Babamla beraber arabaya geçtiğimizde babam için yanına aldığı kek kabını bana verdi ve arabayı çalıştırdı. Babamın yanına gidiyorduk. Sokakta oturan turuncu saçlı çocuğu gördüğümde gülümsedim ve göz göze geldiğimizde ona el salladım. O da gülüp el salladığında arkama yaslandım. Gülüşü çok tuhaftı. Dudakları kare gibi oluyordu. Sessiz bir yolculuktan sonra babamın iş yerine geldiğimizde araçtan indik. Babam kek kabını elimden alıp diğer eliyle elimi tuttu ve içeri girdik. Babamın odasına ilerlerken bir yandan etrafa bakıyordum. Herkes bize bakıyordu ve çoğunun yüzü buruşuktu. En azından bir şey yapmıyorlardı. Babam kapıyı çalmadan "Johnny's room" yazan odaya girdiğinde babam bize baktı.
"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk."
"Baba sabah beni neden uyandırmadın?"
"Hayalet gibi uyuyordun öyle bir yatmışsın ki gören Tanrı çarptı san- yani kıyamadım canım."
Chittaphon babam babama dirsek attığında babam lafını çevirdi. Acaba gerçekten öyle mi yatıyordum?
"Yah şaka yaptım üzülme, ya valla şakaydı sil o dolu gözlerini. Çok güzel uyuyordun uyandıramadım. Özür dilerim bebeğim şaka yapmıştım. Hatta bak resmini bile çektim!"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Renjun'un elini görmezden gel ve yataktaymış gibi düşün lütfen.)
Başımı sallayıp gözlerimi sildiğimde babam derin bir nefes almıştı.
