-Özel Bölüm-

1K 173 194
                                    

SÜRPRİZ!
Biz geldiiiiik!

Merhaba Fâniler'im!
Burayı özlediniz mi?(: Ben çok özlemişim...

Sizlere de söz verdiğim gibi, özel bölümü bir an önce yazıp, paylaşmak istedim.

Yorumlarınızı merak ediyorum! Lütfen bol bol yorum kondurun.
Sizi seviyorum, keyifli okumalar!

———-

Güneşin parlak ve sıcak ışınları, Açelya'nın havaya kaldırdığı parmakları arasından çehresine kadar dokundu. Bir bankın üzerinde oturmuş, kalbinin alabileceği tüm huzurla birlikte bulutlara kaldırmıştı başını. Yaşanılan hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar, aylar önce garip bir uyku selinde olan kendileri değilmiş gibi, yıkımdan kurtulan gökleri altında, yazın son demlerine elvada demek için ıçıkmışlardı evlerinden.

Meleğini düşündü. İki haftayı aşkın zamandır görmemişti onu. Fazlasıyla özlemle doluydu. Ferda ve Özge, bugün tatlı bir kaçmak yapıp, şehir dışına gezintiye gittiklerinde ise Aras'ın fikri ile onlar da atılmıştı sokaklara. Cesaret Meleği, Melez'ine, fâni aleminde hiçbir kuralı çiğnemeden kalabileceğini söylediğinde, dünya yüzeyinde o ikisinden daha mutlu canlılar yoktu herhalde.

Başını eğdiğinde gülümsedi. Koynuna düşürdüğü ellerine baktığı sırada, tam sevdiği yaramazın nerede kaldığını düşünmüştü ki, yüzüne vuran güneşi kapatan koca beden durdu önünde. Uzun boyunu süzerek kaldırdığı bakışlar sırasında aniden, "Güzellik!" diye sesini duyurdu Aras.

Çehresine konan en güzel gülüşüyle ona bakmaya devam etti Açelya. "Hayır, anlamıyorum insan da değilsin? Neye ihtiyacın oldu da gittin?" Tatlı bir yakarış bıraktığında, onun gibi alaya sürdü mimiklerinin kontrolünü.

Aras, geniş gülüşünü yaramaz bir somurtkanlıkla bozdu bir anda. "Ah... Fâni değilim diye işim olamaz mı?" Eğilip, banka oturdu. Kolunu, sevdiği kızın yaslandığı yere uzattığında, kanatları altına almış gibi hissetti. "Çok mu özledin?"

"Hıı..." Yüzünü ekşitse de daha sonra gülümsedi. "Her neyse, ne yaptın? Söylesene bana da."

"Bilmeni istedeydim, yanında yapardım."

"Aras?"

"Açelya?"

Birbirlerine bakan çehrelerde, biri alaya karışık gülümserken diğeri kıstığı gözlerle bakıyordu. Ebyaz, sırtını banktan hışımla çektiğinde, Açelya'nın hemen önüne getirdi başını. Öyle ki burunları birbirlerine değecekti neredeyse... Kız, beklemediği harekete karşılık birkaç saniye içinde hemen geri çekildiğinde, bir şeyler gevelendi. Kızıl saçlarına doladığı bandana tarzı esnek kumaşı çözüp, yeniden düzeltmeye koyulduğunda, onun bu halini büyük bir zevkle izlemeye koyuldu Melez.

"Nereye gideceğiz?" diye sordu kız.

"Nereye istersin?"

"Bilmem." Yapamadığı bandanayı saçlarından bir kez daha ayırdıktan sonra, ensesine akan tutamları eliyle süpürdü. Eylül ayının ilk haftasında olmalarına rağmen hava, bunaltıcı derecede sıcaktı. "Lunapark olur mu?" diye sordu, aklına gelen ilk fikri sunarak. Birkaç saniye sonra kulağına dolan kıkırtıyla yönünü çevirdi. "Neden güldün?"

Omuz silktiği sırada, "Daha iyi bir fikrim var," diye konuşmaya giren Aras, kızdan gelen soruyu es geçerek sıcak bir tebessüm yolladı. Saçlarına bağlamaya çalıştığı kumaşı kendi eline almasının ardından birkaç düzeltme yaptığı esnada devam etti sözlerine. "Daha sessiz ve daha güzel bir yere gidelim." Mavi gözleriyle ona bakan kızın ensesine götürdüğü ellerini, baş ucuna kadar çıkarıp, tuttuğu kumaşı nazik olmaya çalışarak yavaşça bağladı. Hareketleriyle kombin oluşturan ses tınısı, "Sadece biz olalım," diye devam ettiğinde, biten bağlamayla indirdi ellerini. Yapıp, yapamadığını görmek için bir süre inceledi yüzünü. Nasıl da güzeldi... Mavi gözleri, hem okyanus hem de gökyüzüydü adeta. Burnu ve yüzüne hafifçe yayılmış çilleri, çekiciliğine imza atan bir başka olaydı... Baktıkça bakası geliyordu. Ve hepsinden de en önemlisi; artık, bunu özgürce yapabiliyordu. Tam bu sırada yakaladığı mimiklerle çehresindeki tebessüm büyüttü. "Şuna bak," dedi birden. "Sanki, beni öpen sen değilmişsin gibi davranıyorsun, Kızıl Güzeli."

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin