1. Bölüm - Seni Hissedebiliyorum

5.7K 721 492
                                    

Yin'de Yang, Yang'ta Yin olanlara...

Macera kaldığı yerden devam ediyor.

•Ailemizi birlikte büyütelim!

Keyifli okumalar...

———-

2006

Yaşlı kadın, kağıdın üzerine kondurduğu fırçasını kaldırıp, bardağa daldırdı. Koyu renk, berrak suda dağılırken derin bir nefesi ciğerlerine yolladığı sırada, bunu huzurla izledi.

"Yine bir resim mi?" diye sordu hemen arkasından yaklaşan bir ses.

"Evet... Resimlerde buluyorum, onlarda saklıyorum."

"Seni bazen anlamıyorum," dedi ses sözü yeniden alıp. Kadının çaprazındaki sandalyeye otururken, açık pencereden içeriye doluşan rüzgarın saçlarını süpürmesine izin verircesine kaldırdı çenesini. "Benimle konuşurken bile, şu sırlı sözlerinden taviz vermiyorsun."

Kadın, çehresindeki tebessümü arttırırken söze girdi yeniden. "Ben de senden öğrendim, Uriel. Senin de az kalır yanın yok."

Melek, dudaklarını birbirine bastırıp, çenesini hoşnutça sıktı. "Sen sözlerimin anahtarı oldun. Bu yüzden, ikimizden başkasının anlayamayacağı süslü cümlelere vuruyorum kendimi."

Kadın, elindeki fırçayı bırakıp ona doğru döndü. Karşısındaki bedeni inceledikten sonra kafasını eğerek, kırışmaya başlayan ellerine baktı. "Çok uzun yıllar oldu... Birlikte çok yol kat ettik, Gökyüzü Meleği," sakince mırıldandıktan sonra, derin bir nefes alıp önüne döndü.

"Ne demeye çalışıyorsun Naime?" diye sordu Uriel. Yüzündeki tebessüm tereddütle solarken, fâni formunu kontrole almak için nefesini hızlandırdı.

"Torunum. Açelya... Çok küçük olmasına rağmen görüyor. Onun perdesi daha ince..." Eline aldığı fırçayı herhangi bir boyaya bulandırmadan, öylece suyu batırıp gezdirirken devam etti. "Eğer, ileride bir zaman bana bir şey olursa ve yaşı geldiğinde onun yanına da elçi görevlendirilirse, bu kişinin sen olmasını istiyorum," sözlerini bitirdikten sonra meleğe döndü. Gözlerindeki nurlar titreşirken, huzurla doldurdu ciğerlerini. Sözleri dilinden dökebilmek için, günlerdir kendi kendine prova yaparken, nihayetinde meleğe söyleyebilmişti bunu. Dilinden çıkacak bir sözü, ikiletmeye kalmadan kabul edeceğini biliyordu. Meleğin, torunu Açelya'yı en az kendisi kadar tanıdığını da biliyordu. Her ikisinin de önünde büyümüştü. Her ikisinin önünde ilk adımlarını atıp, ilk kelimesini söylemişti.

"Neden böyle konuşuyorsun?" Garipsedi melek. Kalbinde oluşan taşı yok etmek için herhangi bir bakış aradı. Bu kaçınılmaz gerçeği düşünmek dahi istemezken, şimdi dillerden dökülüyordu.

"Yapma ama melek... Elbet bir gün."

"Naime..."

"Emanetimi sahiplenecek misin?" dedi kadın, onu dinlemeyerek.

"Naim-"

"Sahiplenecek misin?" Yeniden sordu.

Uriel, adem elmasını hareket ettirip sertçe yutkundu. Gözlerini birkaç kez hızla kırparken eğdi kafasını. "Tamam. Sahipleneceğim..."

Naime, mahcubiyete kaçan çehresini toplayıp gülümsedi. Çenesinde oluşan küçük bir titreşim, midesinin üzerinde uçmaya hazır kelebeklerin katili olurken, derince yutkundu. "Yeşil Kanat'ı gördüm," diye döküldü sözler dilinden. Uriel, bahsettiği ismi çok iyi biliyordu. Naime'yi belki de ilk kez bu kadar solgun görüyordu karşısında. Kalbi acıdı. Sanki, yaşadıkları tüm o anlardaki tebessümler, şimdi hançer olmuş da meleğin kalbine batıyordu tek tek...

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin