13: meeting(?)

2.7K 223 40
                                    

Kafeye gitmeden önce Arin unnie ile buluşmuştum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kafeye gitmeden önce Arin unnie ile buluşmuştum. Arin unnie de benim için çok değerliydi. Buluşamadığımız zaman beni arardı ve birilerini çekiştirirdik. Onunla tanışmam Chan sayesinde olmuştu, Arin onun arkadaşıydı ve biz de birden bire yakın olmuştuk. Arin unniye Jisung'la olanları anlatmamıştım ama bir şeylerin ters gittiğinin farkına varacaktı. Özellikle kafeye girdiğimizde oluşacak olan çekilmez elektrik akımı gerim gerim ortamı gerecekti. Chan oppa her şeyin iyi olacağını söylemişti ama korkuyordum. Özellikle beni korkudan şeyler arasında Jisung'un Haneul'ı da getirme ihtimali vardı. Belki de Haneul ona izin vermezdi ve Jisung da gelmezdi. Nasıl olsa Haneul'a soruyordu her şeyini. Üstelik sevgili bile değillerdi, sevgililerdi  de benim mi haberim yoktu?

Arin bana bir şeyler anlatmakla meşguldü ama ne hakkında konuştuğunu kesinlikle bilmiyordum. Benim aklım başka bir yerdeydi. "Arin Unnie, özür dilerim ama anlattıklarını dinlemedim. Jisung'la aramız bozuldu, diğerleri de tepkili gibi duruyor. Bir tek Jeongin öyle görünmüyor. Anlayacağın aklımı kurcalayıp duruyor ve ben kendimi çok çaresiz hissediyorum. Chan Oppa, her şeyin düzeleceğini söyledi ama yine de korkularım var. Sana Haneul ve Jisung'u anlatmıştım, değil mi? Her şey o konu yüzünden başladı, Haneul'ın huyunu en iyi ben bilebilirim. Jisung farkına varamıyor çünkü gözleri aşkla bürünmüş. Ona karşı çıktığım için suçlu ben görünüyorum."  Soluksuz söylediğim cümleler sayesinde nefes nefese kalmıştım.

Birinin beni rahatlatmasına ihtiyacım vardı. "Soomin-a, Chan her şey düzelecek dediyse ona güven. Lütfen sakin ol ve gülümsemeyi unutma. Eminim diğerleri de unutacaktır, belki de sen kafanda fazla büyütmüşsündür ve olay düşündüğün gibi değildir, huh?" Elini omzuma atıp kendine çekti. "Hadi bakalım gir şu kafeye!"

Derin bir nefes alıp kapıyı ittirdim, kapının açılmasıyla içerdeki sıcak hava yüzüme doğru çarptı. Üşüdüğümü daha yeni farkediyordum, düşüncelerim bana bunu unutturmuştu. Ufak adımlarla her zaman oturduğumuz masaya ilerledim. Botlarımın çıkardığı iğrenç sayesinde herkes bana dönmüştü. O ses müziğin sesini bastırıyordu ve bu çok saçmaydı! Bugün ekstradan gergin olmam için her şey oluyordu.

Arin unnie beni sırtımdan ittirdi çünkü oldukça yavaş ve temkinli yürüyordum. Masaya ulaştığımızda, Chan ayağa kalkıp dibimde bitmişti. Tüm gerginliğim bir anda geçmişti sanki, gülümsemesine karşılık ben de gülümsedim "Hoşgeldin, seni çok özledim oppa." Cevap vermesini beklemeden sarıldım. Göz yaşlarım akmasın diye kendimi tutuyordum. Sulu gözlü biriydim ve böyle bir durumda ağlasam tuhaf olmazdı. Eğer şimdi ağlarsam iletişim kuramazdım, herkes endişelenmeye başlardı ve ben bu durumun yaşanmasını istemiyordum.

Yavaşça kollarımı üzerinden çektim ve kenarı kaydım. Chan Oppa Arin Unnie'ye sarılırken ben de çocuklara baktım. Jisung yoktu,beklediğim gibi gelememişti. Jeongin'in yanına oturdum sessizce, en azından benimle konuşuyordu.

Chan ve Arin yerleştikten sonra kısa bir sessizlik oldu. Bu gerçekten alışılmış bir şey değildi. Bu masada kahkahalar eksik olmazdı. Mantıklı şeyler konuşulmasa bile tuhaf ama eğlenceli şeyler konuşulurdu.

"BURAYA BİRBİRİMİZLE BAKIŞMAYA GELMEDİK HERHALDE, JISUNG NEREDE?"  Chan Oppa kızgın ama komik bir tonda konuşmuştu ve benim de öğrenmek istediğim bir soruyu sormuştu. Hyunjin elini saçlarına götürdü ve " Birazdan gelir herhalde. Wonpil hyung nerelerde? Changbin Hyung ve Minho Hyung gelmeyecek mi?" dedi. "Ya Felix? Onu da çok özledim. Görüşebildiniz mi?" diye sordum onun ardından. Ailesiyle arasının kötü olsuğunu hepimiz çok iyi biliyorduk. Bir yıl önce geldikleri yere dönmüşlerdi ve ailesi onun düşüncelerini önemsemiyordu bile.

"Wonpil'in dersi varmış, Minho zaten şehir dışında ve Changbin de birazdan gelir. Ah, Felix iyi olmaya çalışıyor onunla pek görüşemesek de telefon sayesinde iletişimi kesmedik. Okula devam ediyormuş, ailesi nasıl olduysa dans etmesine izin veriyormuş. En azından sevdiği bir şeyi yapabiliyor. Umarım ileride onu böyle darlamazlar."  Kafamı sallayıp onun için bir dilekte bulundum. Umarım istediği şeyi yapmasında ailesi ona engel olmaz.

Bir süre sonra masanın başında dikilen iki bedene gözlerimi diktim, Changbin oppa ve Jisung gelmişti. Ayağa kalktım ve Chan Oppa'nın önünden geçip Changbin Oppa'nın önünde durdum. (ÇOK OPPALI CÜMLE OLDU AMA NASIL YAZSAM KARAR VEREMEDİM YA.)  Kollarımı kocaman açtım ve sarılmasını bekledim. Her zaman böyle yapardık, ben kolarımı açardım ve o bana sarılırdı. Belki dışarıdan çok saçma görünüyordu ama benim yaşadığım o güzel duygu tarif edilemezdi. Birbirimizden ayrıldıktan sonra yerlerimize oturduk. Oturur oturmaz gözlerim Jisung'u buldu. Tam karşımda oturuyor olmasından dolayı olmalıydı. O da bana bakıyordu, bu yüzden ben de gözlerimi gözlerinden çekmedim. Belki gözlerimden anlardı nasıl hissettiğimi, çaresizliğin cümlesi buydu sanırım. Bir süre daha bakıştıktan sonra Arin Unnie'ye döndü ve bir şeyler söylemeye başladı. Ben de kafamı ellerime çevirdim, ojelerim çıkmaya başlıyordu ve kesinlikle şuanki durumla alakası bile yoktu. İstem dışı ofladım ve herkesin yine bana dönmesine neden oldum. "Soomin bir sorun mu var?" bunu soran Changbin Oppaydı ama ona verebileceğim bir cavap yoktu. "Hayır, sadece birden bire ağzımdan çıktı. Siz takılmayın konuşmaya devam edin." diyebileceğim en iyi şey buydu sanırım. Changbin bana gözlerini kısıp baktı, "Soomin-a canını kim sıktı?" Lütfen zorlama beni, lütfen. Zorla olsa bile gülümsemeye çalıştım, "Kimse." dedim. O an beklemediğim biri konuşmaya başladı, "Benim kimin canını sıktığını biliyorum." dedi Jisung. Gözlerimi ona çevirdim, bildiği halde bana tavır göstermesi daha da can sıkıcıydı. "Özür dilerim." Bu kadar mıydı? Özür dileyecekti ve ben onu affedecektim, gerçekten öyle miydi? Sanırım öyleydi, çünkü kendimin büyük bir aptal olduğunu biliyordum. "Önemli değil." dedim kocaman gülümseyerek. Yüzünde gülümseme büyümeye başlamıştı. Bu kadar basitmiş demek ki, önemli değil miydi gerçekten?

"Bir daha o sınırı geçmem Jisung." Gülümsemesi solarken ben de içten bir şekilde gülümsemeye başlamıştım. İstediği bu değil miydi zaten?

 İstediği bu değil miydi zaten?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
i am in love with Jisung but he doesn't like me Where stories live. Discover now