BÖLÜM:16 HÜSRAN VE ZAFER

1.3K 60 13
                                    

     Babamla birlikte atlantisten çıkmıştık.beni önce olimposa götürdü ve iyileşene kadar orada kaldım daha sonra yapmamız gereken son bir şey olduğunu söyledi.beni alarak okyanusun derinliklerinde kendi sarayına götürdü.saray gerçekten çok görkemliydi tamamen sularla kaplıydı ve ben etkilenmiyordum suyun altında nefes alabiliyordum ve okyanus tabanında olmama rağmen basınç bana etki etmiyordu bu çok ama çok müthiş bir durumdu.babam beni halkının karşısına çıkardı ve bu perseus jackson benim oğlum deniz tanrısının yer sallayananın atların yaratıcısının oğlu.benim tek ve gerçek varisim bunu duyanlar arasında balık yüzgeç surat triton ve kılçıklı amphiremite de vardı.

    triton itiraz etti ve baba senin tek ve gerçek varisinin ben olduğumu sanıyordum sonuçta ben senin ölümsüz olan tek oğlunum dedi bu beni biraz rahatsız etmişti ama anlaşılan babamda rahatsız olmuştu.hayır triton sen ukalasın v kendini bir şey sanıyorsun en güçlü oğlum sensin sanıyorsun ama yanılıyorsun benim en güçlü oğlum percy.triton öfkeden kuduruyordu ama birşey demedi derken tüm deniz halkı önce babamın sonra benim önümde eğildi ve bana bağlılık yemini etti.babam bana sonsuz dalgaların kontrolünün suyun her zerresinin hükmünün bana ait olduğunu söyledi sağ kolumun üzerinde babamın yani denizler tanrısı poseiddonun sembolü olan üç dişli yaba simgesi belirdi ne yalan söyleyim çok havalı duruyordu.bundan böyle denizler tanrısının oğlu olarak tüm okyanusun hükmü babamdan sonra bana aitti.

    annabethi düşündüm neredeyse iki hafta olmuş ama hala onu görememiştim her zaman bir yerim eksikti.annabethle olmayı isteyen o kadar çok parçam vardı ki kendimi neredeyse yok olmuş gibi hissediyordum mutlumuydum evet peki bu mutluluğu annabethe tercih eder miydim elbette hayır.ben en mutsuz halimde en umutsuz halimde annabthle huzur buldum onun kokusu onun saçlarının yere doğru her birine adeta aşina olduğum tutkuyla aşağı doğru dalgalanması gri gözlerinin içindeki ışıltı her zaman beni dünyaya beni aileme beni tanrılara beni kendine bağlardı.

    ben bunları düşünürken annabethe veda etmeden gidemeyeceğimi düşündüm buradan doğruca uranusun yanına gidecektim annabethle asla vedalaşamayacağımı biliyordu o benim herşeyim.onu görürsem asla gidemeyeceğimi biliyordum ama öylece çekip gidemezdim.annabethe elveda diyemeden gidemezdim babamsa düşüncelerimi okumuş gibi herkese kheron kamptaki arkadaşlarına tanrılara amcalarına veda etmeden gidemezsin percy.özelliklede annabethe ona bunu yapamazsın.en azından gitmeden önce son bir kez elveda demeni hak ediyor percy.babam beni aldı ve melez kampına ışınlandık.herkes şaşkındı benim gördüklerine sevinmişe benziyorlardı.o sırada annabethi gördüm gri gözlerindeki parıltıyı gördüm,yüzündeki gülümsemeyi gördüm bana doğru koştu ve sarıldı.ne kadar zaman bu halde kaldığımızı bilmiyorum ama tüm kamp etrafımızı sarmıştı tanrılar bile gelmişti athena bana öldürecek gibi bakmıyordu yüz ifadesi sanki bunu sana başkası yapacak ben değil der gibiydi.o sırada annabeth heyecanla konuşmaya başladı''percy bizi beni bırakıp öylece gitmeyeceğini gidemeyeceğini biliyorduk.''herkes şaşkındı tanrılar aralarında fısıldaşmaya başladı zeus konuşacak oldu ''ne yani görevi kabul et-''poseidonun yüz ifadesini görünce yanlış anladığını farketti.percy görevi kabul ediyordu buaraya sadece son kez vedalaşmak için gelmişti.

    annabeth de ne olduğunu anlamaya başladı bana doğru döndü artık gülümsemiyordu.ağğlıyordu hıçkırıklarının arasında zar zor nefes alarak bağırdı ''percy beni nasıl bırakırsın bunu bana bunu bize nasıl yaparsın.''ama başka çare olmadığını o da biliyordu tüm dünya ve benim aramda seçim yapılacaksa elbette dünya kurtulmalıydı ben değil!

 arkamı döndüm ve aldırmamaya çalıştım kheron bana ağlamaklı bakıyordu kamtkai melezler hatta tanrılar bile bu bana cesaret vermiyordu bu beni üzüyordu ama bir o kadar da öfkelendiriyordu.annabeth dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu bana ölüme gitme diye haykırıyordu rüzgarın her zerresi bana annabethin kokusunu taşıyordu bulutların o tuhaf şekilleri o anda anlam kazandı hepsi bana annabethi hatırlatıyordu.kuşlar ötüyor ama sanki annabeth konuşuyordu gitme diye yalvaran sesi hala kulaklarımda çınlıyordu ama buna mecburdum dünyayı kurtarmak için annabethi kurtarmak için kendimi feda etmem gerekiyorsa bunu yapmalıydım.nihayet neptünün yolunun ve yaratılış amacımın ne olduğunu anlamıştım.kimdim ben?ve ne yapmak için doğmuştum?ben perseus jackson poseidonun oğlu ve poseidon soyunun, tanrı ve titan soyununun en güçlü kahramanı ve benim  görevim neptünün yolunda yürümek bazılarınıza göre bu oldukça basit bir görevmiş gibi gelebilir bence de öyle ama kesinlikle sevdiklerini kaybetmek kolay değil.ben bu yolda ölümüne baş koydum uranusu yok etmeden dünyayı kurtarmadan annabethe zarar gelmeyeceğine emin olmadan ölmeyeceğim styks nehri üzerine yemin ederim bunlar benim son sözlerim aldığım nefesler son nefeslerim ama ebedi olan tek şey benim naçiz kalbimde taşıdığım sevgim annabeth.ona zarar gelmemesi için insanlık için tanrılar için ben bu görevi bitiriceğim sonucu ne olursa olsun.eğer beniş duyabilen hissettiklerimi anlayabilen birisi olursa annabethe onu her zaman çok sevdiğimi ve hep çok seveceğimi söylesin.onu elsyumda bekleyeceğim.

percy jackson ve olimposlular neptünün yoluWhere stories live. Discover now