S.M

20.4K 433 244
                                    

"Hey! Sana diyorum." selinin sesiyle daldığım yerden kurtuldum. "Noldu" dediğimde "ohooo kızım sen uçmuşsun" deyip kıkırdadı. Gözlerimi devirip baygın bakışlarla bakmaya başladım. "Tamam tamam kızma, hadi kalkalım geç kalıcaz." dediğinde başımı sallayıp yerimden kalktım. Hesabı ödeyip çıktık.

Şirkete geldiğimizde herkesin gelmeye başladığını gördük. Selinle vedalaşıp odalarımıza geçtik. Oturmamla telefonun çalması bir oldu. Açıp kulağıma götürdüğümde "Bize iki kahve ile bugünkü dosyaları getirir misin?" dedi Burak bey. Heyecanla bi şeyler geveleyip kapattım.

Mutfaktan kahveleri yapıp tepsiye koydum. Neredeyse her katta mutfak vardı. En azından kahve falan yapmak için.
Uff ne güzel yapmışım kahveleri be. Ben bu düşüncelerime  içten içten gülerken Burak beyin odasının kapısına gelmiştim.

Kapıyı çalıp kafam yerde içeri girdim. Kapıya dönüp kapıyı kapattım ve içeri doğru dönüp kafamı kaldırdım. Kaldırmamla yüzündeki gülümseme soldu. Çünkü Burak beyin karşısında ki koltukların tekinde  sapık beyde oturuyordu.

İkisininde bakışları üstümdeydi  Burak bey tebessümle bana bakarken sapık bey adı üstünde sapık gibi beni süzüyodu. Dikkat ettimde arada da dudaklarını yalayıp yutkunuyodu. Bunu anlamak çok güç değil adem elması oynayıp duruyordu.

Bakışlarımı Burak beyin üstünden ayırmadan kahvesini önüne bıraktım. Sapığın kahvesini yüzüne bakmadan masaya bırakıp Burak beye baktım. Burak bey tebessüm edip şu dosyaya bakarmısın deyince kocaman gülümsemeyle yanına yaklaştım. Allahım çok tatlı yaa.

Parfümünün kokusuyla mest olurken gözlerimi kapatmamak için direndim. Ben tam yanında ayakta dikilirken o sandalyesini hafif bana döndürmüş oturuyordu. İkimizde  dosyaya eğilip yorumlarımızı yapmaya başladık. Kafamı hafif kaldırıp sapığa baktığımda sinirle elindeki telefondan mesaj yazdığını fark ettim. Kafasını bana döndürünce ateş saçan gözleriyle karşılaştım. Hemen gözlerimi kaçırıp kafamı eğdim.

İki dakika geçmeden sapık ayaklandı. Ama biz hiç takmadan devam ettik. Cama doğru gittiğini hissedebiliyordum. Az bi iş kalmışken bi anda sapıktan ses geldi.

"Kuzey... Şu araba senin değil mi?" dedi. Bunun üzerine Burak bey ayağa kalkıp "Hangisi?" diye sordu. Sapık"hani şu çekiciye yüklenen"deyince Burak telaşla odadan çıktı. Ben arkasından bakakalmıştım. Arabası mı çekiliyormuş? Neyse ben de beklerim.

Bi anda belime sarılan kollarla neye uğradığımı şaşırdım. Noluyo be. Hızla arkam döndürülüp masaya yatırıldım. Ay sapık. Unuttum ben bunu. Korkuyla gözlerim sonuna kadar açılmış sapığa bakıyodum.

Ellerimi başımın üstünde birleştirip derin nefesler  almaya başladı.
Bir eliyle kollarımı sabitleyip bir eliyle bacaklarımı  ayırıp ortasına yerleşti. Tabi o kadar kolay olmadı bacaklarıyla da yardım etti. Ağlicam yaa debelenmelerimi kesmeden bende bacaklarımı kendime çekerek onu ittirmeye çalıştım. Bacaklarım soyuldu nerdeyse itmekten çekilmiyo hayvan.

Tam ağzımı açıyodum ki kükremesiyle neye uğradığımı şaşırdım.

"Lan ben sana demedim mi başka erkeklerle konuşmak gülüşmek temasa geçmek yok? Lan sen beni sinir hastası mı ediceksin? Doğru düzgün uyarıyorum, niye dinlemiyosun. Haa ceza mı almak istiyorsun yoksa" deyip bi anda erkekliğini kadınlığımın üstünden bastırarak yukarı itti. Ben acıyla inleyip kafamı geri attım. Belimse bir yay gibi gerildi ve masaya teması kısa bir an kesildi. Sonrasında eski konuma dönüp gözlerimi sımsıkı kapatıp sap tarafa çevirip burnunu yukarıda olan ellerimin koluna yasladım.

Hem canım acımış hemde korkmuştum. Ağlamamak için zor duruyodum. Bi anda hareketleri kesilince gözlerimi aralayıp ona döndüm.

Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bir eli hala ellerimi kavramışken diğer eliyle yüzümü ve saçlarımı okşuyodu. Bende direk gözlerine bakıyodum. İkimizde durulmuştuk. Gözlerini kapattı. Hafif yaklaşıp burnunu çeneme bastırdı. Derince koklayıp "çok güzelsin. Sana doyamıyorum. Beni cehennemin de yakıyosun, ama hiç bir şeyin farkında değilsin." diye fısıldadı.

