9. Bölüm

795 74 175
                                    

Medya= Emily

"Ne oldu?" diye fısıldadı Rosie bana şaşkınlıkla. "İleriye bak." diye yanıtladım sorusunu. Bakışlarını yavaşça ileriye çevirdi ve mırıldandı: "İşte şimdi yandık."

Karşıdan gelen 2 haracın siluetleri her saniye belirginleşiyor, haraçlar bize gittikçe yaklaşıyorlardı. İçimdeki adrenalin, haraçların attığı her adımda giderek yükseliyordu.

"Ne yapacağız Emy?" diye sordu Rosie. Bu sefer sorusuna cevap veremedim çünkü ne yapacağımızı ben de bilmiyordum. "Bizi görmediler, değil mi?" diye fısıldadı Rosie korkudan kendi etrafında dönerken. "Hayır ama fazla kıpırdanma yoksa bizi görebilirler." diye yanıtladım onu.

"Emy, bir şey yapmamız lâzım; bizim olduğumuz yöne geliyorlar." dedi Rosie ağlamaklı bir şekilde.

"Kaçmak bir çözüm değil, bizi görürler." Rosie yavaşça bana çevirdi başını üzgünlükle: "O zaman tek yol savaşmak?" Gözlerine hüzünle baktım. "Savaşmak." diye onayladım yutkunduktan sonra.

Savaşmanın ne demek olduğunu ikimiz de biliyorduk. Onları öldürmemiz gerekecekti. Bunu hiç istemiyordum, 3. kurbanıma sahip olmak istemiyordum. Ama başka şansım da yoktu ki... Çaresizliğin gözlerime getirdiği yaşları geri itmeye çalıştım. Hayır, dedim kendime. Hayır Emily, Rosie'nin yanında ağlayamazsın. Bu küçük kızı üzemezsin.

Haraçlar bize iyice yaklaşmıştı artık. Bizi görmemiş olmaları, bizim için çok iyi bir avantajdı ve şimdi, bu avantajı kullanmanın en iyi ve tek zamanıydı. "1 deyince?" diye fısıldadım Rosie'ye bıçağımı cebimden çıkarırken. "1 deyince." diye onayladı beni o da bıçağını cebinden çıkarırken.

"3" dedim sesim titrerken.

"2"

"Seni seviyorum Ros."

"Ben de seni Emy."

"1"

Var gücümüzle onlara doğru koşup üzerlerine atladık. Çok fena hazırlıksız yakalanmışlardı. Yakaladığım kız haracın kol ve bacaklarını rahatlıkla yere sabitleyebilmiştim. Elimdeki bıçağı tereddüt etmeden kızın kalbine sapladım.

Başımı Rosie'ye çevirdiğimde, onun işininin benimkinin aksine kolay olmadığını fark ettim. Kız haraçla boğuşuyor, elindeki bıçağı bir türlü onun kalbine saplayamıyordu. Bu devrede benim araya girmem gerekiyordu, bir müttefik olarak.

Kızın kalbinden bıçağı çıkarıp Rosie'ye doğru koştum. Rosie'nin boğuştuğu kız haracın bana arkası dönüktü. Bu durumdan istifade ederek bıçağı kızın sırtına sapladım.

Çığlığı bütün arenayı inletirken, Rosie'yle boğuşmayı bırakıp beni kollarımdan yakaladı. Ondan kurtulma şansım yoktu, çok iriydi. Kendimi ufacık bir böcek gibi hissetmeye başlamıştım.

Gözlerimi Rosie'ye kaydırdım. Elindeki bıçağı kız haracın sırtına benim gibi saplaması ile, kız haraç yere yığıldı. Çığlık atarak titrerken, ona bu acıyı yaşattığım için pişman oldum. "Daha fazla acı çekmesine dayanamam." dedim Rosie'ye bakarak. Cebimden baltayı çıkarıp kız haracın kalbine sapladım.

Kız haracın titreşmeleri sona ererken öldüğünü anladım. Ardından, iki haracın öldüğünü bildiren iki top sesi duyuldu. Bedenimi sarmalayan üzüntüyle baktım Rosie'ye. Kollarımı açtım "Gel."

Minik adımlarla yanıma gelerek sıkıca sarıldı bana. Gözyaşlarımın Rosie'nin omzunu ıslatmasına izin verdim. İkimiz de konuşmadık, konuşamıyorduk ki...

Kolları halâ belimde dururken konuştu: "Keşke Açlık Oyunları diye bir şey olmasaydı. Keşke kimse ölmek zorunda olmasaydı. Keşke katil olmak zorunda olmasaydık. Keşke kurban olmak zorunda olmasaydık."

76. Açlık OyunlarıWhere stories live. Discover now