8 | kamp ateşi

1.2K 158 76
                                    

3 Nisan 2018

"Bu kampa gitmek zorunda mıyız? Eve dönelim Gi." Kafasını iki yana salladığında büyük beklentilerle kafamı tavşan suratlı arkadaşıma çevirdim. "Bana bakma..." dedi büyük bir ciddiyetle. "İki üç ağaç görüp eziyet çekeceğim diye hem buraya para verdim hem de üç saatlik yola maruz kaldım." Omuz silktiğinde onu nasıl ikna ederim diye düşünüyordum ama kendi kadar olan çantayı takıp önümüzden gitmeye başladı.

"Yoongi," diye mırıldandım kulağımın arkasını kaşırken. "Evimizde daha rahat ederiz, gidelim buradan." Duraksayıp bana baktığında, yanlış bir şey dedim diye telaş yapmıştım. Cümlemi içimden tekrar ettim, evimiz. Gözlerini kırpıştırdı ve tıpkı üç dakika önceki gibi kafasını gülerken iki yana salladı. Tüm şansım tükenince sıkıntıyla parmaklarımı saçımdan geçirmiştim.

"Hem senin çalışman gereken bir işin yok mu? İşsiz mi kalmak istiyorsun?" Söylenmelerime kulak dahi asmadı.

Yoongi bana doğru bir iki adım attığında, karşından bizi sırıtarak izleyen Jungkook'u görmüştüm. Eliyle mükemmel işareti yaptıktan sonra arkasını dönmüş ve gitmişti. "Hyung, yemekhanenin arkasında duş alabileceğimiz yerler var. O kadar da kötü değil."

"Hasta olacağız..." dedim etrafı süzerken. Nisan ayında olabilirdik ama dağ başında kamp yapmaya çalıştığımızdan soğuktu. Rüzgarda uçacak gibi olan çadırlar bizi ne kadar koruyabilirdi? "Bu kesin bir şey, hasta olacağız. Hasta olursan sana bakmayacağım, Yoongi." Gülerek omuz silktikten sonra verilen çadırları kurmak için grup olmuştuk.

"Bak hala çadırı kurmadım, eve dönebiliriz." Çırpınıyordum, resmen eve gitmek için çırpınıyordum. Jungkook buraya tek gelse bırakın buraya gelmeyi, gelme fikrini bile aklımdan geçirmezdim ama beni buraya bağlayan tek bir kişi vardı; Yoongi. Ürkek bir yapısı vardı ve burada tek kalamazdı. Bunu biliyordum ama sanırım eve gidince sessizlik yemini edeceğim ev arkadaşım bunu bilmiyordu.

"Hyung, eğleneceğiz işte. Zaten birkaç ay sonra mezun oluyorsun, biraz vakit geçirsek güzel olur." Gideceğimi düşünüyor diye geçirdim içimden. Gideceğimi düşünüyor ve bu yüzden benimle vakit geçirmek istiyor, beni kendine bağlıyor. Gözlerimi kırpıştırıp ona baktığımda gözlerini kaçırmıştı.

"Hepsi iki kişilik çadırlar ama isterseniz üç kişi de kalabilirsiniz. Toplam yirmi çadır var sizin için, kenara koyuyorum." Klüp başkanı çadırlardan bir tane alıp kenara çekildiğinde normal hayatında hareket etmeyi on defa düşünen Yoongi elinde bir çadırla yanıma gelmişti. "Hyung, benimle kalırsın değil mi?" Kalma sebebim zaten sensin diyemedim, sadece kafa salladım.

Çadırı aldık, alanlar seçildi ve burada kalmak için canımı yiyen ev arkadaşımla beraber zorla çadırı kurduk. Aslında biz kolayca halledebilirdik ama tek kalacağını anlayan Jungkook yanımızla gelmiş ve onunkine yardım edelim diye bizimkine yardım etmeye çalışmaya çalışmıştı. Ama her şeye rağmen yanımıza gelince bir şekilde berbat etmişti. En son Yoongi dayanamayıp, "Hyung!" diye bağırmış ve Jungkook'tan azar yememek için, "Sen dinlen, seninkini ben yapacağım." demişti.

Bana fırsat verseydi Jungkook'u yerdeki dallarla dövecektim ama küçüğüm konuşarak anlaşabiliriz diyerek başına iş açmıştı. Eve gitmek istediğimden belki çadırı kuramaz ve bizimkini Jungkook'a verip eve gitmeyi sunar diye yardım bile etmemiştim. Ama Yoongi'nin çadırı kurmasıyla tüm hayallerim başımdan aşağı akmıştı.

"Yemek kaçta biliyor musun alt sınıf Yoongi?" Homurdanmalarını ellerim montumun cebinde izlerken, "Sana bağırdığım için yapıyorsun." diye karşılık verdi Gi. Göz devirmemek için kendini tuttuğunun farkındaydım. Ama eğer devirirse boyuyla doğru orantılı çenesi olan sevgili arkadaşım Jungkook susmazdı. Ve bunu kaldıracak güç ikimizde de yoktu.

my little | sopeWhere stories live. Discover now