Duyduklarımla şok olmuştum. Ve nefeslerim hızlanmıştı. Nefes aldıkça göğsüm göğsüyle temasa geçiyordu.
Ne demek istemişti bu adam şimdi.

Kafasını biraz kaldırıp gözlerini araladı gözleri kopkoyu olmuştu. Bu onu hem aşırı çekici hemde aşırı korkunç gösteriyordu. Ve ben şuan ikincisiyle cebelleşiyodum. Evet kesinlikle.

Yavaşça gözleri dudaklarıma kaydı. Baş parmağı ile aralık dudaklarımı okşadı. Tamam kabul bu fazla tahrik edici tabi ben şuan korkudan ölmesem. Yavaşça yaklaşınca birşey yapmadım sadece olacakları bekledim. Peki niye bekliyordum. Yani aslında kurtulmaya çalışmam gerekmiyor mu? Niye bi andan böyle bi konuma geldim? Kafamda o kadar soru vardı ki ben onun dudaklarıma yapıştığını fark etmedim.

Fark edince de debelenmeye başladım kollarımı kurtaramıyorum ki. Bacaklarımla itmeye çalışıyorum ama öküz gücü var adamda.

Dışarıdan Burak beyin sesi gelince korkuyla gözlerim sonuna kadar açıldı. Başımı hızla diğer tarafa çevirince dudaklarından kurtuldum. Sanırım boşluğuna gelmişti.
"Kal-kalkın lütfen Burak bey geliyo. Lütfen kalkın.." diye yalvardım. Bi yandanda kapıya bakıyodum. Kendini bana bastırınca elimde olmadan kafamı geri atıp inledim. Yay gibi gerinip göğsüne çarpan göğsümü hissedince oda gerildi tekrar ve hırladı. Sonra belimden yakalayıp kendiyle birlikte beni de kaldırdı.

Tek eliyle çenemi yakalayıp yüzüne yaklaştırdı. Belimden  tutan elini sıklaştırıp beni kendine bastırdı.
"Cezanın bittiğini sanıyosan yanılıyosun, onu daha sonra kesicem"
Diye fısıldadı ve dilini dışarı çıkarıp köprücük keniğimden dudaklarıma  kadar yaladı. En son dudaklarımı içine çekip sertçe bıraktı. Sonra gidip yerine oturdu.
"Ha bu arada. Bu kadar da kısa giyinme yoksa yine bir ceza alırsın" dedi.

Ben şaşkınlıktan donmuştum. Yaptığı aklıma gelince yüzüne iğrenir gibi bakıp masada duran peçetelikten bir peçete çıkarıp yaladığı yeri ona bakarak sildim. İğrenç herif. Hemen dudaklarımıda silip kenarda duran çöp kutusuna attım peçeteyi.

Ona baktığımda sırıtarak ve öfke karşımı gözlerle bana bakıyordu. Umrumda değil bana dokunmasın iğrenmemi istemiyosa. Saçımı ellerimle düzeltip masadaki telefonumla tipime baktım.

Sinir adam. Gıcık, psikopat ... Kapının açılmasıyla kapıya döndüm.
Burak bey sinirle içeri girdi. Hemen kendini koltuğa attı. İlk defa bu kadar sinirli görüyodum onu. Adamlar bişey mi dedi acaba. Yavaşça yanına sokulup " Burak bey yapabileceğimiz bişey var mı? " diye sordum. Direklerini masaya kafasını ellerine yaşları ve başına masaj yapmaya başladı.

Sanırım kendini kontrol etmeye çalışıyodu. Ellerini tutup kafasından indirdim. Bana bakınca arkasına geçip omuzlarından arkasına yaslanmasını sağladım. Ellerimi başına koyup masaj yapmaya başladım.

Vücudunda bi gevşeme olunca iyi geldiğini anladım. Gülümseyip gözlerimi çaktırmadan sapığa diktim. Sinirle ellerini sıkıyodu ve gerilmekten çatlıyıcaktı. Oh olsun. Gitmiyoda yüzsüz. Zeten onun burada olduğunu bilseydim kahvesine tükürürdüm. Ama bunun onu pek etkileyeceğini sanmıyorum. Pislik. Gözlerini bana çevirince hemen kafamı eğip gözlerimi kaçırdım.

Ellerinin üstünde bi el hissedince bakışlarım Burak beye döndü. Ellerimi bırakmadan yanına çekip
"Teşekkür ederim maviş beni hiç bir şey bu kadar rahatlatamazdı." deyip ellerimi sıktı. Heyecanla gülümseyip "Her zaman efendim. Bişeye ihtiyacınız olursa odamdayım bi telefonla da yanınızda. Ben çıkıyım artık iyi günler." deyip samimice gülümsedim. Ellerini bırakıp kapıya döndüm. Çıkmadan sapığa sinirle baktım o da bana aynı şekilde bakıyordu.

Takmadan çıktım.
"*******************************"

Oha beynim çatlıyo resmen. Ve bi tane oha daha saat kaç olmuş öyle telefonumu alıp odamdan çıktım. Selinde hala o çalışıyodu o da farkında olmadı  herhalde saatin.

Selinede bulaşıp onuda kaldırdım. Sana anlatacaklarım var bizde kal deyince hemen kabul etti ve birlikte şirketten çıktık.

SAPIK MI?Where stories live. Discover now