23. Bölüm - Baş Melek

1.4K 262 203
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Hoşgeldiniz Fâniler!
Uriel ve Ebyaz başta olmak üzere, karakterlerimle sizin değerinizi hissetmek istiyoruz...
Sizi seviyor ve gökyüzüne boyuyoruz.💙

Beni ve Yin Yang Serisi'ni sevenleri, kitaba katılan oy ve yorumlardan anlamaya devam edeceğim.(:

————

Sessizliğin göbeğine sıkıca sarılan salon, içinde barındırdığı üç kişiyle birlikte bir müddet daha korudu tutumunu. Açelya, hızlanan göğüs kafesine götürdü elini. Saniyeler içinde o kadar çok şey düşünmeye başlamıştı ki, bu haline kendisi bile şaştırdı. "Ona ne olacak şimdi? Ya o melek, Erelim'e zarar verirse?" diye sordu, bedenini yanına kadar taşıyan meleğe bakıp.

"Veremeyecek," dedi Uriel. Yüzünde öyle bir ifade oluşmuştu ki, kaşlarını çatmadan edemedi kız. Yine, bir şeylerden habersiz olduğunu anladığı sırada, kısık kahkaha atmaya başlayan Melez, gittikçe yükselttiği ses tonuyla dolgun bir şekilde haykırdı gülüşünü. Melek, havaya kaldırdığı eliyle küçük bir daire çizince, şekli oluşturduğu yerden yayılarak tozlaşan bulutlar, koca evin her duvarına değene kadar ilerlediler. "Burası bir göl oldu," diye devam eden melek, planladıkları şeyleri söyleme vakti geldiğini düşündü. "Balığı da buraya çağırdık. Karnını doyurdu ve gitti." Gittikçe aralanan dudakları, inci gibi dişlerini zerafetle resmetti çehresinde. "Ve olta, biziz."

"Yani, Erelim kendisini yem olarak kullandı," diye konuştu hemen Açelya. "Akatriel'in hiçbir şeyi düşünmeden, anında yakalamak isteyeceği bir yem oldu, değil mi?"

"Aynen öyle." Koltuğa oturup, geriye yaslandığı sırada güldü Umut. Gözleri öylesine parlıyordu ki, kendilerine ait sesleri olsa, her köşeyi kendi kahkahalarıyla dolduracaklardı. Kendilerine dönen avantaj, onu ve bedeninde dönüp, duran özünü manevi enerjiyle besliyordu.

"Bir insanı öldürmedi..." Aynı şekilde gülümseyen Açelya, kalbinin hemen üzerinde kıpırtıyla canlanan heyecanını, damarları içinden dağılarak bedenindeki her hücreye gittiğini hissetti. Nasıl şüphelenmişti ki, gerçekten bir fâniyi öldürdüğünden? Kendi alnına, avuç içiyle minik bir tokat geçirdiğinde, "Çok zekice!" diye söylendi. Koltuğa oturduğu sırada, salonun tüm karizmasını kendisinde toplayan tabloya çevirdi bakışını. "Bir kez daha, doğruyu bulmak için, Yin Yang olundu. Bu sembolün, hayatı bu kadar etkileyebileceğini düşünmemiştim. Sizinle birlikte tam değerini ve anlamını hissettim."

"Evet," dedi Aras. "İlk görüşte saçmalığına değindiğim için, kendime kızmıyor değilim." Diline sürdüğü sözler sırasında üzerinde hissettiği bakışlara döndü hemen. Bu tabloya karşı beslediği şeylerin gözlerle görülmesini, nedensizce istemiyordu. "Akatriel'i bir şekilde bitireceğiz, o tamam. Peki, şifre ne konumda?"

Melek, Ebyaz'ın sözlerinden hemen sonra, avuçlarına getirdi bulmacayı. "Perdeyi kaldırıyorum, dikkatli şekilde konuşalım," dedi ilk önce. Gelen onaylardan sonra kubbe şeklinde kapanan bir toz bulutu, meleğin parmak uçlarına kondu naifçe. "Bulmacada, cevaplar olduğuna eminim," diye konuştu. "Bunu, özgün şekilde yazmadı, İbranice. Ama gizleyerek yazdı."

Açelya, öne eğilip, dizlerine yasladı dirseklerini. "Evet, bunu anladım fakat bu bulmacada anlatmak istediğini, sadece böyle anlayamayız. O dört sembolü de bir araya getirmek zorundayız."

"Bu konuda endişelerim var." Aras, birleştirdiği parmaklarını dudaklarına bastırırken mırıldanırcasına konuştu. Kısık gözleri bir şeyleri düşünürken onun endişelendiğini ilk kez duyan Açelya, aynı endişenin hırçın rüzgarına maruz kaldı. "Bilirsiniz, hiçbir şey bu kadar kolay olmamalı. Tamam, kendi aramızda oldukça zor dönemler geçirdik ama dediğim gibi, bu kendi aramızdaydı," diyerek kalktı ayağa. İnip, kalkan göğsü her zamanki hareketi aksine oldukça yavaştı. "Savaşın soğuk olduğunu da biliyorum. Silahlardan ziyade, beyinlerin savaştığı bir olay. Buna rağmen oldukça kayıplar verildi. Oğuzhan, Blaef... Naime. Ama biz, bu düşmanları bizzat göremedik."

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin