Sabah beni uyandıran şeyin Jungkookun öpücükleri olmasını isterdim, fakat değildi. Hoseokun beni üzerinden resmen atması ve kolumu sertçe duvara çarpmamla birlikte inleyerek uyanmıştım. Hoseok ağır uykusuna devam ederken onun bu uykusundaki asi alışkanlıklarını kesip doğramak sonra da köpeklere yem olarak vermek istemiştim.
Sızlayan dirseğimi ovuşturarak bana sırtını dönmüş arkadaşıma bakmış ve iç geçirmiştim. Hoseok her zaman yapıyordu bunu. Ne zaman onunla uyusam ya sabah kendimi yerde buluyordum ya da duvara bir yerlerimi çarpıyordum.
"Uyan" demiştim mızmızlanarak omzunu iterken. "Aptal. Uyansana"
"Git başımdan" demişti boğuk bir sesle. Gözlerimi devirip oflamış ve hiç düşünmeden onu iterek yere düşürmüştüm. Ne olduğunu anlamadan kendini yerde bulan arkadaşım bana anlamsız bakışlar attıktan sonra oflamış ve yumruğunu iki kez yere vurduktan sonra kalkmıştı.
"Uyandırma şeklini sikeyim senin" demişti tekrar kendini yatağa bırakırken.
"Asıl ben o dediğinden yapayım. Yine kolum moraracak senin yüzünden." Diyerek dirseğimi ona gösterdiğimde omuz silkmişti.
"Farkında değildim" diyip gözlerini kapattığında güçsüz yumruklarımı göğsüne isabet ettirmekten çekinmemiştim. Gülerek beni kollarının arasına çektiğinde itiraz etmeyip göğsüne sokulmuştum.
"Acıdı mı çok?" Dediğinde dudaklarımı büzerek başımı onaylar anlamda sallamıştım. Gülümsemesi genişlerken parmaklarını çarptığını dirsek bölgemde gezdirmeye başlamıştı. "Üzgünüm"
"Değilsin. Şerefsiz"
Çocuk gibi çıkan sesime karşın kıkırdadığında ben de istemsizce gülmüştüm. Sonra yattığım yerden kalkıp onu da kaldırmış ve hazırlanmasını söylemiştim. Ben de odama gidip üzerimi değiştirdikten sonra odasına geri geldiğimde onun hala banyoda olduğunu fark edip oflamış ve yatağa bırakmıştım kendimi. Telefonumu komodinin üzerinden alıp Jungkooku aramıştım. En azından sesini duyabilirdim.
"Günaydın"
"Günaydın güzelim" demişti boğuk bir sesle. Gerçekten yeni uyanmış olmalıydı.
"Uyandırdım mı seni?"
"Evet. Ama sorun yok. Zaten kalkmam gerekiyordu"
"Oh.. neden ki?"
"Seongwoo'yu gönderip Yoongiyi görmeye gideceğim" dediğinde sanki görebilecekmiş gibi dudaklarımı büzmüştüm.
"Sen mi götüreceksin onu? Arabanla?"
"Evet" dediğinde onun da bu durumdan hoşnut olmadığını hissedebilmiştim. "İstemiyorum ama gittiğinden emin olmak istiyorum. Ve bir daha böyle saçma durumlarla karşı karşıya kalmamak için de anneme bir iki şey söyleyeceğim"
"Anladım. Yine de çok kafana takma. Bunlar beklemediğimiz şeyler değildi sonuçta."
"Olsun. Ben rahatsız oluyorum" dediğinde kapısına tıklandığını duymuştum. Ardından da kapısının açıldığını. Seongwoo'nun konuştuğunu duymuştum ama ne dediğini anlayamamıştım. Tamam, demişti Jungkook ona karşılık olarak. Geleceğim birazdan. Sonra da bana dönmüştü.
"Orada mısın?"
"Evet evet. Buradayım. Ne dedi?"
"İşinin olduğunu ve gitmesi gerektiğini söyledi"
"Oh.. tamam. Sen kalk o zaman. Bir an önce bırak onu gideceği yere."
"Tamam güzelim. Sen de eğlenmene bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archer: taekook
FanfictionYurtta kalmayı hep sevmişimdir. Özellikle de seksi bir sporcu bir kat üstte kalıyorsa. Not: Ficim t/aciz içermez. Linç için gelenler istediği bölümü kontrol edebilir, (bahsedilen bölüm 5. bölümdü, bakabilirsiniz ve panomdan açıklamalara bakabilirsin...