9 | şapkanı tak

1.2K 154 63
                                    

12 Nisan, 2018

"Saçların ıslakken dışarı çıkma, hava o kadar da sıcak değil ve saat daha sekiz."

-

"Bak Yoongi, beni dinlemiyorsun. Hasta olursan sana bakacak olan benim, sözümü dinle."

-

"Saçlarını kurutmayı ne zaman düşüneceksin acaba?" derken, bir şey demesine fırsat vermeden şapkayı kafasından geçirdim. Bu halleri canımı sıkıyordu, kendine bakmıyordu. "Sana bakıcı falan mı tutmam gerek? Cam bebek gibisin, üşüttüğün zaman parçalanırsın." dediğime kıkırdığında söylediğim şeyin farkına varmıştım ama belli etmedim. Cam bebek.

Normalde kendi düşüncelerimde kullandığım bir ifadeydi, şimdi kendi sesimden duymak garip olmuştu. Hem de tek değildim, cam bebek buradaydı. Ona bu ifadeyi uygun görmemin birçok sebebi vardı. Küçüğüm kırılmaya, incinmeye ve parçalanmaya oldukça müsaitti.

Ona bir ışık tuttuğunuzda size imkanları kadar yansıtabilirdi. Mor tuttuğunuzda mor, siyah tuttuğunuzda siyah. Küçüğüm kötü biri değildi ama fazlasıyla saftı. Etrafında dolaşanları da kendi gibi sanırdı.

"Hyung, cidden soğuk değil dışarısı."

-

"Yoongi, yemin ediyorum bak, hasta olursan bu eve gelmeyi aklına bile geçirme."

-

Kaşlarımı çatarak kollarımı göğsümde bağladığımda, kapı pervazına yaslanmış ve hap içen, beni asla dinlemeyip bir hapa bel bağlayan sevgili ev arkadaşımı izliyordum. "Hasta oldun değil mi? Hem de ilkbaharda." Bardağı tutan eli havada asılı kaldığında gözlerini büyütmüştü.

"Hyung, sadece-" demesiyle doğrulurken omuz silktim. "Biliyorsun Gi, sana bakmayacağımı söylemiştim. Hasta olman bu saatten sonra umrumda değil çünkü ben seni uyardım." Mutfağa ilerlerken aklıma yapacağım çorba vardı. Gribe ya da herhangi bir hastalığa hangi çorba iyi giderdi ki?

"Hyung, tedbir için." Omuz silktim yeniden, aklım şimdi onda değildi. Bizde bal var mıydı? Yoongi seviyordu bitirmiş miydi acaba? Sıcak su, bal, zencefil ve limon iyi gelen bir içecek diyordu annem. Genelde, hasta olduğum zaman ilaçtan daha fazla bunları tüketiyordum. Yoongi hala konuşuyordu ve onun hakkında, hasta olduğu zamanlar hakkında muntazam deneyimlerim vardı.

Hastalığı felaketti.

"Balı bitirdin mi?" Kafasını iki yana sallarken, dolabın kapağını açmıştım. O sırada gözüme buzdolabının üstündeki küçük aynaya benzer süsten, yere bakarak sırıttığını görmüştüm. Neden sorduğumu biliyordu, dediklerimle hareketlerim pek uymuyordu. "Hyung," dedi kıkırdarken.

"Limon da vereyim mi?" Kavanozu çıkarıp masaya koydum. İşini biliyordu, ima yapmaya çalışıyordu ve kaynar suyu içirdiğimde buna pişman olacaktı. "Suyu ısıt, sana artık ne diyeceğimi bilmiyorum. Ne içtin peki ilaç olarak?"

"Adını bilmiyorum, Seokjin hyung verdi." Seokjin verdiyse doğrudur, diye mırıldandım. İkimiz beraber annemin meşhur tarifini hazırladığımızda hızlıca bitirmesi için gözlerimi üzerine diktim. Bir bana bakıyordu bir elindeki sıcak kupaya. Dudaklarını araladı, bir şey diyecek gibiydi.

Konuşma hakkının olmadığının farkında. "İşe yarayacağından eminim..." dedi zorla gülümseyerek. Zor yutkunduğunu görüyordum, sesi de kısıktı zaten. Yemek yemesi daha da ağırlamıştı, az konuşuyor, içtiği suya limon damlatıyordu. Bunun sebebini biliyordum. Her şey ona tatsız geldiğinden sade tüketemiyordu.

my little | sopeWhere stories live. Discover now