15| Aslında ben de farklı biriyim sanırım.

20.1K 1.8K 1.4K
                                    

"Neden inanmıyorsunuz Tanrı aşkına!"

Çıldıracağım şimdi. Gerçekten çıldıracağım. Zehirlenmemize rağmen mutlu mutlu yurda dönmüşük. Daha doğrusu mutlu olan bir tek bendim ama neyse. Odaya girdiğimizde Hoseoklara birkaç saniye nefes almaları için zaman vermiş, ardından -tamam kabul ediyorum biraz taramalı tüfek gibi konuştum ama önemli değil- Jungkookla olan konuşmalarımızı anlatmıştım onlara.

Jimin sadece düz bir ifadeyle bakmış, ardından iç geçirerek omuz silkmişti. Hoseok ise inanmadığını söylemiş, ben neden inanmıyorsun diye sordukça da omuz silkmişti.

"Cidden.." diyerek ellerimi şakaklarıma götürüp bastırdım ve ikisine bakış atarak oturduğum yerden kalktım. İki dakika sevincime ortak olsalardı ne olurdu?

"Sağolun ya" diyerek tepkimi koymuş ve itiraz dolu, gitmemem için söyledikleri cümleleri duymamazlıktan gelerek yurttaki televizyon odasına gitmiştim. Kimse olmuyordu burada, çünkü televizyon külüstürdü. Hatta bazen sadece ses oluyor, görüntü olmuyordu.

Tahmin ettiğim gibi boş olan serin odada kendimi koltuğa bırakmıştım. Arka cebimden telefonumu çıkardığım sırada telefonum çalınca oflayarak arayana baktım. Ablamdı. Muhtemelen müdür onları aramıştı.

Yine de şu telefonda konuşmayı hiç sevmiyorum kardeşim ya.

"Efendim?" Demiştim iç geçirerek telefonu açarken.

"Taehyung? İyi misin? Zehirlenmişsiniz?"

"Evet, öyle oldu. Ama iyiyim merak etmeyin. Sen nasılsın? Uzun zaman oldu"

"Biz iyiyiz sen merak etme. Şu an ne yapıyorsun? Dinlen biraz. Yediklerine de dikkat et bebeğim, tamam mı?"

"Tamam, dikkat ederim" diyerek hafifçe gülümsemiştim. Bebeğim ne ya?

"Şimdi kapatmam gerekiyor, tatilde yine ekme bizi. Eve gel. Olur mu? Özledik seni"

"Tamam abla, gelmeye çalışacağım. Görüşürüz" diyerek vedalaşmış ve telefonu kapatmıştım. Dudaklarımda oluşmasını önleyemediğim gülümseyişimle beraber telefonumu yere bıraktığımda derin bir nefes de vermiştim. Ablamı gerçekten özlemiştim. Bu tatilde kesinlikle eve gitmeliydim.

İç geçirerek sağıma doğru dönmüş ve kumandayı zar zor alarak televizyonu açmış, izlemeye başlamıştım. Bir animasyon filmi vardı.

Zootopia.

Gördüğüm tavşan dikkatimi çekereken bunu Jungkooka benzetmiştim bir an. Bu yüzden animasyon filmi daha da ilgimi çekerken sesini açmış ve izlemeye devam etmiştim.

Yer yer güldüğüm animasyonu gerçekten beğenmiştim. Tavşanla turuncu şey, yani tilki birbiriyle didişiyordu ve bu çok sevimliydi. Bir an Jungkook ve kendimi o şekilde hayal ettiğimi söylesem yalan olmazdı sanırım.

Zaten yorgun olduğum için bedenim mayışma, gözlerim iyice kapanma moduna geçmişti ki kapının sertçe açılmasıyla birlikte resmen sıçramıştım. Kalbim, korktuğum için hızla atarken içeriye giren kişinin Jungkook olması ayrı bir hız kazandırmıştı kalbime.

Jungkook sinirliydi.

Hem de çok sinirliydi. Burnundan soluyordu resmen. Böyle, kulaklarından ateş fışkırıyordu resmen. Göğsü sertçe inip kalkıyor, ellerini kendisini sakinleştirmek adına saçlarına daldırıyordu.

Beni fark ettiğinde ise şaşırmış ve bir anda duraksamıştı. Ona nasıl bir ifadeyle bakıyordum bilmiyorum ama bir an garip bakışlarının hedefi olmuştum.

"Burada ne işin var?" Demişti hafifçe ters çıkan ses tonuyla birlikte. "Dinlenmen gerekmiyor mu senin?"

"Dinleniyorum işte?" Diye mırıldandığımda oflayarak L koltuğun bir ucuna oturmuştu.

Archer: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin