0.2

1.4K 81 67
                                    

Yüzüme çarpmaya devam ettiğim şu artık yüzümü acıtıyordu. Buna bir son verip başımı kaldırıp aynada ki yansımama baktım. Göz altı torbalarım çıkmıştı. Solgun tenim ölü bir bedene aitmiş gibi bembeyazdı. Önemsemedim.

Odama geçip üzerime okul formamı giyip saçlarımı salık bıraktım. Odamın bir köşesine fırlattığım çantamı alıp içindekileri kontrol etmeden bir omuzuma yerleştirip evden çıktım.

Evimin okula uzakları on dakika kadardı. Yürümeyi sevmiyordum. Çok çabuk yoruluyordum ve bu on dakikalık yol bile beni yormaya yetiyordu.

Bir anda omuzuma çarpan kız yüzünden dengemi kaybettim ve kendimi popomun üstünde, yerde buldum.

Acıyla yüzümü buruşturdum. Benim iki katım olan kıza sadece gözlerini kaldırarak baktım. Bana çok kötü bakıyordu.

"Önüne bakarak yürümeyi bilmiyor musun sen?" Diye sorduğunda yerden kalkıyordum. Benim minyon tipim yüzünden onun yanında ufacık bir şey kalıyordum.

Aslında onun suçu olduğunu biliyordum ama bende önüme bakmadan yürüdüğünü yok sayamazdım.

"Özür dilerim." Diye mırıldandım.

Etrafımıza toplanan kalabalığa göz attım. Hepsi bana acıyan gözlerle bakıyorlardı. Bu okulda tek bir tane bile arkadaşım yoktu. Arada bir gelip de halimi hatrımı soranları ise doğrusunu söylemek gerekirse tanımıyordum.

Kız bana doğru yaklaşıp dibinde durduğunda başımı geriye çektim. Bana kaşlarını çatarak bakıyordu. Zorlukla gözlerini yüzüne çevirdiğimde yüzüne badana yaptığı yüzüyle göz göze geldim.

"Sol göz altı torbalarını tam kapatamamışsın." Dedim bir anda.

Bir kötü huyum daha. Gördüğüm şeyleri asla içimde tutamıyordum.

Kız kaşlarını çattı ve omuzundan tuttuğu gibi beni ileriye itekledi. Tekrardan düşmeden dengemi sağlayıp kendimi düzelttiğimde önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkışırdım.

"Defol git! Gözüm görmesin seni!"

Ve hemen ardından arkasını dönüp gitti. Bana dediklerini kendisinin yapıyor oluşuna karşın hafifçe kıkırdadım. Bu halime karşın bana acıyarak bakan insanlar cık cık gibi sesler çıkartıp dağıldılar.

Bunu anlamayacak ne vardı ki? Yüzümde ki maskeleri artık benimsemiştim.

Bunların artık maske değilde, bende bıraktığı bir etki olarak kişilik bozukluğuna yol açtığını düşünüyordum.

Sizde de oluyor mu?

Böyle, en acınası halde olduğumu düşündüğüm zamanlarda ben bunu yok sayıp, vücudumun verdiği yorgunlukla bunu yarına bırakarak sonra kafa yoruyordum.

Ya da başıma gelen olaylardan sonra ne düşüneceğimi ne hissedeceğini bilemediğim anlar oluyordu.

Düşüncelerimi yok sayıp sınıfıma doğru adımladım.

Sırama geçip oturduğumda çantamın içinde ki titreşime aldığım telefonumun titrediğini fark ettim.

Telefonu elime aldığımda bir mesaj olduğunu gördüm. Bana kimse mesaj atmazdı ki. Yakın akrabalarımı bile doğru düzgün tanımıyordum bile.

Ama ekranı kaydırıp mesajı açtığımda bunun adını bilmediğim akrabalarımdan gelmediğini anladım.

anonim: masken düştü. Seni gördüm. Ve...

Bu da ne demekti böyle? Bu da neyin nesiydi böyle? Bakışlarını telefondan çekip adlarını bile bilmediğim sınıf arkadaşlarıma baktım.  Hepsi kendi halinde takılıyordu.

jennie: ?

anonim: seni fark ettim.

jennie: şaka hiç sevmem. Ve sen şu an çok berbat bir şaka yapıyorsun. Yapma!

anonim: şaka yok! Ben ciddiydim.

jennie: Bende ciddiyim. Mesaj atma.

anonim: bu artık mümkün değil

anonim: beni anlıyorsun değil mi?

anonim: bu arada da matematikçi sınıfına doğru geliyor. Telefonunu kaldır. Lanet karı geçen sene benim beş telefonumu almıştı.

anonim: iyi dersler.

görüldü ✔✔ (08.06)

●PROMISE ●

instagram: cessaverunt

Promise ~jenkaiWhere stories live. Discover now