22.Bölüm: Seni İstiyorum
Yağız gittikten sonra ilk işim kapıları kilitlemek olmuştu. Ardından eve taşınan L koltuğun üzerine oturdum ve panikle neler olduğunu kavramaya çalıştım. Aradan saatler geçti ne Yağız geldi, ne de bir haber. Ona tekrar bir şey olacak hissiyle koca evde sıkışıp kaldım.
Korkuyordum. Neler olacağını bilememek beni korkutuyordu.
Ben zaten korkularımın esiri olmamış mıydım? O yüzden böyle bir hayatın içinde debelenip durmuyor muydum?
Bu bir felaketti. Ve bu felaketin en güzel yanıysa Yağız ve Baran'dı... Onların yanımda oluşlarıydı. Ben anlamıştım ki, her ne yaparsam yapayım o adam zaten hep bir gölge gibi arkamda olacaktı. Nereye gidersem gideyim hep bir adım arkamda olacaktı. Beni rahat bırakmayacaktı. Bu yüzden sevdiklerimden uzak durmak saçmalık olurdu.
Anlamam fazla zaman almıştı, çok geç olmuştu ama anlamıştım sonunda. Ne olursa olsun ne Yağız'dan, ne Baran'dan uzak durmayacaktım. Bu hayatın ne kadar kısa olduğunu bilmiyor muyduk? Ben kendimden, sevdiklerimden kaçmaktan çok yorulmuştum. O adam sıkılmamıştı, hayatımı mahvetmekten sıkılmamıştı. Ama ben çok sıkılmıştım. Çok yorulmuştum.
Peşime adam takacak kadar delirmişti. Benim ona hiçbir şey yapmamama rağmen bana karşı derin bir nefret duyuyordu. İçimi nedensizce rahatlatan bir şey varsa bütün bu olanların içinde, o da beni takip eden kişinin İklim olmamasıydı. Demek ki beni takip eden adam o'ydu. İklim değildi.
Saatler ilerledikçe sıkıntım artıyordu. Yağız'a bir şey olmaması için dua ediyordum. Beklemek denen şey gerçekten çok zordu. Yanaklarımı şişirip sıkıntıyla ofladım.
Ayağı kalkıp evi turlamaya başladım. Sanırım tutmak için geldiğimde bile, bu kadar dolaşmamıştım bu evi. Elim kolum bağlı, böylece beklemek beni deli ediyordu. Neden haber vermiyordu Yağız. Çıkıp onu aramak geliyordu içimden ama yapamazdım. Evden çıkmamam gerektiğini söylemişti.
Bekledikçe aklıma daha kötü şeyler geliyordu. Gözlerimin önüne sürekli Yağız'ın vurulduğu o an düşüyordu. Bunun bir sonu olmalıydı. Salona geri dönüp telefonumu elime aldım ve saate baktım. Akşam olmuştu ama hala Yağız ortalıkta yoktu.
Ne yaptığımı bilemez bir şekilde alt dudağımı ısırdım ve ezbere bildiğim o numarayı tuşladım. Daha fazla ne kadar arka planda kalıp her şeyi izleyebilirdim? Kararsız kalmanın hiçbir mantığı yoktu. Artık korkak olmamalıydım, sevdiklerim için kollarımı göğsümde birleştirip öylece bekleyemezdim.
Telefonu kulağıma götürüp çalışını dinledim. Sebepsizce kalp atışlarım hızlanmıştı. Oturarak konuşamayacağımı fark ettiğimde tekrar ayağı kalktım. Ellerim buz kesmişti. Boynum uyuşuyor, bacaklarım titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kasvetli Renkler
Humor"Seni istiyorum..." diye fısıldadı dudaklarını dudaklarıma değdirip geri çekilirken. "Acılarını, yaralarını, yorgunluklarını, mutluluklarını... hepsini." ... Bazı izler vardır üzerinizde, ağırdırlar ama sırtınızda taşıdığınız hiçbir şeye benzemezle...