söylemedi bir şey. Kapıyı açalım, öderim hemen."
Çilingirci çantasını yere bırakıp açarken Yağız soru sorar gözlerle bana bakıyordu.
"Yalnız kilidi değiştirmek falan olmaz. Belirli bir düzen var." dedi ev sahibi aksi bir sesle. Çilingirci kapıyla uğraşmaya başladı.
"Merak etmeyin, değiştirmeyeceğiz."
Memnun olmuş homurtular çıkararak ellerini arkasında birleştirdi ve gözlüklerinin üstünden sürekli çilingirciyi kontrol etti. Adama da hak veriyordum. Zarar görmek istemiyordu.
Önüme dönüp kollarımı birbirine bağladığımda Yağız ile çakıştı yine gözlerim. Gözlerindeki merakı okuyabiliyordum.
Kısa bir süre sonra kapı açıldığında hızlıca içeri attım kendimi. Hemen odamın yolunu tutarken evin kokusu bile beni huzursuz etmişti. Bunca zaman nasıl yaşamışım burada diye sorgulamıyor değildim. Ev bıraktığım gibiydi. İklim hiç gelmemişti demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kasvetli Renkler
Humor"Seni istiyorum..." diye fısıldadı dudaklarını dudaklarıma değdirip geri çekilirken. "Acılarını, yaralarını, yorgunluklarını, mutluluklarını... hepsini." ... Bazı izler vardır üzerinizde, ağırdırlar ama sırtınızda taşıdığınız hiçbir şeye benzemezle...