1 | kavrulmuş

3.4K 243 100
                                    

18 Kasım 2017

Tabağıma fındıkları koyarken fazlasıyla dikkatli gözüküyordu. Yoongi benim ev arkadaşımdı, iki yıldır beraber yaşıyor ve neredeyse evli çiftler gibi hayatımızı paylaşıyorduk. Ürkek bir yapısı vardı, çoğu geceler korktuğunu söyler ve yanımda yatmak için izin isterdi. Bu yüzden genellikle geceleri aynı yatağı paylaşıyorduk.

Ben dans öğretmeniydim, bir sürü lisansım vardı ve okurken yarı zamanlı işlerde sürünmek yerine yeteneğimi kullanarak para kazandırdım. Her sabah dokuzda evden çıkar, saat bir de okuldan ayrılır ve akşam sekizde ise dans kursundan eve dönerdim. Hayatım böyle geçiyordu fakat hedeflediğim meslek, fizik öğretmeni olmaktı.

Yoongi ise, benden daha karmaşık bir haldeydi. Onu kendi fakültemden bulmamıştım, onu bana şans eseri hayat sunmuştu ve o günden beri ayrılmamıştık. Dört katlı bir apartmanda, ikinci katta oturuyorduk. Yoongi benimle beraber evden çıkıyor, saat dört buçukta okuldan ayrılıyor ve bulduğu yarı zamanlı işinde saat on bire kadar çalışıyordu.

Onunla iyi anlaşıyordum, beni anladığına inanıyordum.

Ve Yoongi'nin şu hayatta yapabildiği en güzel şey, yemekti. Aslında birçok şey elinden geliyordu, bazı şarkıları hobi olarak düzenliyor ve bana gösteriyordu. Başlarda saçma bulduğum olmuştu ama yirmi yaşından daha çok altı yaşındaki çocukta olan hevesle yanıma gelip okuttuğunda yeteneğinin farkına varmıştım.

Biraz uyuşuk ve yavaştı ama bunu her zaman yorgun olmasına bağlamıştım. Bir günü dahi boş kalmıyordu ve sıska olan ev arkadaşım fazlasıyla yoruluyordu.

Onda sevdiğim şeylerden bir tanesi, sessizliği sevmesiydi. Bazen ikimiz yan yana oturuyor ve konuşmadan duruyorduk. Böyle zamanlarda cidden dinlendiğimi hissediyordum. Bana şarkı söylediği zamanlar da olmuştu, yapımcı olmak hep onun için hayaldi ama cidden çabalasa, yaşadığımız yerde ondan daha iyi olacak bir insan tanımıyordum. Sesi güzel değildi ama hoştu.

Yoongi bana iyi geliyordu ve zaman geçtikçe daha karmaşık bir ilişkide buluyordum kendimi.

Şimdi ise demir tavada kavurduğu fındıkları ikimize bölerken her defasında yaptığı gibi bana daha fazla koyacağına emindim. Önümde eğilmiş iki tabağa bakarken, sarı ışık kirpiklerine vuruyor ve göz altlarını gölgelendiriyordu. Arada bir gözlerini kırpıştırıyor ve tabakları inceliyordu. Üstünde siyah beyaz çizgili bir kazak vardı, altında ise siyah, bilekleri lastikli eşofman.

Belini sonuna kadar sıktığını biliyordum, dediğim gibi, ev arkadaşım sıskanın tekiydi.

"Bana her defasında fazla koyuyorsun," dedim onunla konuşmak istediğimden. Önümde bana yakın dururken, dudaklarını büzüp konuşması hoşuma gidiyordu. Tahmin ettiğim gibi de oldu, "Hayır, eşit koyuyorum." dedi itiraz ederek. İkimizde gerçeği biliyorduk, farkında değildi ama her zaman benim için doldurduğu tabağı aslında o yiyordu. Değiştiriyordum, ona kıyamıyordum.

"Bak Hoseok-ah," dedi bana gülerek. Gözleri yok olmuyordu bana gülerken ama diş etlerini görmek daha güzel bir görüntüydü. "Sana fındık kavurdum çünkü seviyorsun..." gözleri gözlerime beklentiyle bakmasına rağmen, 'fındığı değil, aslında seni seviyorum' diyemedim. Üzgünüm Yoongi, söyleyemediklerim için. Ve sen bana hala beklentiyle bakarken gülümseyerek gözlerimi kaçırdığım için.

Üzgünüm, Yoongi.

*
Selam.

Bölümlerin hepsi kısa değil, uzun da değil.
Sadece finali aklımda belli olan bir kurgu.

Kendinize iyi bakın.

[yoongi, hoseok'tan iki yaş küçük, ilerleyen bölümlerde daha anlaşılır olur diye düşünüyorum.]

my little | sopeDonde viven las historias. Descúbrelo ahora