3. Bölüm - Ev

2.9K 610 164
                                    

•Ailemizi birlikte büyütelim!

Keyifli okumalar.💙

———-

Şafağın sökülmeye başladığı an gelip geçti. Güneş ışınlarını haberci olarak yolladıktan sonra nihayetinde yüzünü lütfederken, içimdeki karanlığa temiz umutlarımın ışınları uzanmış, anlayamadığım bir şekilde yüreğimin ortasında bir heyecan filizlendirmişti.

Gece birkaç saat uyuduktan sonra soğuk bir banyo yapıp, temiz kıyafetlerle dışarıya atılmıştım. Bu kez bir yere gittiğim yoktu. Aksine yine evdeydim. Çatısında. Yan komşunun bahçesinde bana ıslık çalan merdiven, güneşten önce şehri dolaşmamı engellemişti. Bu ıslığa ek ses olan rüzgar, kısalan saçlarım arasından boynuma vurduğunda, şah damarıma kadar işleyen düşünceyle fazla beklemeden harekete geçirmişti.

Yıldızlar tamamen silinmiş, siyahı çalan lacivert gökyüzü, morarmasının ardından pembeleşmiş sonra sararmışken şu anda da maviliğe  tamamen adım atıyordu. Pamuğu anımsatan bulutlar ise her zamanki hallerinden daha da hızlı bir şekilde ilerliyordu.

Sessizliği yarıp gelen araç motoru kulağıma kadar ulaştığında olduğum yerde dikkatlice doğrulup sesin geldiği yöne baktım. Yolun karşı tarafındaki evde takım elbise içindeki bir adam, aracıyla yola girdikten hemen sonra acelesi olduğunu oldukça belli eder şekilde hızla uzaklaştı. İşine geç kalmış olmalıydı. Saatin kaç olduğundan haberim yoktu, fakat saatlerce izlediğim maviliğin can buluşu, saatin sekiz olduğunu düşündürüyordu bana.

Fakülte için hazırlanmaya başlamam lazımdı. Fakat yine gitmek istemiyordum ve bu sese bir kez daha kulak verecektim.

"Açelya!" Kulağımı tırmalayan bir ses, ismim şeklinde netlik kazandığında yatırdığım yerden kaldırdım başımı. Dikkatli bir şekilde oturur pozisyona geçerken sesin geldiği yöne baktım. "Bir baykuş olmadığın kalmıştı," diye yakınarak duyulan ses, Özge'ye aitti. "Ne yapıyorsun kızım sen? Aklın o kadar mı gitti, ben anlamadım ki?"

"Manzarayı görsen öyle söylemezsin," diye yanıtladım. Dudağımdaki anlamsız tebessümü fark ettiğimde hızla soldurup, bakmaya devam ettim.

"Ben göstereceğim sana manzarayı. Adı da, "Devamsızlıktan Sınıf Tekrarı Tablosu." Nasıl ama?" Hiddetli sesini dindirdikten hemen sonra etrafı gözleriyle kolaçan etti. Merdivene birkaç adım yaklaşırken eliyle yeri gösterdi. "Şuraya bir dakika içinde inmezsen olacaklara ben karışmam, haberin olsun."

Herhangi fiziksel ya da sözel faliyete girmeden önce onu inceledim. Oldukça ciddi duruyordu, fakat söyledikleri küçük bir miktar dahi ne germiş ne de korkutmuştu beni. "Fakülte için geldiysen eğer, zahmet etmişsin, gelmeyeceğim. Lütfen beni zorlama."

"Aşağıya in, öyle konuşalım."

Derin bir nefes alıp gökyüzüne son kez kaldırdım başımı. Beyaz pamuklar hızlarını azaltmış, neredeyse durma noktasına gelmişlerdi. Havanın belki de en yalın haliydi. Saatler ilerledikçe koyu renge bulanıp siyahı çalacaktı. Küçükken kendime hep söylediğim gibi; insanların günahı, gökyüzünü de karartacaktı. "Geliyorum," dedim duyacağı bir şekilde. Merdivene yöneldiğim an, o da alt taraftan sıkı sıkıya yapıştı tahtalara. Yaklaştığım saniyelerde ise bırakıp geriye çekildi.

"Ben boyunun ölçüsünü alacağım ama... Neyse," mırıltısını durdurup eve doğru yöneldiği saniye ben de arkamdaki merdiveni elime geçirdim. Gittiği rotanın aksi yönünde ilerlediğimi görmüş olmalı ki şaşkınca duyurdu sesini; "Nereye?"

"Olduğu yere bırakmaya."

"Ne demek olduğu yere, izinsiz mi aldın onu?"

"Ödünç aldım diyelim." Aralık kapıdan içeriye girerken, elimdekini  yeşil bahçede sahip olduğu eski yerine koydum. Hızlı adımlarla kendi evime ilerlediğim sırada Özge'nin şaşkın bakışları oltaya takılmış balık misali yakaladı beni.

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin