2. Bölüm

820 66 27
                                    

Bir süre gittikten sonra tam sağıma döndüğümde bir şeye çarpmıştım.

"KAHRETSIN !"

Hemen arabamdan inip arabanın önüne gittim. Yere baktığımda ise bir çocuk yatıyordu.

'Ah kahretsin tamda sırasıydı !'

Yere çömeldim yerde bir kaç yemek paketi vardı. Ramen, Noodle vb. saçları yüzünü kapatmıştı . Yüzünü görebilmek için elimle saçlarını geriye götürdüm.

Ve işte o an. Çileklerimi yiyen ayrıca bir yurt kaçağı olan Oh Se Hun. Şimdi de hırsız gibi duruyordu.

Yavaş yavaş gözlerini açmaya başlamıştı. O kahverengi gözler şimdi olduğundan daha masum ve acılıydı.

"N-Nerdeyim ben ?"

'Yarı uyanık yarı uykulu halde sormuştu bu çocuk çok masumdu'

"Sorun yok küçük bir kaza yaşadın o kadar" ah sorun yok mu ? Fazlasıyla sorun vardı.

"S-Sen..."

"Şimdi konuşarak kendi yorma, enerjini boşa harcama"

Ona cevap vermesi için fırsat vermeden yerden kaldırdım. Arabaya doğru gittim, arka kapıyı açıp onu arka koltuklara yatırdım. Hemen direksiyonun başına geçip arabayı çalıştırdım.

Aklımda olan tek şey...

"Hastane'ye gitmeliydim."

-----

On, on beş dakika sonra hastaneye varmıştım. Onu hızla arabadan çıkardım...baygındı. Kapı dan bir kaç doktor çıktı. Neyi var diye sormaya başladılar. Kısaca anlattıktan sonra sedye getirdiler.

"Sedye gerektirecek kadar kötü mü ? Sadece baygın."

"Şu anda hiç bir şey belli değil biz yinede önlemimizi alalım beyin kanaması olabilir."

'O kadar sert vurdum mu ?'

"Tamam doktor hanım"

----

"Tamam...Evet...Biliyorum...Özür dilerim.."

"Hemen işlerinin başına dönmen lazım Lu Han !"

"Tamam efendim"

"Hâl olmamış bir sürü vaka var !"

"Farkındayım efendim fazla mesaiye kalırım"

"Istemesende kalacaksın."

Ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Bu kadar gıcık olmak zorundamiydi ? Hayatım da gördüğüm en anlayışsız patrondu. Şurda bir insanin canı söz konusu. Bide polislikten bahsediyor.

Iki saat olmuştu ve hâlâ Se Hun yoğun bakımdan çıkmamıştı. Yoğun bakıma alınacak kadar sert çarpmamıştım oysaki. Kapıdan çıkan bir doktor vardı. Hemen yanına koştum.

"Hey ! Çocuğun neyi var iki saat oldu sadece baygın sanıyordum."

"Keşke sadece baygın olsaydı. "

"Nasıl ? Anlamadım. "

"Siz hastanın neyi oluyorsunuz ?"

"I-ı şey...ona çarpan kişi benim"

"Anlıyorum. Peki çocuğun ailesi ?"

"Ailesi ölmüş. Kendiside yurt kaçağı. "

"Siz bunu nerden biliyorsunuz ?"

"Çünkü polisim."

"A-ah tamam o zaman"

"Artık çocuğun neyi olduğunu söyleyecek misiniz ?"

"Evet o konu. Hastanın yurttan kaçması, her şeyi açıklıyor... Hasta çok yorgun kalmış buda büyük ihtimalle beslenememesinden kaynaklanıyor. Vücudu zayıf kalmış şu an bir bedensel çöküş altında. Arabanın ona çarpması bunu daha da artırmış gibi. Ama iyi yandan bakalım siz ona çarpmasaydiniz buraya gelemezdi ve sokakların birinde ölürdü. "

'Ölürdü ? Hali o kadar kötü mü ?'

"Anlıyorum. Ziyaretçi ne zaman alınıyor ?"

"Şimdi girebilirsiniz biraz daha iyi."

Arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim, kapıyı açtığımda gözleri yukarda boş boş tavana bakıyordu. Galiba bir şey düşünüyor.

"Merhaba"

Selam vermemle gözlerini tavandan ayırıp bana döndü. Konuşmaya hali yok gibiydi.

"Nasılsın ?"

Yatağın yanına yaklaştım ve durdum. Cevap vermişti.

"Biraz daha iyi. Galiba.."

"Iyi hissetmelisin. Im şey sabah sana çarptığım için özür dilerim bir-"

"S-Sen osun.."

Bu sözün devamını anlayabilmiştim. Sözün söylenmesiyle gelen utanma duygusu yanaklarımın kızarmasına sebep olmuştu.

"Bir kaç çilek için beni teklemeyen."

Sesi hâlâ yorgun ve üzgünüdü. Ne diyeceğimi bilemiyorum

"Ah evet o konu gerçekten özür dilerim. O çilekler benim her gün kalkmamin sebebi ve bu güne kadar hiç kimse o çileklerden yememisti."

"Birde bencilsin yani."

Bunu söylerken kafasını ters yöne döndürmüştü. Neden bilmiyorum ama bu söz kalbimi incitmisti. Hiç bir şey için kalbini kirmayan duygusuz beni bu hareket incitmisti.

"Tamam sana göre bencilim, bunu uzatmaya gerek yok"

Hala kafası dönüktü cevap vermeye tenezzül etmeyip başını sallamakla yetinmişti.

"Tamam neden market soydun ?"

Bu soruyu ani söylemem ile bana döndü ve ters ters baktı 'sanki cevabını bilmiyormuş gibi'. Geri bana sırtını döndü.

"Acıkmıştım."

"Peki. Neden yurttan kaçtın ?"

"..."

"Oh Se Hun !"

"Efendim."

"Bir soru sordum neden yurttan kaçtın ?"

"Bunları bana neden soruyorsun ? Isin yok mu senin ?"

"Isim bu zaten ben Polisim şimdi sorumu cevaplarsan sevinirim."

"Tamam. 3 yıl önce kaçtım."

"Neden ?"

"Şiddet uyguluyorlardı, yemek vermiyorlardı, bizimle ilgilenmiyorlardi, doğrusu benimle."

"Seninle ? Sadece sana mı özeldi bu ?"

"Evet benim haricimde herkes mutluydu."

"Peki neden ? Neden sen ?"

"..."

"Sehun iyi misin ?"

"Biraz."

"Istersen buna yarın devam edebiliriz dinlen biraz. Yarın seni bir yere götüreceğim, orda konuşuruz. Tabi istersen."

Bana doğru dönük olan sırtını döndü ve yüzüme baktı. Bunu dediğime sevinmiş gibiydi yüzü gülmüştü, gözleride.

"Tamam."

"Güzel. Yarın görüşürüz o zaman iyi dinlen"

Kapıyı kapattım ve çıktım. Şimdi düşünmem gereken bir şey vardı. Onu nereye götürmeliyim.

My StrawberryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin